Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ocak '08

 
Kategori
Tarih
 

Neşri Tarihi (kitap tanıtımı)

Mehmed NEŞRİ
NEŞRİ TARİHİ
I ve II cilt, Hazırlayan: Prof. Dr. Mehmet Altay KÖYMEN,

Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara–1983, I.cilt 198 s. , II. cilt 238 s.

NEŞRİ’NİN HAYATI VE ŞAHSİYETİ

Yazarın hayatı hakkında detaylı bir bilgi yoktur. Adı Mehmed’tir, babasının adı Mustafa’dır. Neşri, yazarın şiirlerinde kullandığı adıdır. Nitekim II. Bayezid’e eserini sunarken, sonuna ilave ettiği şiirde kendisinden “Neşri” adı ile bahsetmiştir. Neşri’nin doğum yeri hakkında kesin bir bilgi yoktur. Anadolu vilayetindeki kasabalardan birinde doğduğu bilinmektedir. Eğitimini Bursa’da yapmış, orada yaşamış ve ilmiye mesleğine girmiştir. Mehmed Neşri, Yıldırım Bayezid’in esaretinden bahsederken, Yıldırımın solakları arasında bulunan ve beraber esir düşen Koca Naib adındaki meşhur zattan olayları dinlediğini anlatmaktadır. Koca Naib, II. Murat devrinde ve ihtiyarlık zamanında, Bursa’da naiblik yapmıştır. Böylelikle Neşri’nin gençlik yıllarında Koca Naib’in, sohbet meclislerinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca II. Murat zamanını yaşamış ve Fatih Sultan Mehmed’in ölümü üzerine İstanbul’da geçen olayları da görmüştür. Ölüm tarihi hakkında kesin bir bilgi yoktur. Ama tahminen 1520 yılında Bursa’da Sultaniye Medresesi Müderrisi iken ölmüştür. 70 – 80 yıl yaşadığı kabul edilmektedir. Kabri, Bursa’da Mevlevi Süleyman Efendi’nin mezarının yanındadır. Fakat sonradan harap olmuştur.

NEŞRİ TARİHİ

Mehmed Neşri’nin eserlerinin en önemlisi, “Neşri Tarihi” olarak günümüz diline çevrilmiş olan “Cihannüma” veya “Tevahir-i Al-i Osman” adlı eserdir. İlerlemiş yaşta kaleme aldığı kitabının bir kısmını Bursa’da yazmış olduğu, kitabın bazı bölümlerinden anlaşılmaktadır. Kitap iki cilt halindedir. Birinci ciltte, Osmanlı Devletinin kuruluşundan öncesi kısaca anlatılmıştır. Daha sonra Osman Bey, Orhan Bey, Gazi Murad Han, Sultan Bayezid dönemleri ve Timurlenk’le yapılan mücadele sonrası Anadolu’nun durumu anlatılmıştır. İkinci ciltte ise, Sultan Bayezid’in şehzadeleri arasındaki taht mücadelesi, Sultan Mehmed, II. Murad, Fatih Sultan Mehmed ve II. Bayezid dönemleri anlatılmıştır. İkinci cildin sonunda, Osmanlı Devletinin vezirlerinin adları ve bıraktıkları eserlerden bahsedilmiştir. Her padişahın kendi döneminde yaşayan ve meşhur olan âlimler, abdallar ve şeyhlerinde sadece isimleri yazılmıştır.

Kitabının giriş kısmına dua ile başlamıştır. Öncelikle Allah’a ve peygamberlerine dua etmiştir. Kuran’dan ayetlerle de duayı süslemiştir. İlmin öneminden ve çeşitlerinden bahsettikten sonra, Sultan Murad Han ve Sultan Mehmed Han’a dualar etmiş ve kitabını bu padişahların saltanatı zamanında yazdığını belirtmiştir.

Daha sonra, üç tabaka halinde Oğuzlar, Selçuklu Tarihi ile Karamanoğulları ve II. Bayezid devrine kadar Osmanlı Tarihinden bahsetmiştir. Tabakaların başlarında, anlattığı devletin hangi soya dayandığını ayrıntılı olarak anlatmıştır. Bahsedeceği konuları anlatmadan önce, başlıkla ne anlatacağını belirtmiştir. Anlatım içerisinde olayın ne zaman ve nerede gerçekleştiği hakkında da ayrıntılı bilgiler vermiştir. Hatta olayın geçtiği yerin kendi döneminde neresi olduğu, hangi adı aldığı gibi ek bilgilere de yer vermiştir.

Osmanlı Tarihinde ilk sekiz padişahın dönemini anlatmıştır. Bunlardan II. Murad, Sultan Mehmed ve II. Bayezid dönemlerini bizzat yaşamıştır. Özellikle İstanbul’un fethini anlatırken çok detaylı bilgiler vermiş, abartılı benzetmelerde bulunmuştur. Örneğin;“Edirne’de ejderha görünüşlü toplar döktürüldü. Top kovanlarının dişi devler gibi sağlamlık gösterdiği...” şeklinde benzetmeler kullanmıştır. Fetih sonrası Halil Paşa hadisesine de çok değinmemiştir. Sadece Halil Paşayla ilgili uzun hikâyelerin olduğunu ve bu hadisenin âlem de meşhur olduğunu belirtmiştir. Yine dikkat çekici noktalardan biride, Fatih Sultan Mehmed’in ölümünden sonraki hadiseleri anlatırken, olayları birebir yaşadığını belirterek, kendisinin de neler yaptığından bahsetmesidir.

Anlattığı olayları, kimden duyduğuna da ayrıntılı olarak değinmiştir. Örneğin; “Ertuğrul Gazinin Rum’a giderek, I. Alâeddin’e yardım ettiği” mevzusunu anlatmadan önce, “Bazı güvenilir kişilerden işittim” diye başlar. Sonra dindarların başı Mevlana Ayas’ın, Orhan’ın rikabdarı ile buluştuğunu, o kişinin “babamdan ve dedemden işittim” diyerek olayı anlattığını ayrıntılı bir şekilde aktarır. Nazm, beyit ve hikâyelerle konuları süsleyerek anlatmıştır.

Hikâyelerde, kişiler arasında geçen diyalog birebir anlatılmıştır. Örneğin; Osman Gazi adına hutbe okunması ve para basılması gerçekleşince, Germiyan vilayetinden bir kişi Osman Gaziye gelerek “bu pazarın bacını bana satın” dedi.

Osman Gazi “bac nedir?” diye sordu.

O kişi “pazara her kim yük getirirse, ondan akça alayım” dedi.

Osman Gazi: “bu pazara gelenlerde alacağın mı var ki, bunlardan akça alırsın?” diye sordu.

O kişi, “bu adettir, her vilayette vardır: Her yükten padişah için akçe alırlar” dedi.

Osman, “bu, Tanrı buyruğu, peygamber sözümüdür, yoksa bunu her ilin padişahı kendisi mi ihdas eder?”diye sordu.

O kişi, “evvelden (beri), sultanlık töresidir” dedi.

Osman gazi gazaba gelerek, “yürü, artık bu arada durma, zira sana ziyanım dokunur. Malını kendi eliyle kazanmış olan bir kişinin bana ne borcu var ki, havadan akça versin?”dedi.

Allah’ın yarattıkları bu sözü işitince, “Ey han, size gerekmezse, bu pazarı bekleyenlere emeklere zayi olmasın diye bir şeycik vermeleri adettir.” dediler.

Osman Gazi, “mademki böyle dersiniz, bir yükü satan her kişi, iki akça versin. Eğer satmazsa, hiçbir şey vermesin ve de her kime bir tımar verirsem, biri onun elinden bu tımarı sebepsiz yere almasın. O kişi ölünce, oğluna versinler. Eğer oğlan küçükçe olursa, hizmetkârları-oğlan sefere yarayıncaya kadar- sefer vaktinde sefere gitsinler. Eğer bu kanunu her kim bozarsa yahut benim neslime başka bir kanun öğretirse, Allahu Teala onun dinini ve dünyasını bozsun.”dedi. Şeklinde hikâyelerde karşılıklı konuşmalara yer verilmiştir. Hikâyeler arasında bazı mucizevî olaylara da yer verilmiştir. Mesela; Osman Gazinin kardeşi Sarı-Yatı şehit edildiğinde, orada kandilli çam dedikleri bir çam ağacı varmış. Zira zaman zaman bir alev görünürmüş. Sarı-Yatı o ağacın altında şehit edildiği için alev görülürmüş. Bu gibi başka olaylara da yer verilmiştir.

Yapılan savaşlar veya seferlerde kiminle savaşıldığı, neden sefere çıkıldığı, komutanın kim olduğu, asker sayısı, elçilerin getirdikleri haberler, savaşın sonucu ve elde edilen ganimetler gibi pek çok detay açıklanarak anlatılmaktadır. Kitapta anlatılan birçok fetih hikâyesinde, savaş yapmadan, gönül rızasıyla topraklarını veren beylere padişah, büyük ihsanlarda bulunur, tımarlar verir, himayesi altına alırdı. Ve savaş zamanında da bu beylerin yanında olmalarını isterdi. Genel de her padişah döneminde Karamanoğullarıyla problem yaşanmıştır. En sonunda Fatih Sultan Mehmed Karamanoğullarını himayesine almıştır.

Her padişahın döneminin siyasi olayları anlatıldıktan sonra, padişahın ölüm sebebi ve ölümüyle saltanatın kime bırakıldığı, devlet adamlarının saltanat bırakılan şehzade gelene kadar padişahın ölümünü herkesten nasıl sakladıkları da anlatılmıştır. Örneğin; Çelebi Mehmed’in ölüm haberini 41 gün saklamışlardır. Asker ve paşalar, padişahı görmek için ısrar edince, ölünün arkasına birini koyup, sakalını sıvazlıyormuş gibi hareket ettirmişlerdir. Merak edenler böylece padişahın ölmediğine inandırılmıştır. Şehzade Murad gelene kadar da, isyan ya da şehrin yağmalanması gibi olaylarda engellenmiş oluyordu. Padişahların hayatı, kişiliği ve bıraktığı eserlerden de bahsedilmiştir.

NEŞRİ TARİHİ’NİN ÖNEMİ

Osmanlı Devletinin ilk asırlarına ait tarih kaynakları arasında Neşri Tarihi’nin özel ve önemli bir yeri vardır. Bu eserde birçok orijinal kısımlar olduğu gibi, kendisinden önce yazılmış, adı ve mahiyeti bilinmeyen eserlerden de alıntıların yapıldığı kısımlar vardır. Bununla birlikte, eserin içeriği, yazılmasındaki amaç ve yazılmasında istifade edilen kaynaklara bakıldığında eserin önemi fark edilir. Yazar bazı dönemlere bizzat şahit olduğu için ayrıntılı ve doğru bilgiler verebilmiştir. Bu da Neşri Tarihi’nin diğer eserlere göre, daha özel ve gerçekçi olduğunu göstermektedir. Başka eserlerden veya meçhul kaynaklardan yapılmış alıntılarda pek güvenilir olmamakla birlikte, eserin bütünlüğünü sağlamıştır. Eser, canlı tasvirleriyle, ayrıntılı açıklamalarıyla ve sade üslubuyla kendisinden sonra yazılan birçok tarihe kaynak olmuştur.

Asıl Neşri nüshaları, on üç adettir. Bunlar;

1- Prof. Menzel nüshası

2- Viyana nüshası

3- İstanbul Arkeoloji Müzesi nüshası

4- Fatih Millet Kütüphanesi nüshası

5- Süleymaniye nüshası I.

6- Süleymaniye nüshası II.

7- Veliyüddin nüshası

8- Türk Tarih Kurumu nüshası

9- Mükrimin Halil Yinanç nüshası

10- Paris nüshası I.

11- Paris nüshası II.

12- Manisa nüshası

13- Topkapı Sarayı nüshası

Rüstem Paşa Tarihi olduğu söylenen nüshalarda şunlardır:

1- Yozgat nüshası

2- Üniversite kütüphanesi nüshası

3- Arkeoloji Müzesi nüshası

4- Osman Ferid Sağlam nüshası

5- Muallim M. Cevdet nüshası

6- Viyana nüshası

7- Cambridge nüshası

8- Paris nüshası

( Belleten C, VII )

Asıl Neşri Tarihi olduğu anlaşılan nüshalar dil ve içerik bakımından ikiye ayrılmaktadır. Bunlar, dil bakımından sade olan ve İstanbul’un fethinden önceki tarihi ve bazı hadiseleri anlatmayan nüshalardır. II. Bayezid devrine kadar olan hadiseleri alanlardır. Diğer nüshalar ise Firdevsi’nin Yavuz Selim devriyle Kanuni devrindeki mühim olayları eklediği kitaplardır. En tipik örneği, Veliyüddin Efendi nüshasıdır. Rüstem Paşa Tarihi olarak bilinen nüshaların ise genelde Fatih devrine kadar olan kısımları Neşri Tarihine benzemektedir. Neşri’den alınmış diğer yerler ise kısaltılmış ya da eklemeler yapılmıştır. Kanuni devri sonlarına yakın tarihlere kadar da bilgiler verilmiştir. Kim tarafından yazıldığı bilinmeyen bu eserin, malzemelerini Rüstem Paşa topladığı için eser onun adını almıştır...

 
Toplam blog
: 6
: 3057
Kayıt tarihi
: 31.01.08
 
 

Yozgatlıyım. Tarih öğretmeniyim. Yükseklisansımı yaptım ve akademik kariyerime devam etmek istiyorum..