Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Mayıs '20

 
Kategori
İnançlar
 

Nüzul Kur’anı

Son bir kaç aydır tarihte görülmemiş enteresan bir süreçten geçiyoruz.

Evet, COVID-19.

Ona göre hayatımızı düzenliyor, sürekli alınacak kararları bekliyoruz.

Bu dönemde farklı bir gelişme daha yaşanıyor: Kur’an'ın nüzul yollu tertip edilmesi ve bir kitap haline getirilmesi!

Şimdi ortada böyle bir pozisyon varken çıkıp bu durumu yok saymak gibi bir opsiyon maalesef söz konusu olamaz.

Tabi birilerinin bu işi sulandırmaması ve suistimal edilmesine izin vermemesi şartıyla!

Bu yazıda, tarih süresince inen Kur'an’a kıyasla Nüzul Kur'an’ın daha anlaşılır bir biçimde olduğunu söylemek niyetinde değilim. Bu durum büyük huzursuzluklar yaratabilir, öyle ki kaş yapayım derken göz çıkartabiliriz.

Kuşkusuz bu aşamada yine başrolde Hz. Ali’nin sık sık yaptığı bilgilendirmeler ve açılımlar söz konusu.

Hz. Ali; “Vallâhi, nâzil olan hiçbir âyet yok ki o âyetin ne hakkında nâzil olduğunu, nerede nâzil olduğunu ve kim hakkında nâzil olduğunu bilmeyeyim” derken insanların bilgi yollu bu yaşama hazırlanması için zaman-mekan kaydı ile sıralamanın gerekli olmadığını kastettiğini düşünebiliriz. Ancak içerik olarak hiçbir değişiklik olmasa da mevcut kitaba kıyasla doğrudan bir ilişki kurmamızı sağlayan bir formatın gerekli olduğu dillendirilmektedir.

‘Zihnimizi ‘ dağıtmak bir yana, konsantrasyonumuzu arttıran, dikkatimizi Nüzul sırasına odaklandıran bir format. Ne kadar isabetli olduğu tartışılır ama ilginç bir gözlem.

Nüzul yansımalı Kur'an’da insanlığı muhatap alan Fatiha Suresi'nin akabinde Alak Sûresi ve son vahyin Tevbe Suresi olduğu görülüyor. 

Alak Suresi insanın oluşumundan, biyolojik yapının nasıl evrelerden geçtiğinden bahseder.

İlginç olan konu ise burçlar. Fakat iman kadar önemli bir noktanın fala dönüştürülmesiyle üstünün örtülmesi bizler için üzüntü vesilesidir.

Burçların insanlar üzerinde etkisi var mıdır?

Burçların etkileri var ise; buna inanmak müslüman için dinî bakımdan bir mahzur teşkil eder mi?

Burçlar hakkında Kur’ân-ı Kerîm ve Hz. Muhammed aleyhisselâm ne buyurmaktadır?

Velilerin bu konuda görüşleri nedir?

İşte bu gibi sorulara cevap vermek gerekiyor. Kur’an'da Burç Suresi varken üstünün örtülmesinin de bir nedeni var tabii ki. Göklerden medet uman insanların planetleri bir ilah gibi kabul etmeleri başlıca sebeplerinden biridir. Seksenli yıllarda bu duruma müdahale edilmiş, yenilenme yıllarına giriş müjdesi olarak burçlar önem kazanmıştır. Bence bu husus son Müceddidin sistemde ne kadar ağırlıklı bir yapı olduğunun işaretidir.

Ayrıca Tevbe Suresinin başında ise besmelenin olmaması ilginç. Neden Alak Sûresi ile başlanmış ve Tövbe Suresinin başına besmele konmamıştır?

'Bidayet ve nihayet' anlamına gelen bu kompozisyon analiz edildiğinde bu şekilde başlaması ve bitmesi son derece makuldür. İnsanın varoluşu, biyolojik yapısı dikkate alınmadan, dışsal ve içsel özellikleri bilinmeden inzal olunan bu bilgi kitabının bu kadar net oluşu anlaşılamayacaktı. Tövbe, hakikat anlayışından dönülemeyeceğine işaret eder.(Bknz. Allah ilminden yansımalarla KUR’ÂN-I KERIM ÇÖZÜMÜ/Sûrelerin Nûzûl Sırasına Göre)

Besmele, özdeki hareketlenmenin güç/kuvvet, data/bilgi ve irade ile işe başlandığını, hatta besmelenin çekilen değil yaşanan bir hâl olduğunu göz önüne alırsak önemi bir kat daha artar.

Tevbe Suresinde besmelenin olmaması, kişinin yaptığı fiilleri kendinden/vehmi BEN’inden bilmesi sebebiyle, orada “B” nin manasının farkındalığının açığa çıkmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Burası dikkat edilmesi gereken bir noktadır. Öteleme yoksa “B” nin manasının açığa çıkmaması mümkün değildir! Çünkü Allah'ın ‘rahimiyet’ sıfatı bunu gerektirir. Önemli olan, kişide bunun farkındalığının yaşanıp-yaşanmamasıdır.

“Ben besmelenin altındaki noktayım” diyen Hz. Ali’nin “B” sırrı kapsamınca konuyu dışarıdan ezber ve takip yollu değil; özünden, kendi hakikatinden, hissediş noktasından almış olmasıdır. Bu bakımdan her surenin ve ayetin başında 'besmele' çekmek zorunludur. Ancak yukarıda değindiğimiz gibi Tövbe Suresi hariç.

Peki bize nüzul sırasına göre okumanın ne gibi faydaları olacaktır?

Nasıl ki kesintisiz bir dizi sonundan veya ortasından izlenirse kopuk bir seyir izlenimi bırakırsa, inzal oluş sırasına göre okumamak da aynı etkiyi yaratacaktır.

Ancak önceliğimiz; inzâlin, gökten inen sayfalar olmadığını kavramak olmalıdır. Kurân’da geçen, sema=bilinç metaforlarının incelikle üzerinde durup, inzâlin bilinçte açığa çıktığını farketmemiz gerekir. Burada hitap direkt bizedir.

Esasen “Kurân’ın sırrı Fatiha’da, Fatiha’nın sırrı Besmele’de, Besmele’nin sırrı ise altındaki noktadadır” diyen Hz. Ali bu hassas noktaya işaret etmektedir; bunu iyiden iyiye düşünmeliyiz. Kurân’ı OKUyabilmek için bu kavramların üzerinde tefekkür etmek şarttır. Fakat unutulmamalıdır ki OKUmak yazılı bir romanı okumak gibi olmayıp, Kur’ân’ın ruhunu anlamak, içselliğini yaşamakla alakalıdır. Hz. Ali’nin bahsettiği husus ise, bunun ancak Allah’ın dilemesiyle olup, hakikati hissediş noktasından bilincine açığa çıkmasıyla gerçekleşebilmesidir.

Bu arada akla şu soru gelebilir? Mevcut Kur'an gerçeği varken, şimdi neden nüzul yollu Kur'an tercihi söz konusudur? Bunu; belli bir zümrenin klasik anlayıştan kurtulup orijin islamı anlaması, yani okuması, istidatlı genç kuşağın beyin yapısı itibari ile onu algılamaya hazır hale gelmesi şeklinde cevaplayabiliriz.

 

Ahmed F. Yüksel

İstanbul/Bahçeşehir  21 Mayıs 2020

 

https://www.facebook.com/ahmedfyuksel

https://www.instagram.com/ahmedfyuksel/

https://twitter.com/ahmedfyuksel

 
Toplam blog
: 636
: 9957
Kayıt tarihi
: 14.12.11
 
 

Araştırmacı Yazar.. ..