Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Mayıs '14

 
Kategori
Deneme
 

O anlamaz, o sadece bir kız çocuktur!

O anlamaz, o sadece bir kız çocuktur!
 

MARY WALLSTONECRAFT-NAZAN ŞARA ŞATANA


Genç kadından söz edeceğim sizlere. Değişik bir kadından, farklı düşüncelerinden, kadının ezilmesini kabul etmeyişinden, yaşamı boyunca mücadele eden bir kadından söz edeceğim sizlere. Bu konuda kitaplar yazan, kadınları bilinçlendirmek için gayret eden, didinen ve uğraşan bir kadından!

 

Kadınların ikinci sınıf sayılmasına, kadının erkek için yaratılmış olmasına, erkeğin egemenliğine tamamen karşı olan bir kadın ve bir yazar.

Mary Wollstonecraft – İngiliz Yazar -  27 Nisan 1759 – 10 Eylül 1797

 

Bin yediyüzlü yıllarda kadın ve hakları ile mücadeleye başlamış. O çocukluğunda anlamış kadın ve erkek ilişkilerinin toplumdaki farklılığını. Bunu da altı yaşında yaşadığı bir olayda farketmiş. Dedesi öldüğünde varis olarak erkek kardeşini seçmiş, Mary için:

"O zaten sadece bir kız çocuktur"

 

Bu sözler onu fazlası ile yaralamış. Ne demektir sadece bir kız çocuğu? Kızlar erkeklerden sonramı gelmeli, yada hiçmi bir hakları olmamalı. Bunu kabullenememiş. Kalabalık bir ailede yetişmiş. Aslında ilk tandığı erkek modeli babasıymış. Babası başarısız bir adam, şiddete düşkün ve alkolik! Mary’i sen kızsın düşüncesi içinde okula göndermemiş. Küçük kız okuma yazmayı evde öğrenmiş. O diğer genç kızlar gibi evlenerek babadan, kocaya mantığını kabul etmemiş. Kendi özgürlüğünü bir çeşit evlenerek yapmak istememiş. Bütün itirazlara karşın evden ayrılmış. kendi ayakları üzerinde duracak, kendi geçimini kendi sağlayacakmış. Bunun için çeşitli işler yapmış. Nerede ise denemediği meslek kalmamış. Ençokda mürebbiyelik yapmış. Kendi kendine üç dil öğrenmiş. Fransızca, Almanca ve İtalyanca’yı ileride tercüme edecek kadar öğrenmiş.

 

Çocuk bakıcılığı yaptığı dönemde devamlı yazdığı halde değerlendiremediği kitaplarından birini bir yayınevine kabul ettirtmiş ve yayınlatmış.

 “Kız Çocukların Eğitimi”dönemin önemli bir yayınevi olan; Fleet - Street tarafından basılmış. Bu hareketçi, yerinde duramayan, kendinden emin kadından çok etkilenen yayınevi sahibi onu editör olarak işe almış. Mary Wollstonecraft, burada tercümelerde yapmaya başlamış.

Kendine büyük ün getirecek olan kitabı:

“İnsan Haklarının Korunması”

Kitabını da burada çıkartmış. Olağın üstü ünlenmiş. Tarih 1790 ve bir kadın yazarın ünü ülkesinin sınırlarının dışına taşmış. Tabi onun değişik düşünceleri, yaşam tarzı bazılarını rahatsız etmiş.

“Jüponlu Sırtlan”lakabı takılmış.

 

Mary Wollstonecraft’un yazdığı:

“Kadın Haklarının Savunması”adlı kitabı yayınlandıktan sonra daha çok konuşulmaya başlanmış.

O kadınların ufuklarının daha geniş olmasını istiyormuş. En büyük isteği, körü körüne itaatın artık olmamasıymış. Kadınların artık karanlıkta durmamaları gerektiğini her fırsatta dile getiren yazar:

“Bunlardan birincisinin tek istediği bir köledir, ikincisinin istediği ise elinde tutacağı bir oyuncak."

 

O zamana kadar hiçbir kadın böyle şeyleri değil yazmak konuşmaya bile cesaret edememişken, bu ünlü yazarın yazdıkları ve kadınları bilinçlendirmek adına yaptığı konuşmaları hayretle izlenmeye başlanmış.

 

1775 yılında kitapları çok satan bir yazarla evlenmiş. İkinci kızının doğumundan on gün sonra da hayatını yitirmiş. Otuz dokuz yıllık ömrüne çok şeyler sığdıran yazarın kitaplarından bazılarını şöylede sıralayabiliriz:

 

Kız çocuklarının Eğitimi Hakkında Düşünceler

Kadın Haklarının Savunulması

Fransız devrimi Hakkında tarihsel ve Ahlaksal Görüşler

 

Mary Wollstonecraft:

"Kadının erkek için yaratılmış olduğu egemen görüşü herhalde Musa'nın şiirsel anlatısından geliyor. Bu konuda iyice düşünen biri, Havva'nın Adem'in bir kaburgasından yaratıldığı efsanesini kelimesi kelimesine kabul etmez. Erkeklerin en eski zamanlardan beri kadınları boyunduruk altına almaya hakları olduğu ve tüm yaratıkların onların zevk ve eğlenceleri için yaratılmış oldukları tezi tümüyle geçersizdir."

 

Kız çocuklarının toplum içinde şekillendirilmesine bir hayli sinirlenen Mary Wollstonecraft:

"Çocuk, özellikle kız çocuğu bir an olsun kendi haline bırakılmıyor, böylece bağımlı kılınıyor, sonra da bu bağımlılığa 'kadın doğası' deniyor. Bedensel güzelliği korumak için (kadınlığın en büyük onuru!) aklı ve bedeni birbirine bağlanıyor ve oturmaya yönelik yaşam şekli, genç yaşlardan itibaren kadının kaslarını ve sinirlerini zayıflatıyor."

Erkek çocuklarına verilen eğitimin kız çocuklarına da verilmesini istemiş.

"Bizim de erkek çocuklar gibi benzer bedensel hareketleri yapmamıza izin verilsin. Yalnız çocukluk döneminde değil, gençlik yıllarımızda da. Bıraksınlar bu sayede bizim vücudumuz da tam olarak gelişsin. Böylece edineceğimiz tecrübeyle erkeğin doğal üstünlüğünün hangi ölçüler içinde kaldığını da görmüş oluruz."

 

Mary Wollstonecraft, kadınlarla ilgili söyledikleri elbette bunlarla sınırlı değil.

"Kadınların edinebileceği çok az sayıdaki mesleğin tümü de ev işleriyle ilgili. Oysa kadınlar eczacılık eğitimi görebilir ve aynı şekilde hemşire olabildikleri gibi doktor da olabilirler... Kadınlar siyasal bilimler eğitimi görerek katılımlarını en geniş tabanda pekiştirebilir."

 

Mary Wollstonecraft; kadın erkeğin hayat arkadaşı olmalıdır düşüncesini sıkça dile getirmiş.

"Eğer eğitimle erkeğin hayat arkadaşı olmaya yönlendirilmezse, kadının bilgi ve ahlak yönünden ilerlemesi geciktirilir. Gerçek herkesin gerçeği olmalıdır, yoksa kadının toplum üzerindeki etkisi zayıf kalır."

"Buradan çıkardığım sonuç gayet açık. Kadınları akıllı, özgür vatandaşlar yapmalı. İşte o zaman kadınlar iyi birer eş ve anne olurlar. Erkeklerin kocalık ve babalık görevlerini ihmal etmemeleri koşulu ile."(alıntı)

 

Mücadele dolu bir hayat! Kadınlar ve hakları için verilen amansız mücadele ve hayatın sonu. Ardından başka bir kadın ikiyüz yıl sonra tesadüfen onun kitabını okumuş. Şaşırmış:

"Onu okuduğumda benden önce onca kadının bu öncüye niçin hayranlık duyduğunu veya kendilerine şu soruyu sorduklarını anladım: Niçin biz hâlâ daha ileri bir aşamada değiliz?"

 

Size güçlü bir kadını, önemli bir yazarı özetlemek istedim.

Onun hayatını yazmak sayfaları kaplar. O tarihe imza atanlardan biri…

Birçok kadının sesinin yükselmesine, bende varım, bende yapabilirim-i söyleyebilmelerine örnek olan bir kadın.

Kadın haklarının ne olduğunu bilen ve anlatan bir yazar…

 

Yazar olmak sadece kağıtla kalemin birbirini teselli etmesi, yada pohpohlaması değildir elbette.

İşte böyle yüreği büyük kadınlar, yazarlık denilen bu kutsal mesleğin hakkını verenlerdir.

Ne mutlu onlara, arkalarında böyle güzellikler bırakabiliyorlar ve ikiyüz yıl geçse bile yazdıkları kitaplar yeniden yayınlanabiliyor…

 

 

Nazan Şara Şatana

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....