Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Mayıs '09

 
Kategori
Dünya
 

Neden İsrail?

Neden İsrail?
 

Resim: İnternetten alıntı. Ak Partiyi en çok kızdıran resimlerden bir tanesi imiş.


Arkadaşlar, Suriye sınırında bulunan ve 49 yıllığına İsrail’ e kiralanması düşünülen mayınlı bölge gündemin en sıcak maddesi biliyorsunuz şu an. Bu konuda birçok yazı okuyor, hepimiz kendimizce fikir yürütmeye çalışıyoruz. Aslında bu işin kokusu çok önceden çıkmıştı da bakmayın siz...

İsrail öncelikle İlçemde bulunan ve Manavgat’ ı Manavgat yapan doğa harikası nehrimize göz dikmiş, "yan resimde bulunan:))" ama pabuç pahalı olunca iş sürüncemeye kalmış, sonrasında gündemden düşmüştü.

O zamanlar burada konuşulan, eğer İsrail sularımızı alırsa 100-150 metre aralıklarla nehrimizin kenarına asker dikeceği ve Manavgat Nehrinin o dillere destan güzelliğinin inisiyatifini tamamen kendi üzerine alarak, bizi yanına yöresine, yakınına yaklaştırmayacağı idi... Peki, nedir İsrail’ in bu Türkiye sevdası? İkinci bir İsrail mi yaratılmak isteniyor ülkemde. Biz de ikinci Filistin mi olacağız yoksa o zaman?

İsraillilerle çalıştım. Huylarını sularını bilirim. O zamanlar kızıyordum işsiz kalan birçok insan için ama şu an seviniyorum kumarhanelerin kapatıldığına ve şimdi daha iyi anlıyorum İsrail’ in asıl niyetini. İsrail’ in öyle veya böyle Türkiye üzerinde bizim düşündüğümüzden çok daha öte planları var ve bu planlarından vazgeçecek gibi de görünmüyor. Hatta o zamanlarda, “Kumarhanelerin açık olduğu zamanlarda” Antalya’ ya gelen İsraillinin birçoğu ev satn alıp yerleşmeyi düşünmüştü. Alanlar da olmuştu içlerinde sanırım. Kumarhanelere gelirler, nerdeyse 24 saat kumar oynarlar ve onbinlerce dolar bırakırlardı kumar masalarında. Sanırım kumar bahsini daha da büyüttüler şimdi ve birileri onlara aracı oluyor. Kim veya kimler bu aracılar? Davos çıkartmasına ne oldu peki? O sadece bir Show muydu? Dünya krizle boğuşurken, İsrail nereden buluyor bu kadar parayı ayrıca? Filistinlerin taze kan kokusu da var mıdır o paraların üzerinde? Daha düne kadar Filistinli mazlumlar için bağış toplayan, ajitasyon yapan hükümet yanlıları, şimdi nasıl oluyor da bu namaz niyaz bilmeyen kumarbaz kumarcılarla işbirliğine giriyor, ülkemizi bu kumarbazlara pazarlamaya çalışıyor. Türk halkına sordular mı, fikrini aldılar mı? o pazarlık masasına oturmadan önce. Bu pazarlama işinden kim ne kadar kazanacak, kim vuracak asıl voleyi? İşte cevabını arayan bu ve buna benzer birçok soru ve yıllardır dünya üserinde hüküm süren bir İsrail hegemonyası.

Bu konu ile ilgili yazılarına rastladığım, Milli görüş çizgisinde olan bir isim Doç. Dr. Oya Akgönenç`in bu konudaki çarpıcı görüşlerini, açıklamalarını paylaşmak istiyorum izninizle. Oya Akgönenç kimdir dediğimde öncelikle;

OYA AKGÖNENÇ MUĞİSUDDİN; Saadet Partisi Ankara Milletvekili.
İZMİR - 1939, Ekrem Şinasi, Leyla - Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi ve Hukuk Fakültesi, The American University Washington DC. Uluslararası İlişkiler Bölümü Master ve Doktora - İngilizce, Fransızca- Uluslararası İlişkiler, Doç.Dr., Öğretim Üyesi - The American University, Çukurova Üniversitesi Öğretim Üyesi, Prodüktivite Merkezi Uzmanı, Dünya Bankası Kalkınma Uzmanı, Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi - Evli, 2 Çocuk sahibi bilgisi çıktı karşıma.

Şimdi Oya Akgönenç’ in Suriye sınırında temizlenmesi için İsraile verilmesi planlanan mayınlı bölgedeki görüşlerini, tespitlerini paylaşmak istiyorum sizinle. İyi okumalar.

MAYINLAR, ZİRAAT VE SİYASET

Bugün dünyanın çeşitli ülke ve bölgelerinde tehlikeli mayın yatakları bulunmakta olup, bunlar Afrika’da, Asya’nın çeşitli ülkelerinde, Avrupa’nın ortasında ki Bosna-Hersek ve Kosova gibi ülkelerde hala büyük bir problem teşkil etmekte ve pek çok insanın ölmesine veya sakat kalmasına sebep olmaktadırlar.

BM kararları bunların temizlenmesi ve dünya’nın bir an önce mayınlardan arındırılması kararı alınmışsa da bu son derece yavaş işleyen bir uygulamadır. İşlemin kendisi zordur. Mayınların tespit edilip, tek, tek patlatılması, etkisiz hale getirilmesi gerekmektedir. Ne yazık ki mayın döşeme işini sadece birbiri ile problemi olan ülkeler ve devletler değil, çeşitli terör grupları, tedhişçiler ve istikrarsızlık yaratmak isteyen gruplar da kullanmaktadır. Bu sebeple bunların durdurulması ve sonra da temizlenmesi gayet zor bir iştir.

Suriye ile Türkiye arasında uzun yıllar “kapalı sınır politikası” uygulanmış, tel örgüler ve mayın yatakları ile bu yasaklar pekiştirilmiştir. Son yıllarda ki olumlu gelişmeler sonucunda iki ülke arada ki arazinin temizlenmesine ve mayınların kaldırılmasına karar verilmiştir. Ama bu gün daha başka bir problem ortaya çıkmış bulunmaktadır.

Bu mayın temizleme konusu teknik bir olay olmanın çok ötesinde önemli etkileri olacak bir olaylar dizisinin ilk adımı olarak görülüp, dikkatle izlenmelidir. Muhakkak ki bu konuda daha birçok defa yazılacak ve sizlerin dikkatlerinin bu konuya yoğunlaşması için gayret sarf edilecektir. Bu konuda üzerimize düşen uyarma, aydınlatma, ikaz etme görevlerini yerine getirmeye çalışırken, bu “temizleme işinin” bizatihi kendisinin tam bir gizli mayın yatağı olduğu konusunun da aydınlatılmasına çalışılacaktır.

Olaydaki çelişkiler:

Mayın temizleme konusu:

En az 10-15 yıldır fikri alt yapısı yavaş, yavaş hazırlanan bu olayın eriştiği nokta hem Türkiye ve hem de Orta Doğu açısından tehlikeli bir durum ortaya çıkartmaktadır.

• Mayın temizleme olayına birçok değişik grup sahip çıkmaya veya elde etmeye çalışmaktadır. İşin en garip yanı ise ellerinde bu konuda en son teknolojiye sahip olan ve her türlü imkanı bulunan ve bu mayınların haritalarına da sahip olan Askeriye’nin, bu konu ile ilişkisi kesilmiş bulunmaktadır.

Tekrar ediyorum: elinde teknolojisi ve mevcut mayınların işaretlendiği arazi haritaları bulunduğu halde ve herkesten ve her kurumdan daha ucuza ve daha iyi bir şekilde bu temizleme işini gerçekleştirebilecekleri halde Genel Kurmaya bu görev tevdi edilmemektedir.

* Mayınlı arazinin tüm haritaları Genel Kurmayda bulunmakta ve bu işi 35-36 milyon Dolara halledebileceklerini söylemektedirler. Ama bu da kabul edilmemektedir. Ayrıca, bu işi özelleştirme idaresinin yapmasının önü de hukuken kesilmiştir.

* Tam bu günlerde, TBMM’de bu konuda yeni bir kanun çıkartılmaya çalışılmakta olup, bu kanunla mayın temizleme işi halledilmeye çalışılmaktadır.

Bunun anlamı şudur: kanundaki tarife uyan özel şirketlerin bu işi üstlenme hakları doğacaktır. Adeta “siparişe uygun şartlarda” hazırlanacak gibi görünen bu kanundan kimlerin yararlanacağı BÜYÜK DİKKATLE İZLENMELİDİR.

Böyle bir durumda herhangi bir paravan şirket olabilir, hatta görünürde TC uyruklu kişiler olabilir ama onların kimlerle ortak olduğu bilinmelidir. Şu anda bu mayın temizleme işine en çok İsrail devleti ilgi göstermektedir. Bu şirketlerin ortaklarının İsrail uyruklu kişiler olması adeta kesin gibi görünmektedir.

Arazi mayından temizlendikten sonra 49 yıllığına da tarım için kiralanmış olacaktır. Burada yapılacak olan tarımdan kazanılacak para çok yüksek bir meblağdır. Bu otomatik olarak, mayını temizleyen kim ise o kimseye gidecek muhteşem bir kar’dır.

Böyle bir “Yabancı İhalenin” Sakıncaları:

• Kendi topraklarımızın üstünde, başka bir ülkenin fiili kontrol ve hakimiyetini kabul etme durumunun ortaya çıkmış olacaktır.

• Mayınlı arazi en az 350, 000 dönüm olup, buna Ceylan pınar ve diğer devlet çiftlikleri de eklenince söz konusu kiralanacak arazi yaklaşık 650, 000 dekar araziye çıkmaktadır. Kimine göre nerede ise iki KKTC toprakları kadar bir yer. Ama, muhakkak ki Aydın ilinin ekili-dikili topraklarının 2 katı kadar yer olacaktır.

Bu topraklar yarım asırlık bir dönem için ( 49 yıl) başka bir devleti beslemek

üzere tarıma açılacaktır. İlaveten içinden (büyük ihtimalle) petrol çıkarsa, bunun da kullanma ve işletme hakları kiralayan devletin veya firmaların olacaktır.

* Zaten Türk devleti GAP projesi ile buraları suladığı için, kiralayan her kim olursa, onların su getirme zahmeti de olmayacaktır. Yani masraf ve zahmet’in tümünü Türk devleti ve sonuçta Türk halkı karşılamış olduğu halde, faydasını ve kar’ını başkaları kullanacak ve yararlanacaktır.

Gözden kaçan büyük tehlikeler:

• AB 2004 İlerleme Raporuna bakıldığı takdirde Türkiye’nin GAP sularının belli bir tarihte “uluslarararası bir su yönetim idaresine” yerleştirilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Bu husus, her nedense hiçbir zaman TBMM de görüşülüp, tartışılmamıştır. (çok garip bir olay! ) Yine aynı AB raporu’nun su ile ilgili kısmında adeta bu işlemin gerekçesi gibi yazılan bir diğer husus da, bunun İsrail’in ve komşularının eşit su haklarının korunması olduğu hususudur. (bunu yazan AB devletleridir, kısaca niyetlerini belli etmektedirler).( 2004 İlerleme Raporunun İngilizce metninde, Meseleler Raporu kısmında, sayfa 10 da orijinal hali ile okunabilir)

• Kıbrıs adası da vaktiyle, İngilizlere, sadece donanmalarının bakım ve ikmali gayesi ile geçici olarak kiralanmış ama ondan sonra da İngilizler oradan ayrılmamışlardır. İngilizler halen Kıbrıs’ta askeri üs bulundurmaktadırlar. Bu alınacak büyük bir ders olmalıdır.

• Adı geçen alanlar İsrail veya perde arkasında ki İsrail firmalarına kiralandıktan sonra Israil’in hayali ve ideali olan Dicle-Fırat sularına ulaşmış olacağı da gözden kaçmamalıdır. Acaba hükümet bu hususları göz önünde bulundurmakta mıdır?

• Manavgat suyunu “ pahalı “ diyerek almaktan vazgeçen İsrail’in su derdi de böylece halledilirken ileriki yıllarda beklenen “gıda darlığı” sırasında da “gıda derdi” de halledilmiş olacaktır.

• Dünya’nın yakında” gıda kıtlığı ve su sıkıntısı ile “ karşı karşıya kalacağı Dünya Çevre Raporlarında çokça anlatılmaktadır. Böyle bir dönemde yurdumuzda, sınırlarımız içinde gelişeceği açıkça görünen böyle bir durum, vahim bir gelişmedir.

• Diğer taraftan, ilişkilerimizi geliştirmeye çalıştığımız Suriye açısından da son derece zor bir durum ortaya çıkacaktır. Suriye’nin Güneydeki Golan tepeleri( yine su kaynakları ile dolu olduğu için) zaten İsrail’in işgali altındadır. Şimdi de mayın temizleme ve tarım yapma bahanesi ile Kuzeyinde ki topraklar da İsrail kontrol’ü altına girerse ortaya kabul edilemez bir durum çıkacaktır. Kiralanacak araziye katılması düşünülen Ceylan Pınar yöresinin de yer altı suları çok boldur. Bunun da kullanım ve kontrolü yabancıların eline geçmiş olacaktır.

Bu durumda, Suriye’nin Türkiye’ye güvenmesi zorlaşacaktır. Bunun en vahim sonucunun da Türkiye’nin yalnızlığa itilmesi ve tedricen Müslüman ülkelerden ve Ortadoğu’dan kopmasıdır.

Buradan tekrarlıyoruz: bütün bu şartlar altında ihaleyi yabancılara vermenin hiçbir alemi ve ihtiyacı yoktur hatta sakıncalıdır, tehlikeli sonuçlar doğurabilir.

İşimizi, en iyi ve doğru şekilde, kendimiz yapabiliriz.

Doç. Dr. Oya Akgönenç

Daha fazlasını merak edenler, aşağıda vereceğim linke tıklayabilirler Sn. Akgönenç’ in diğer konular hakkındaki görüşlerini okumak için. Saygılar

http://www.tumgazeteler.com/?a=5123909

Melih Aşık' ın gündemle ilgili bugünkü köşe yazısının özellikle girişinde verdiği farz-ı misal, diğer bir deyişle kıssadan hisse dokundurması çok, çok hoşuma gitti. İşbu sebeble:)) bu yazının linkini de burada paylaşarak hem zaman zaman dönüp okumak üzere konu hakkında beğendiğim yazıları arşivlemek, hem de okumadıysanız eğer sizlerin de okumasını istediğimden ekledim. Umarım iyi bir şey yapmışımdır. 4 Haziran 2009

http://www.milliyet.com.tr/Yazar.aspx?aType=YazarDetay&ArticleID=1102630&AuthorID=59&Date=03.06.2009&b=Ne satis ama...&a=Melih Aşık&ver=44

Bu blog Milliyet.com.tr sitesinden 97 kez görüntülenmiştir

 
Toplam blog
: 669
: 1503
Kayıt tarihi
: 19.01.07
 
 

Bir on dört mart sabahı güneş henüz arz-ı endam ederken üzeri yongalarla kaplı, küçük pencereli, ..