Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Mayıs '20

 
Kategori
İnançlar
 

Resul ve Nebilik 2

Nebi ve Rasul için geçmiş tarihlerden bugüne, 'şirk kokusu olmaksızın', yaratılış bakımından farklı istidatlara sahip tek yapı diyebilmek mümkün!

Kısaca söylemek gerekirse her Rasul Nebi’dir, her Nebi de Rasul’dür.

Eğer bu özellikleri açığa çıkarmış olmasalar; sonradan yapılan çalışmalar ile bu bilinci yakalamaları imkansız olurdu.

Rasul; insan beyninde hakikat bilgisinin -özü itibariyle- oluştuğu bir boyutu açığa çıkaran, ilahi kitabı OKU’yarak tartışmasız şekilde kendini tanıyan, evrensel gerçekleri bildiren, basit bir sınıf olmanın çok ötesinde yer alan İNSAN/HALİFE adıyla bilinen, yaratılmaktan münezzeh, ‘ceale’ yani meydana gelme hükmüyle var olmuş bir yapıdır.

Rasul; tahakkümün yerini ahlakın (Allah’ın ahlakının) ve hakikatin alması gerektiğinde ısrarcı olur.

Meleki yapıda da bu vasfı alan yakıyn ehli melaike ve üst katmanda da Mele-i ala vardır. Ruh dahi bir melektir.

Nebi ise; sistemle ilgili oluşumları vahiy kanalıyla aldığı bilgilerle, topluma kurallar getiren ve insanları bu yaklaşım üzerinden yaşama entegre eden bir olgudur.

Yani Nebilik; sistemle alakalı bir şeye ters düşen bir davranış veya fiili gerçekleştirdiğiniz zaman bunun karşılığının mutlaka verileceğini, özetle geri dönüş yapılacağını bildiren İNSAN’dır.

Esasen bir tanrının olmadığı kavranır ve B nin sırrı ile iman edilirse; fiilleri gerçekleştirenin, varlığını oluşturan potansiyeldeki EL HASİYB isminin manasınca “ceza”, karşılığını alması hususu kaçınılmaz bir netlik kazanmaktadır.

Bu arada Nebi ve Rasul’ün olmadığı süreçler içinde değişimin öncüsü gibi bir görevi üstlenen müceddidlerden (velilerden) bahsetmek de yerinde olur.

Müceddid'in görevi olan yenileme; Din’e yeni şartlar getirmek olmayıp; Din’i, bugünün şartlarına ve anlayışına göre uyarlamaktır. Bu husus çok iyi anlaşılması gereken bir yaklaşımdır.

Diğer yandan Son Müceddid'in getirmiş olduğu bazı uygulamalarla son Nebi Hz. Muhammed (sav) tarafından en kemâl hale getirilen Nübüvvetin farklı olarak ele alınması söz konusu!

Şöyle ki; Hz. Muhammed’in, “Ben son Nebiyim, benden sonra gelecek olan bir Nebi yoktur” demesi, aslında kendisinden sonra bir Nebinin statü olarak gelmeyeceğine, devam edecek olan sistemin de Rasulullah vasfında olan bir İnsan-ı Kâmil yani son Müceddid tarafından gerçekleşeceğine işaret eder.

Burada sözü edilen yeni bir nübüvvet açılımı olmayıp, en muhteşem irsal olan Hz.Muhammed’in Nebilik açılımının, Rasul ismi altında icra ediliyor olmasıdır.

Son Müceddid söylemi aslı olmayan bir kavram değildir. Özellikle Hz. Muhammed bu tabiri vurgulamıştır! Son Müceddid geldikten sonra, yaptığı birtakım reformist hareketlerle artık Nebilik kemalatını da üzerine almıştır. O, artık bu kemalattan bahsetmezken, “Resullük özelliği altında” onu da yürütüyor.

Bir anlamda Nübüvvet canlı ve diri devamlılığı için; Risalet altında, Nebilik kemalatıyla ilgili özellikleri, ayet ve hükümleri de insanlara sürekli akışta olduğunu hatırlatarak, iki görevi de gerçekleştiriyor.

Nebilik kemalatının statü olarak artık olmadığını söyleyebiliriz. Hz. Muhammed son Nebi’dir. Son Müceddid ile reform edilen ise, halkın anlayışına uygun şekilde dile getirilen son Nebi’nin nübüvvetinin akışıdır. Yani Resulluk ile beraber Nebilik kemalatı da devam etmektedir. Bunu da Son Müceddid, Resulluk kemalatıyla ilgili açıklamalarının arasına Nebilik kemalatıyla ilgili bilgileri, (ismini zikretmeden) büyük bir marifet ile serpiştirerek ve halkı uyararak bu şekilde sistemin varlığının (sünnetullah bilgisinin) devamlılığını da sağlamıştır.

Nihayete erdirecek olursak;

Resul'ün görevi sadece Rasullükle ilgili olmayıp, aynı zamanda Nebilik kemalatının varlığını ifade etmek açısından da bir önem arz ediyor. Şimdi bu sınıfın yok olmadığını, ancak biçim değiştirdiğini ve Nebi adı kullanılmadan hakikat bilgilerinin verildiğine ve sistemin yürütüldüğüne tanık oluyoruz.

Burada akla gelen soru şu; Daha önceleri bu bariz fark yok muydu? Bunun cevabını şöyle vermek mantıklı olur: Evet vardı ama yaşanabilir güçlükler ve muğlaklıklar bakımından hakikat bilgisi bu denli yoğun olarak açığa çıkmıyordu, denebilir.

Tabii bütün bu yaklaşımlar benim görüşüm, kimseyi bağlamıyor. Sizler şimdi bir daha düşünün son Nebi ve son Müceddid kavramlarını, algılanabilir bir form kazanması açısından neler getiriyor bir analiz edin. Bakalım hangi noktaya ulaşabileceksiniz merak ediyorum. Aklınıza benzer örnekler geleceğinden de eminim.

Ahmed F. Yüksel

İstanbul/Bahçeşehir 

16 Mayıs 2020

 

https://www.facebook.com/ahmedfyuksel

https://www.instagram.com/ahmedfyuksel/

https://twitter.com/ahmedfyuksel

 

 
Toplam blog
: 636
: 9957
Kayıt tarihi
: 14.12.11
 
 

Araştırmacı Yazar.. ..