Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Şubat '09

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

Nihayet krizin gerçek nedenleri anlaşıldı

Nihayet krizin gerçek nedenleri anlaşıldı
 

Krizi iyi analiz etmek, ona direnmenin doğru yolunu gösterir. Daha önceki yazılarımda bu krizin ABD , AB , Japonya ve İngiltere’nin krizi olduğunu çünkü dalgalı kur politikasıyla gelişiveren cari açık sendromu bu ülkeleri çıkmaza sokmuş ve faiz indirimleri artık enstrüman olma özelliğini kaybetmiş ve başka bir yöntem bulamadıkça söz konusu ülkelerin gelişmekte olanlara karşı sürekli kan kaybedeceğini ve de finansal kurumlara verilen desteklerin çözüm olmadığını asıl sorunun bu politika sayesinde karşımıza çıkan tüketim/pazar daralması olduğunu, göreceli likidite sorunu olmadığını, buraya açıklanan paketlerin yanlış olduğunu ve bunların dipsiz kuyuya benzediğini, sonuç olarak bu paketlerin tüketimi ve istihdamı artırma, pazar genişletme, istihdam artırıcı ve üretimi kamçılayıcı özelliği olmadığını bu nedenle bu paketlerin nafile olduğunu ve sadece geniş tabanları ağır maliyetler getireceğini ve bu krizi kullanarak bazı firmaların kamu destekleri sayesinde kendisine ucuz kredi kullandırttığını ama bu paketlere rağmen firmaların işçi çıkarmalarına devam ettiğini, çünkü aslı sorunun bambaşka olduğunu söylemiştim. Şimdi bunları teyit eden bu ekonomilerin yöneticilerinin görüşlerine göz atalım. Sayın Meral Tamer de derlemiş bazı paragrafları onun yazısından (ç)almak istiyorum. İtalik yazılar alıntıdır.


Almanya Başbakanı Angela Merkel: Bu krizden çıkabilmenin tek yolu, güvenin yeniden sağlanmasıdır. Eğer bizler güveni sağlayamazsak şirketler yatırım yapmaz, bankalar kredi vermez, tüketici satın almaz. Sıradışı durumlar, sıradışı önlemleri gerektirir. Uluslararası bir kriz, ancak uluslararası düzeyde çözülebilir. G-20’ye çok önem veriyorum. Nisanda Londra’daki Zirve öncesinde, G-20’nin Avrupalı üyelerini bu ay Berlin’e davet ettim.


Asıl sorun güven denmiştir, bence krize yanlış bakıştır. Sadece iyi dilek var ama somut bir fikir yoktur.


Japonya Başbakanı Taro Aso: Fransız filozof Alain, “Pesimizm ihtirastan, optimizm istekten gelir” der. Biz gerçekten istersek, bütün zorlukları yenebiliriz. Ben bu krizi, çevreye daha saygılı, gelir uçurumunun azaldığı, rekabetle regülasyonların denge içinde olduğu daha iyi bir dünya yaratmak için fırsat olarak görüyorum.


Çok can alıcı bir bakış. Ama eğer gelişmekte olanlarla gelişmişler arasında da bir gelir regulasyonundan ve eski para politikaların aslında haksız rekabet yarattığından ve bu durumun bu krizle yerine oturacağından söz ediyorsa tabi ki.


Rusya Federasyonu Başbakanı Vladimir Putin: Bu kriz, Rusya’nın dünya ekonomisi ve siyasetinde daha fazla söz sahibi olmasının ne kadar gerekli olduğunu da ortaya koymuştur.


Krize çok gerçekçi bakan ve bekleyerek bunun aşılacağına inanan bir lider.Krize genel bakışını bildiğim ve yüksek zekasına inandığım çok yönlü bir fenomen bu adam. Ancak Rusya’nın dünya lideri olacağı kehanetlerine çok inanmış gibi görünüyor.


İngiltere Başbakanı Gordon Brown: IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası kurumlar mutlaka reforma tabi tutulmalı. Bu krizle baş edebilmek için, pek çok cephede koordineli hareket etmemiz lazım. En acil konu, borç verme mekanizmasının yeniden çalışabilir hale gelmesi ve kalkınmakta olan ülkelerden kaçan sermayenin, yeniden o ülkelere geri döndürülmesidir.


İşte bu adamın söylediği aynen benim söylediklerimin kopyası. Gelişmişlerin bu krizi aşmasının yolu burada yatıyor. Ancak bu çözüm gelişmekte olan ülkeleri daha da batıracaktır. Bizim de işimize yaramayacağından çözümü konuşmamak lazım birkaç yıl bence.

Güney Kore Başbakanı Han Seung-Soo: 1997-98 Asya krizinden biliyoruz ki, finansal kurumları kurtarmanın faturası çok yüksek olabilir. O krizin bize maliyeti, GSYH’mızın % 18’idir.


Özellikle gelişmişler için bu paketler dipsiz bir kuyudur. Ve sonu yoktur .


Güney Afrika Devlet Başkanı Kgalema Motlanthe: Uluslararası kurumlarda reform yapılacaksa, kalkınmakta olan pek çok ülkenin hiç sesini duyuramadığı da dikkate alınmalı.


Ağlamaklı gördüm bu adamı. Bence çok iyi duyuruyor.


Çin Halk Cumhuriyeti Başbakanı Wen Jiabao: Biz 2009’da % 8 büyüyeceğiz. Uluslararası topluma 2009 için güven, işbirliği ve umut vaadediyoruz. Çok istikrarlı bir finansal sistemimiz var.
Kriz, bankalarımızı etkilemedi, çünkü toksik kâğıtlar çok azdı. Bu krizle, bizim karma ekonomi modelimizin ne kadar doğru olduğu da anlaşıldı.


Yorum yapamayacağım. Zaten bu krizi çıkaran en büyük unsur Çin olduğu için kazandı, tarihi kazananlar yazar.


Meksika Devlet Başkanı Felipe Calderon: Latin Amerika’nın toplam GSYH’sı 5, 8 trilyon dolar, nüfusu 570 milyon. Biz bu krize avantajlı girdik, çünkü krizlere alışığız. Son 25 yılda biz ne krizler gördük! Meksika’da Tekila Krizi, Arjantin’de Tango Krizi, Brezilya’da Samba Krizi... Şimdi yaşanan ise Amerika’nın Big Mac Krizi. Şimdi bankacılık sistemimiz çok sağlıklı. 6 yıl üstüste büyüdük. Yatırımcıları bekliyoruz.


Big Mac’in krizde olup olmadığını bilemem ama güzel tanımlamalar.


Kolombiya Devlet Başkanı Alvaro Uribe Velez: Bu kriz, bölgenin güvenliği için çok tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Organize suçlara karşı yıllardır büyük mücadele veriyoruz. Önemli yol da katettik; ama şimdi bu çabalarımız da heba olabilir.


Kolombiya’da krizsizlik anormal zaten.


Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev: 5-6 yıl öncesine kadar enerji güvenliği diye bir kavram bile yoktu. Şimdi ise herkes biliyor ki Nabucco, sadece enerji güvenliği için değil, ülkelerin güvenliği hatta barışın sürdürülebilirliği için de gerekli.


İsviçre Devlet Başkanı Hans-Rudolf Merz: Bu kriz, çevre dostu yeni ürün inovasyonları için bir fırsat olarak değerlendirilmeli.


Evet. Herkes üretim formatlarını gözden geçirmeli, gerçekten bu kriz dünya halklarına çok faydalı olacak.


Sonuç olarak bu krizin aslında ABD’nin zehirli bonolarının neden olmadığını anlaşılmıştır. Rakam ortada 12 milyon ev kredisini ödeyemedi diyelim. Ve bu evin değeri 200.000 dolardan 100.000 dolara düştü diyelim. Bu evlerde oturanlar zaten 5-10 yıldır da kredi ödemesi yapıyordu. Maliyeti ortalama 80.000 dolar yoktur da öyle farz edelim.


12 milyon x 80.000 - USD = 960 milyar USD maliyeti vardır yaklaşık olarak. Bir yıllık cirosu Türkiye’nin GSMH’ından yüksek firmaları olan bir ülkede bu rakamlar kolay çözülür.


Zaten buna yakın rakamlarla söz konusu finans kuruluşlarını finanse etmiştir Amerikan hükümeti. Sorun burada bitmeliydi. Ancak bu ve Irak’taki harcamalar ABD dolarındaki değer kaybı nedeniyle sermayenin akış yönünde önemli ölçüde değişiklerle etkide bulunmuştur denilebilir. Ama bugün dünyada olanlar zehirli (Toxic) bonoların yarattığı bir kriz diyecek kadar basit değildir. Belki tetiklemiş olabilir. Şundan çok eminim bu kriz dalgalı dur politikasının doğurmakta olduğu bir çocuktur. Doğmamış çocuğa elbise dikmeye kalkıyoruz. Daha doğmadı çocuk henüz. Doğsun da elbise olsun derdimiz.

 
Toplam blog
: 105
: 3914
Kayıt tarihi
: 05.11.08
 
 

İ. Ü. İktisat Fakültesi Uluslararası İlişkiler 1989 mezunuyum. 1993'ten beri uluslararası fındık ..