Nedir şu inovasyon dedikleri?

İnovasyon, kavram olarak, hem bir süreci (yenilemek/yenilenmek) hem de bir sonucu (yenilik) anlatır. Türkçe’ye yenilik, yenilikçilik veya yenileşim olarak çevrilen inovasyon, girişimcilikle beraber yeni ekonominin üzerine inşa edildiği bir kavramdır.

En basit biçimde anlatmak gerekirse, 2009 Davos Zirvesi'nde dünya ekonomileri üç ayrı gruba ayrıldığında; en altta Mısır, Suriye, Pakistan ve Brezilya gibi ülkelerin bulunduğu faktör temelli ekonomiler yer alırken, onun üstündeki ikinci sınıfta Malezya, Rusya ve Doğu Avrupa ülkelerinin bulunduğu verimlilik temelli ekonomiler yer almıştır. En üst sınıftaki ekonomiler ise ABD, Japonya, Güney Kore ve Avrupa ülkelerinin içinde bulunduğu inovasyon temelli ekonomiler olmuştur. Türkiye ise verimlilik temelli ekonomiden inovasyon ekonomisine geçiş basamağında yer almıştır.

Başka bir deyişle, günümüzde inovasyon bir ülkenin gelişmiş olma ve –futbol tabiriyle- “Şampiyonlar Lig” inde oynayabilme şartı haline gelmiştir. İşte inovasyon, günümüz insanı için bu kadar belirleyici ve bu kadar da önemlidir.

Peki nasıl bu "Şampiyonlar Lig"ine terfi edilebilir? Basit: İnsan kalitemizi artırarak. İnovasyonun şartı, inovasyonu yaratacak bireylerin sağlam bir bilimsel bir donanıma sahip, yaratıcı bir yaklaşımla sorunlara farklı disiplinlerden de bakabilecek bir altyapıya sahip olabilmesidir.

En genel anlamda, yenilik yaparak katma değer yaratma durumu olarak da tanımlayabileceğimiz inovasyon her sektörde gerçekleştirilebilir. Son dönemde işletme literatüründe “Mavi Okyanus Stratejisi” denilen kavram aslında inovasyon ile beraber, Mevlana’nın “Dün dün ile geçti cancağızım, bugün yeni şeyler yapmak lazım” felsefesinin uzantılarıdır. İnovasyonda hedef, varolanın üzerinde katma değer sağlayıcı bir şeyler yaratabilmektir ki, bu da ticari bir fayda getirecektir. Burada kilit nokta, inovasyonu yaratabilmek için sorunlara farklı perspektiflerden ve interdisipliner bakarak katma değer yaratabilmektir.

Yenilikçilik (İnovasyon) için, süregelenin dışına çıkılması, yaratıcı olunması ve soruna orijinal bir bakış açısından bakılması gerekmektedir. 1980’lerde CD’ler inovasyon olarak plak ve kasetlerin yerini almış, 1990’larda internet, telefon kabloları üzerinden ses aktarılabiliyorsa veri neden aktarılmasın düşüncesiyle çıkmış, 2000’lerde CD’lerin yerini DVD’ler almış, kablo ile bağlanma kablosuz bağlantılara dönüşmüş; evimizin baş köşesindeki telefon ayaklanmış, bir de katma değer olarak içine fotoğraf makinası, video, internet, TV ve daha neler neler alabilmiştir. Tüm bunlar inanılmaz bir hızla gelişen inovasyonun teknolojideki somut örnekleridir. Ama yenilikçilik sadece bunlarla sınırlı değildir, Basılı kitapların yerine, insanlara sesli kitap alternatiflerinin verilmesi; internet üzerinden verilen eğitimler, geleneksel simit konseptinin katma değerlerle sunulduğu "Simit sarayı" örnekleri; kısaca her sektörde değer yaratan yaratıcı her atılım "Yenilikçilik"(İnovasyon) kapsamında değerlendirilebilir.

Audretsch ve Turik, girişimciliğin Çağdaş Kapitalist sistemi 20. Yüzyıl’ın yönetilmiş ekonomisinden girişimci bir ekonomiye dönüştürerek bütünüyle değiştirdiğini kitaplarında ayrıntılarıyla anlatmışlardı. Bu dönüşümün itici gücü ise kendi işini yapanlar ve küçük-orta büyüklükdeki işletmeler olacaktır. Sözün özü: KOBİ'lerini yenilikçi girişimci birimler haline getiren toplumlar, 21. yüzyılın kazananları olacaktır.

Umarız, Türkiye'de yöneticiler inovasyonsuz gelişme olamayacağını ve rekabet edilemeyeceğini anlayarak bu konuda etkin politikalar geliştirirler.