Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ağustos '08

 
Kategori
Evcil Hayvanlar
 

Neden kedi severiz?

Neden kedi severiz?
 

Özel ilişki kurduğumuz her kedi, özel bir hikayedir.


Ben bu başlığı koydum ama, herkesin kedi sevmediğinin de gayet iyi bilincindeyim tabii.

Kedi sevmeyenler neden sevmezler sorusunun, birbirinden farklı çeşitli cevapları mevcuttur. Kimi küçüklüğünde meydana gelmiş tatsız bir olayın kurbanı olup, travmayı atlatamamıştır. Kimi, çocukken ebeveyninin, mikrop kapma korkularından dolayı kedileri uzak tutma çabasının etkisinde kalmıştır. Kimi kedileri kendine yakın bulmaz, kimi korkar onlardan, kimi onların başına buyruk davranışlarından hoşlanmaz, kimi de onların nankör ve bencil olduğu söylentilerine inanır, vesaire vesaire. Benim bu yazımın konusu zaten neden sevmediğimiz değil, neden sevdiğimiz.

Hayvan sevenler, genelde kedi de severler. Ama başka hayvanları sevip de, kediden hoşlanmayanlar da yok değildir.

Şimdi başka hayvanları sevip de kedi sevmeyenleri de bırakalım bir kenara da, sadece kedi sevenlerle ilgilenelim.

Neden severler kediyi, kedi sevenler? Kedi aşkının kalıtım eseri olduğuna dair inanış da vardır. Yani kedisever babanın ya da annenin kızı ya da oğlu da öyle olur şeklinde, ki bu da, bugüne kadar ispat edilememiş bir teori olsa da, tam da yanlış sayılmaz.

Örneğin benim babam, halam, amcam ve annem birer kedisever idiler.

Bu cümleyi, bir önceki paragrafla yanyana getirdiğinizde, benim kediseverler familyasından olduğum da, herhalde kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.

Bir başka teori de, kedilerin fiziksel yapısıdır. Kedilerin yuvarlak kafaları, küçük burunları, kocaman yuvarlak gözleri- ki bazılarında ayni zamanda çekiktir de- ile, kedi fizyonomisi, “Davranış Psikolojisi”ndeki meşhur “Bebek Şeması” (Kindchenschema) tanımına, tamamen uymaktadır.

1943 senesinde, ünlü Davranış Bilimcisi Konrad Lorenz tarafından ortaya atılan bu tanıma göre, vücuda göre büyük bir baş, yuvarlak kafa, geniş alın, küçük burun ve çenenin belirlediği, küçük bir çocuğun daha doğrusu bebeğin yüz hatları olan bu özellikler, büyük insanlarda zayıflık ve yardıma muhtaçlık algısını harekete geçiriyor. Bu şekilde de, küçük bir insanın, büyükler tarafından korunmasını ve beslenip bakılmasını sağlıyor.

Ayni özellikler, hayvan yavrularında da bulunuyor ve ayni şekilde, yetişkin hayvanların, yavru hayvanlara bakma içgüdüsünü harekete geçiriyor.

Ve bu özellikler, hayvan yavrularının, sadece kendi cinslerinin yetişkinlerinde değil, insanlarda da ayni dürtüleri harekete geçirmesine sebep oluyorlar. Bunun için biz insanlar, örneğin kedi ve köpek yavrularına bayılıyoruz. Ve bunun için, örneğin geçtiğimiz kış aylarında, Berlin ve Nurnberg’de iki yavru kutup ayısı, Knut ve Flocke, neredeyse çılgınlık sınırlarına varan bir ilgi ve sevgi gösterisinin yüzbinlerce insanı sarmasına neden oldu.

Bu noktadan, tekrar kediye dönüş yaparsak, kedinin, yetişkin olduktan sonra şeklini en az değiştiren hayvanlardan biri olduğunu, fazla düşünmeye gerek kalmadan söyleyebiliriz. Örneğin Panda ya da bazı maymun cinsleri gibi.

Yani yetişkin kedi, yavru kedinin görünüşünden çok fazla birşey yitirmez büyüdüğünde. Dolayısile de, biz insanların koruma ve besleyip bakma heveslerimizi teşvike ve ayakta tutmaya devam eder, yaşı ilerlese de.

Bu saydıklarımız, belli bir kedi ile henüz özel bir ilişki kurmadan, genel olarak bütün kedilere karşı duyduğumuz, o kendiliğinden olan sempatinin nedenlerine girerler.

Belli bir kedi ile özel bir ilişki kurduktan sonra, o belli kediye karşı duyduğumuz sevgi ise, daha başka birçok yazılara konu olacak kadar özel ve ayrıdır.

Özel bir ilişki kurduğunuz kedi sayısı kadar yazı sayısı olmak üzere.

Çünkü özel ilişki kurduğunuz her kedi, ayrı ve özel bir hikayedir.

 
Toplam blog
: 165
: 1414
Kayıt tarihi
: 03.08.07
 
 

Uzun yıllardır yurt dışında yaşıyor. İsviçre'de Adalet Bakanlığı'ndaki mesleği yanında tiyatro ya..