- Kategori
- Güncel
Newroz ve yeni Türkiye
21 Mart’ta Diyarbakır’da yüz binler Newrozu kutladı. İş yerinden izin alarak kutlama alanına gittiğimde müthiş bir manzara vardı, kucağında bebeğiyle gelen anneler, torunları ile gelen nineler, dedeler, yani her yaştan insan vardı. Bırakın gerginliği bunun en küçük belirtisi bile yoktu. Herkes mutluydu v eğleniyordu. Herkes barışı ve kardeşliği haykırıyordu.
Kürtlerin gündemi, Öcalan’ın Diyarbakır’da vereceği mesaja göre şekillenecekti. Öcalan’ın sözleri Kürtler için büyük bir anlam ifade ediyordu. Öcalan, bu ülkede akan kanı, hükümetle yapmış olduğu görüşmelerle 30 yıldır süren kirli savaşı, barış için attığı adımlarla durdurmuş, çözüm sürecinin mimarlarından biriydi.
Yüzbinler meydanda ne Osman Baydemir in , ne Selahattin Demirtaş ın, ne Cemil Bayık ın söylediklerini önemsiyordu, dinlemiyordu bile, onlar Öcalan ne diyecek onu bekliyordu. Abdullah Öcalan ın ismi anons edilince meydanda bir dalgalanma yaşandı, S.Süreya Önder ve Pervin Buldan tarafından okunan mektup “Barış, kardeşlik , demokrasinin önemi ve Çözüm sürecini sabote etmeye ve siyasi istikrarı bozmaya yönelik eylemleri uluslar arası bir derin devlet operasyonu olarak görüldüğü” mesajını veriyordu . Bu mesaja gelen destek alandaki büyük dalgalanmaydı. O coşkuya söylenecek söz yoktu. Çünkü çok değer verdikleri Öcalan da onlar gibi düşünüyordu.
Barış sürecine Öcalan’ın inandığı gibi, bu defa Kürtler de, Türkler de inandılar. Türkler ve Kürtler bir birlerini çok seven iki halktır. Birbirlerini çok sevenler, birbirleri ile kavga ederler ama biri olmadan diğeri yapamaz. Tıpkı iki aşık gibi veya küçük çocuklar gibi. Yaklaşık bin yıldır birlikte yaşıyorlar, bu süreçte çok kavga etmişler ama küs kalamamışlardır. Bu da bize karşılıklı sevgilerinin gücünü gösteriyor.
21 Mart 2014 Newrozun da Diyarbakır meydanında verilen mesajı Türk ve Kürt siyasetçileri anlamalıdır ki; Hangi taraf Süreci sekteye uğratırsa, süreci baltalarsa Kürt ve Türk halkı onlardan bunun hesabını en ağır şekilde soracaktır.
Diyarbakır meydanındaki coşkudan, İstanbul Çağlayan meydanındaki coşkudan, İstanbul yenikapıdaki coşkudan rahatsızlık duyanlar var. Toplumu germek için kutuplaştırmak için her yolu deneyenler var. Gezi olaylarında sokağa çekemedikleri Kürtlere kızgın olan, kendini sosyal demokrat sanan ulusalcılar var. Newrozların kan akmadan kutlanmasından, hele hele bir birine 3 km uzakta AKP ve BDP nin yapmış olduğu mitinglerde olay olmamasına üzülenler var, çünkü onlar Taksim 1 Mayıs kutlamasını provokasyon ile kana bulayan, 90 yılların Newrozlarını kana bulayan mimarlardır.
Türkiye zorlu bir süreçten geçiyor.
Kürtler ve Türkler olarak şunu çok iyi bilmeliyiz ki, yerel seçim yerel seçim olmaktan çıkmış durumda, siyasetçilerimizi dinlediğimizde anlıyoruz ki, yerel seçim çözüm sürecinin referandumu haline gelmiştir. Duyarlı her vatandaşımız bu seçimde oy kullanırken bin değil, yüz bin kez düşünmelidir.
Çünkü;
Ya yetmiş yıldır süren askeri vesayet sistemine esir olmuş, Kürt sorununu çözememiş, halkın demokratik taleplerini karşılamayan bir anayasayla yönetilen, topraklarında yaşayan ve kendi vatandaşı olan başta Türkler olmak üzere tüm halklarla sorunu olan bir Türkiye ?
Ya da; Barışın, huzurun ve kardeşliğin olduğu, yeni demokratik bir anayasa ile güçlenmiş, ekonomisi güçlü Yeni Türkiye ?
Bence Diyarbakır da Newroz meydanında haykırılan barış kardeşlik talebine evet demeliyiz. Yani Yeni Türkiye demeliyiz. Konu AKP veya BDP ye destek değildir. Konu çözüm süreci, barış ve Yeni Türkiyedir.