Necip Fazıl ve Başbakan

Başbakan, AKP’li gençlere, daha önceki konuşmalarında da sık sık alıntılar yaptığı Necip Fazıl’ın “Gençliğe Hitabe” sinden aktarmalar yaptı. Oldukça sert mesajlar içeren konuşmanın kaynağı Büyük Doğu düşüncesinin Türk- İslam sentezcisi Necip Fazıl; rahatlıkla, Faşizm diyeceğimiz düşüncelerini İslam ile harmanlamasıyla ünlüdür.

Önce Tayyip Erdoğan’ın aktardığı Gençliğe Hitabe’ den alınan mesajlara bakalım:

“Modern, dindar bir gençlikten bahsediyorum. ‘Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin davacısı bir gençlikten bahsediyorum. Kökü ezelde ve dalı ebette bir sistemin aşkına, estetiğine, irfanına sahip bir gençlikten bahsediyorum.’ Ben şu anda Abdi İpekçi Spor Salonu'ndaki gençliği böyle bir gençlik olarak karşımda görüyorum. Türkiye'nin aydınlık geleceğini bir kez daha selamlıyorum" şeklinde konuştu. Necip Fazıl’ın dindar, bir o kadar da kindar nesil için nasıl bir nefret dili kullandığını bu sözlerden de rahatlıkla çıkarabiliriz. Böyle yetişen bir gençliğin de aydınlık mı, karanlık mı üreteceğini anlamak hiç de zor olmasa gerek.

Milli Görüş çizgisinden yetişen tüm siyasiler için Necip Fazıl kısaca “Üstad” olarak da anılır. ”Büyük Doğu” hareketinin mücahidi Üstad Necip Fazıl’ın düşünce dünyasını irdelemek, bu gün artık güncel bir görev gibi duruyor. Zira radikal İslamın, ılımlı islamla aşılmaz duvarlara sahip olmadığını en iyi anlatan ideologlardandır Necip Fazıl.

“İdeolocya örgüsü” adlı eserini 1973 yılında “davayı temellendirici baş eser”  olarak tanımlar kendisi. Dolayısıyla bu eserden yapılacak tüm alıntılar “Üstad”ın fikri dünyasına en yaklaşanı olacaktır. Kitap, kurulacak olan İslam devletinin tüm kurallarını, en ince ayrıntılarına kadar Ayet, Hadis, Fıkıh ve Kelam, Tefsir kaynaklarından çıkararak İslami düzenin temel başvurusu haline getirir. Aşağıda kısa bir örnekleme ile Başbakanında ilham kaynağı Necip Fazıl seçkisi:

BAŞYÜCELİK EMİRLERİ-KANUN

• “Ana ölçümüzün çerçevelendiği zorlayıcı sebepler dışında kasıtla adam öldüren, en kısa bir muhakeme neticesinde, suçu sabit olur olmaz derhal idam edilecektir.”
• “Hırsızlığın cezası kolun kesilmesidir. Her ne şekilde olursa olsun, hırsızlığı sabit olan şahıs, ana ölçümüzün mutlak çerçevesi içinde ve umumi bir yerde kolunu kaybedecek ve bu vaziyetin herhangi bir kaza ve maluliyetten ayırt edilmesi için, ömrü boyunca, kolunu hırsızlık yüzünden kaybettiğine dair üzerinde bir alamet taşıyacaktır.”
• “Her nevi suiistimal, zimmet, irtikâp, irtişa, ana ölçümüzün emrine göre hırsızlık fiiline uyar uymaz, göreceği ceza, aynen hırsıza tatbik olunandır.”
• “Mutlak küfrün cezası mutlak ölüm olduğuna göre, bütün vatan ihanetlerinin cezası, ölümdür. Başta Komünizma bulunmak üzere, bu vatanı küfür ve delaletin emrine verici her telakki ve teşebbüsün cezası, sabit olduğu anda idamdır.”
• “Yol kesici ve eşkıyanın cezası, doğrudan doğruya idamdır.”
• “Yüksek sesle adım başında şamata ve münakaşa koparan, muhtelif zümre kılıkları (bopstil, hippi, külhanbeyi, hafif kadın, serseri sanatkâr, gülünç köylü kılığı vs) içinde bilerek veya bilmeyerek içtimai birlik ifadelerine karşı isyan bayrağı açan başıboşluğu canlandıran, hâsılı terbiye, edep, zevk, mana, muaşeret, muamele, güzellik ve ahenk ölçüleriyle barışmaz herhangi bir eda, tavır hareket ve biçim sakatlığını temsil eden hiçbir fert bulunmayacaktır.”
• “Terbiye ve zevk zabıtası her tarafta hummalı bir faaliyet halinde bulunacak ve yakaladıklarını derhal umumi zabıta merkezlerine sevk edilip, oralardaki, münferit terbiye ve zevk hâkimlerinin huzuruna çıkaracaktır.”
• “Her türlü içki ve bütün uyuşturucu ve keyiflendirici zehirler, tamamıyla yasaktır.”
• “Umumi ve merkezi yasak ölçüsü ‘Sekir verici her şey haramdır’ mealindeki hadisin şümul dairesidir.”
• “Dış planda sarhoşluğu tespit edilen ferdin cezası da birinci defasında üç yıl şakka hizmeti, nihayet sahibini ömrü boyunca her türlü hürriyetten mahrum etmeye kadar gidecek cezalardır.”
• “Şahit olup da haber vermeyenlerin cezası, aynen içki veya uyuşturucu kullananlarınki gibidir.”
• “Bugünden itibaren vatan sınırları içinde, zina ve fuhuş, her tezahür şekliyle mutlak olarak yasaktır.”
• “Bu emirle beraber Türk vatanının, yalnız Müslümanlar ve Türklerle meskûn, yalnız Müslümanlar ve Türklerden ibaret bir hale gelmesi, hain ve muzlim unsurlardan baştan başa temizlenmesi için her tedbir alınacaktır.”
• “Temizlenmesi gereken başlıca hain ve muzlim unsurlar, Dönmeler ve Yahudilerdir.”
• “Dönmeler ve Yahudileri takiben, haklarında hıyanet tabirini kullanamayacağımız halde, din ve ruh ayrılıklarından dolayı iklimlerimizden uzaklaştırılmaları gereken Rumlar, Ermeniler ve sair ufak-tefek topluluklar gelir.”
• “Bundan böyle sinema, yerli ve ecnebi bütün nevileriyle, kat’i devlet murakabesi altına geçecektir.”
• “Dans yasaktır.”
• “Bizde heykel yoktur.”
• “Bu emrin neşriyle beraber, Matbuat Hürriyeti isimli milli ve içtimai felaket vesilesi kaldırılmıştır. Bundan böyle matbuat, bilinen manada hür değildir.”
• “Bu yasağa, kitap, gazete, mecmua, broşür, afiş vesaire olarak matbuat çerçevesinin belirttiği ne kadar yayın vasıtası varsa hepsi birden dâhildir.”
• “Büyük Doğu nizamı, başıboşluk manasına, demokrasilerde olduğu gibi, bağırsak gurultusuna kadar dilediğini yazmak ve işletmekte serbest basına tahammül edemez.”
• “Ruh kökümüzden olmayan, Üniversite Profesörü olamaz.”
• “Kadın kılığı, bu emirden itibaren edep hadlerine girecektir.”

Bu küçük seçki üstadın nasıl bir düzenin özlemini çektiğini yeterince anlatıyor sanırım. Bazen sol cenah ve özellikle liberal kesimin her Nazım Hikmet anmasında bir Necip Fazıl dengelemesine gittikleri, üstadın hakkında en basit bir bilgilenmeden yoksunlukla mı, yoksa adil davranma ilkesi adına kirlenmeyle mi açıklamalı?

Üstadın adının verildiği okul, kültür merkezi, cadde ve sokakların kirlenmesi aydınlık yürekleri daha çok dağlayacaktır.