Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ağustos '09

 
Kategori
Edebiyat
 

Neyzen Tevfik yaşamı eserleri

Neyzen Tevfik yaşamı eserleri
 


"Ne başım var, ne kıçım var, be felek
Tıpkı .... çevirdin beni!
Kurtulamadım gitti anha minhâdan,
Şu son siyâsete çevirdin beni."

Şiir Kitabı: Hiç,
Azab-ı Mukaddes,
Beste: Nihavent Saz Semaisi; Şehnazbuselik Saz Semaisi; Taksimler, taş plak.

Neyzen Tevfik, 24 Mart 1879'da Bodrum'da doğdu, 28 Ocak 1953 'de İstanbul'da öldü. Babasının görevleri bulunduğu Urla kasabasında amatör bir neyzenden nota ve usul bilgileri öğrenerek başladığı ney çalışmalarını kendi kendine ilerletti.
İzmir İdadisi'ne girdiyse de bitirmeden ayrıldı. Bu arada gene kendi kendine Farsça öğrendi. İzmir Mevlevihanesi'ne girdi. Daha sonra İstanbul'a yerleşerek Galata ve Kasımpaşa Mevlevihanelerine devam etti. 1902'de Bektaşi tarikatından nasip alarak Bektaşi dervişi oldu. Bir yandan da şiirle ilgileniyordu. Eşref'le ve Mehmet Akif'le tanıştı ve şiir konusunda her ikisinden de etkilendi. 1908'den sonra bir süre Mısır'da bulundu 1913'te İstanbul'a döndü.

Neyzen Tevfik genellikle toplum kurallarına uymadan yaşamını sürdürmüştür. Sazını bir geçim kapısı haline geçirmemek için direnmiş, yalnızca içinden geldiği zaman ney üflemiştir. Neyzenliğini geliştirmek kaygısı duymamış, sanat değeri kalıcı bir müzikçi olmak için uğraşmamıştır. Neydeki başlıca ustalığı sazı iyi üflemesiydi. Belirli müzik kurallarının dışına çıkar, ama hep duyarak çalar ve dinleyenleri etkilerdi. Kendi açıklamasına göre yüze yakın plak doldurmuştur.

Neyzenliğinin yanı sıra adını yergi ve taşlamaları ile de duyurmuştur. Kimi eleştirmenleri göre bu türün Nef'î ve Eşref'ten sonra üçüncü önemli temsilcisi sayılır. Ününün yaygınlaşmasında halk tarafından çok sevilmesinin de çok büyük payı vardır. Ancak oldukça eski bir dil kullanması nedeniyle güç anlaşılan ve biçimsel açıdan yetersiz kalan bu şiirleri pek kalıcı olmamıştır. Yergilerini genellikle siyasal ve dinsel baskıya, çıkarcılığa yöneltmiş, toplumdaki tüm haksızlıkları çekinmeden dile getirmiştir.

1919 yılında, ilk kitabı. Hiç'i yayınlandı.

1923'de Ankara'ya gider ve kardeşi Şefik Kolaylı'nın yanında 4-5 ay kalır. Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı ve Mustafa Kemal'i yücelten şiirler yazar. Cumhuriyet devrimlerine bağlı, onları savunan bir şairdir artık. Geçmişe, geçmişin kalıntılarına karşı acımasız bir savaşıma girişir.

1924 yılında, arkadaşı Hasan Sâit Çelebi'nin de yardımları ile yazdıklarını Azâb-ı Mukaddes adı altında forma forma yayımlamaya kalkışır. Ancak girişim başarılı olmaz. İki formadan sonra noktalanır.

1926 yılında Atatürk'le tanışır.

1927 yılında sa'ra nöbetleri ve alkol yüzünden artık sık sık gideceği Toptaşı Tımarhanesi ve Zeynep Kâmil Hastanesi'nde tedavi görmeye başlar.

1928 yılında Dresden Opera Müdürü Kurt Schtringler ile tanışır. Ney çalışına hayran kalan Opera Müdürü Neyzen Tevfik'i yücelten sözler söyler. Aynı yıl, eski dostu Mehmet Akif'i görmek için tekrar Mısır'a gider. Bir yıla yakın bir süre yanında kalır.

30 lu yıllarda, ekonomik destek olsun diye, Vali ve Belediye Reisi Muhiddin Üstündağ'ın girişimi ile Konservatuvar'da görevlendirilir. 40 lı yıllarda doktoru olduğu kadar dostları da olan Mazhar Osman ve Rahmi Duman'ın aracılığı ve Valiliğin oluru ile Bakırköy Akıl Hastahanesi'nin 21 nolu koğuşu ona ayrılır. İstediği zaman gelir, yatar, dinlenir ve çıkar gider. Rahmi Duman, Neyzen Tevfik'le ilgili şunları yazmış; "Onu yakinen tanımak mazhariyetine 1932 de erdim. O tarihte genç bir asistan olarak Bakırköy Akıl Hastahanesi'ndeki 18 numaralı serviste (ehline) açmış olduğu şiir ve felsefe kürsüsünün hevesli ve usanmak, yılmak bilmeyen bir talebesi olmuştum."

9 Mart 1946'da, basın yararına düzenlenen bir konserde çalar. Yaptığı taksimlerle izleyicileri büyüler. Konser öncesi neyini merak edenler, konser sonrası onu dinlemenin bir şans olduğunu dile getirirler.

1949 yılında, dostlarından İhsan Ada, Neyzen Tevfik'in eserlerini, onun gözetimi altında, Azâb-ı Mukaddes adı ile kitaplaştırır.

1951 yılında Onu Affettim* adlı bir filmde önemli bir rolde gözükür. Ağlayan Şarkı adlı bir başka filmde ise, Suzan Yakar'la oynar.

1952 yılında, arkadaşlarının ısrarı ile Şehir Komedi Tiyatrosu'nda jübilesi yapılır.

1930'larda İstanbul Belediye'sinin bağladığı yardım aylığını saymazsak Neyzen'in düzenli bir geliri hiç olmaz. Neyzen Tevfik'in söylenceleşen yaşamı 28 Ocak 1953'te son bulur. Cenaze namazı Beşiktaş'ta Sinan Paşa Camii'nde kılınır. Caminin avlusundan taşan kalabalık; ana caddeleri, kahveleri, yolun karşısında ki Barbaros Bulvarını doldurur. Memurların, profesörlerin, ileri gelenlerin yanı sıra kılıklarına çeki düzen vermeye çalışmış sarhoşlar, sokak serserileri ve bin bir çeşit insan bir arada uğurlarlar Neyzen'i bilinmeyene. Kim bilir belki de hiçlikten hepliğe..

Ne ararsın Allah ile aramda..
Sen kimsin ki orucumu sorarsın?
Hakikaten gözüm yoksa haramda...
Başı açığa niye türban sorarsın?

Rakı şarap içiyorsam sana ne?
Yoksa kimseye zararım içerim
İkimizde gelsek kıldan köprüye
Ben dürüstsem sarhoşken de geçerim

Esir iken mümkün müdür ibadet?
Yatıp kalkıp Atatürk'e dua et
Senin gibi dürzülerin yüzünden...
Dininden soğuyacak bu millet

İşgaldeki hali sakın unutma...
Atatürk'e dil uzatma sebepsiz.
Sen anandan gene çıkardın amma...
Baban kimdi bilemezdin şerefsiz.

http://www.turkiyeinternette.com/haber/2652-yazar-arressam-neyzen-tevfik-yasami-eserleri.html
 
Toplam blog
: 384
: 1684
Kayıt tarihi
: 02.05.09
 
 

Yazmayı, okumayı, paylaşmayı, özgürlüğü seven, "BİLGİ"lenirken, "BİLGİ"lendiren dünya insanıyım. Lai..