Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Temmuz '09

 
Kategori
Mizah
 

Nimet hamile mi değil mi?

Nimet hamile mi değil mi?
 

Tereddütler giderilmeli...


Yatsı namazımı eda etmiş (Allah kabul etsin!) Hoca efendinin kanallarından birindeki tartışma programında, Hoca efendinin aydınlarından üçünün güncel konu ve sorunlarda ne düşünmemiz gerektiğine ilişkin verdiği akılları dinlerken telefon çaldı. Aslında ben bu tür tartışma programlarını çok önemsiyor ve özellikle cemaate henüz dâhil olmamış gafiller için elzem görüyorum. Çünkü aralarında farklı bir ses bulunmayıp savundukları ve söyledikleri bire bir aynı olan aydınların tartışmaları haliyle birbirlerini destekler mahiyette olduğundan çok faydalı oluyor.

Her neyse, telefon çaldı ve açınca baktım ki bizim İhsan. “Selamünaleyküm, Aleykümselâm, nasılsınız, iyi misiniz” faslından sonra “Muhterem Turgut beyefendi, sizi bu saatte rahatsız ettiğim için nasıl mahcubum bilemezsiniz. Eğer mecbur kalmasaydım emin olun bu telefonu yer yine de sizi rahatsız etmezdim. Çok büyük bir müşkülümüz var Turgut Bey, çok. İnanın utana sıkıla soruyorum, acaba on-onbeş dakikalığına bir zahmet bize teşrif buyurmanız mümkün mü?”

Ben ne olduğunu anlamaya çalışırken küçük bir sessizlikten sonra devam etti İhsan.” İnanın akşamın bu vakti sizi ayağımıza çağırmak gibi bir terbiyesizlik aklımdan bile geçmez ama bizim dünürler burada, cümbür cemaat size gelip rahatsız etmek daha ayıp olur diye düşündüm de...” Bu arada ben de meraklandım tabii. Neymiş bu adamı utana sıkıla bana telefon etmek mecburiyetinde bırakan müşkül? Zaten aynı sokakta oturuyoruz. “Tamam” dedim. “Onbeş yirmi dakika sonra sizdeyim.”

Muhterem Hoca Efendi sayesinde Bakanlık müsteşarı olduğum için cemaat içinde sadık müritler arasında ne zaman bir anlaşmazlık olsa bana olan güvenleri tamdır, benim hakemlik etmemi isterler. Ben de onları kırmam, Hoca efendinin o müstesna kalp derinliğine ters düşmemek şartıyla gayet tarafsız bir şekilde veriririm kararlarımı.

Daire zilini çaldığımda başta İhsan Bey olmak üzere hepsi ayakta, kapıda karşıladılar beni. İhsan bin bir özür dileyerek ellerime sarıldı öptü şapır şupur. Estağfurullah, estağfurullah... Hemen içeri buyur edip salona hâkim bir koltuğa oturttular, bu arada İhsan hala özür diliyor mırıl mırıl. “Tamam, İhsan beyciğim” dedim. “Neymiş müşkül? Bir an önce söyleyin de çare bulalım muhterem Hoca efendinin o nurlu düşüncelerinin de yardımıyla.” İhsan “Tabii ya, nurlu... Hem de mübarek” dedi ve başladı anlatmaya.

Bizim bu İhsanın genç bir kızı var. Üç sene önce bu kızı Deniz Kuvvetlerinde bir teğmen ile nişanlamaya kalktıklarında bana sorup fikrimi ve müsaademi almışlardı, hatırlıyorum. Hatırlıyorum çünkü Deniz Kuvvetlerindeki fedakâr subaylarımızı da Hoca efendinin cemaatine katmak için böyle fırsatlar bizim arayıp da bulamadığımız şeyler. İşte Nimet’in (Kızın adı Nimet) nişanlısı en son İzmir’de görevliyken altı aylığına bir yurt dışı görevi çıkmış ve göreve gitmeden önce konuşup döndüğünde nikâh için anlaşmışlar.

Uzatmayayım, çocuk görevden dönmüş, kısa bir de izin alıp Ankara’ya annesinin babasının yanına gelmiş, nikâhı konuşmak üzere İhsan beyi aramış teğmen evladımızın babası ve bu akşam konuşmayı uygun görüp erkek tarafını eve davet etmiş İhsan. Onlar da bu akşam çiçek, çikolata yaptırıp ziyarete gelmişler ve ondan sonra çıkmış ortaya bir müşkül...

Efendim bu teğmen tarafı İhsan beylere gelip tam içeri girerken bakıyorlar ki Nimet’in karnı burnunda olmasa da çenesine yaklaşmış. Afallıyorlar tabii. Daha hal hatır soramadan koltuğa yığılıyorlar, kendilerine gelsinler diye bardak bardak sular geliyor, kolonyalar serpiliyor. Bunlar kendilerine gelince hiç tartışmaya bile girmeden nişanı atmaya kalkıyorlar, İhsan bey ve muhterem eşi her ne kadar bunun hamilelik değil, asker nişanlısı yurt dışına göreve giden Nimet’in stresten ötürü çok yediği için alınan kilolar olduğunu söylüyorlarsa da dinleyen kim?

Bunun üzerine beni aramayı akıl etmiş İhsan. Teğmen tarafı gıyaben beni tanıyor ya, İhsan demiş ki “Turgut beye rica edelim, o hakem olsun. Bildiğiniz gibi kendisi muhterem bir zattır. O ne diyecek bakalım? Öyle tarafsız bir muhterem hak verirsiniz ki doğrusu neyse onu söyler. Eğer doğruysa nikâhı onaylar, yanlışsa onaylamaz.” Bunu üzerine teğmen tarafı bir Nimet’in şiş karnına bakmışlar, bir İhsan’la eşinin yalvar yakar hallerine “Pekiyi” demişler. “Sormasına sorun ama ne derse kabul ederiz demek değil bu.” Onun üzerine apar topar beni aramış İhsan, meğer ki müşkül buymuş.

Problemi öğrendim ya, hakem olmanın da tarafsızlığıyla şöyle bir gözden geçirdim durumu. “Bu nikâh olmaz” dersem hem Deniz Kuvvetleri içinde potansiyel bir cemaat üyesinden mahrum olacağız, hem de Nimet doğmamış bebesiyle ortada kalacak, yazıktır. “Doğrusu bu nikâhı kıymaktır” dedim. “madem gençler birbirlerini beğenmişler, sevmişler...” O arada teğmen oğlumuz “Ama Turgut bey, ben daha Nimet’in elini bile tutmadım ki?” diye itiraz edecek oldu, şimdiki çocuklar edep erkân bilmiyorlar, mazur görmek lazım.

“Evladım” dedim “Bak ne güzel izah ediyorlar. Bebekten değil yemektenmiş bu şişlik. Bundan ötürü üç yıllık nişan mı atılırmış? Gelin tepmeyin bu Nimet’i. Sakın aklına taraf tutuyorum gibi yanlış bir şey gelmesin. Ben gayet tarafsız bir hakemim çok şükür. Bak ne diyorum büyük bir tarafsızlıkla. Ben bu nikâhı onaylıyorum ama teğmen oğlumuzun ve ailesinin bu tereddütlerinin de giderilmesini gerekli görüyorum. Siz şimdi yarından tezi yok evlenin, nikâh koşturması bitip de mutlu bir yuva kurulduktan sonra kız tarafına da bu tereddütleri gidermesini tavsiye ediyorum.”

Bunlar ne kaba insanlarmış meğer. Koltuklarından fırlayıp ve İhsan Bey’e “Bunu yarın konuşup nişanı bitirelim, olmazsa mahkemeye gideriz” diyerek hışımla çekip gittiler evden. İhsan vurgun yemiş dalgıç gibi, eşi koltukta bayılmış, Nimet ağlaya ağlaya odasına kapandı. Ben çıktım eve geldim, kapıdan çıkarken İhsan hıçkırmaktan laf edemiyor. Evde kuruldum koltuğuma, açtım Hoca efendinin kanalını, tartışma devam ediyor. Aydınlardan biri diyor ki “Sayın Cumhurbaşkanı askerlerin sivil yargıda yargılanması için yapılan değişikliği onaylamakla ne kadar tarafsız olduğunu bir kez daha ispat etti. Yoksa hem yasayı onaylayıp hem de ‘Tereddütleri gidermelisiniz’ der miydi?”

Bu tür tartışmaları tüm vatandaşlarıma özellikle tavsiye ediyorum. Bulunduğunuz bir ortamda o konu ya da benzer bir konu açıldığında ne demeniz gerektiğini öğreniyorsunuz. Ama dikkat edin, kanallar Hoca efendinin kanalları, tartışan aydınlar da aynı şeyi savunup söyleyen Hoca efendi aydınları olsun. Yoksa aklınız karışır...

 
Toplam blog
: 195
: 688
Kayıt tarihi
: 04.10.07
 
 

Dünyanın internet sayesinde küçüldüğü günümüzde büyüyen sorunlara ilişkin duygu ve düşüncelerimi pay..