Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Mayıs '08

 
Kategori
Sinema
 

O... çocukları

O... çocukları
 

Sırrı Süreyya Önder kalibresine yakışmadı


Hafta sonu “O... Çocukları”nı görmek için büyük bir merakla sinemaya gittim. 12 Eylül’ü konu alan filmler genelde iyi yapımlar olduğundan, burada da aynı şeyi bulacağımı ummuştum. Üstelik çok beğendiğim Beynelmilel filminin senaryo yazarı tarafından senaryolaştırıldığını öğrenmiştim...

Filmin sonunda şu karara vardım: İyi bir yapım ortaya çıkaranlar ister sinemacı, ister yazar, ister müzisyen olsun; bir süre ara vermeli. Zira izleyici önceki kaliteyi baz alarak beklentiye giriyor. Yapımcı da maalesef önceki başarısının gölgesinde kalıyor.

Gerçi O... Çocukları’na, Beynelmilel’i seyretmeden gitseydim de, çıkışta düşüncelerim farklı olmayacaktı: Gerçeklerden uzak; iyi bir konuya rağmen çok kötü kurgulanmış; alelacele yazılıp kontrol edilmeden gönderilmiş bir mektup gibi bir sürü hatayla dolu...

İşkence sahneleri kesinlikle gerçekçi değil. Bir defa, hakkını yemeyelim, tüm vahşetine rağmen o dönemde kullanılan işkence yöntemleri son derece moderndi...

İkincisi, karısının saklandığı yeri söylemesi için adama filmin başından sonuna kadar işkence yapılıyor. Bu arada karısı vapurla iki ayda İtalya’ya kaçıyor... Epey bir süre sonra oradan birisini Türkiye’ye gönderiyor... Kadının başından bir sürü olaylar geçiyor... Nereden baksanız dört ay... Adam hâlâ işkencede. Yahu en mühim insanlar için bile bu kadar uzun gözaltı olmadı; bir bilen olarak hatırlatırım... Esas tuhaf olan ise, dört ay sonunda adamın suratında sakal yok. İnsaf! Bir erkeğin sakalı dört ayda Bartelomeos ya da Karl Marx’ınki kadar uzar.

Tıraş edilmiş olamaz mı, diye gelebilir aklınıza. Olamaz! Modernlikten bahsettiysek, bu sadece elektrik kullanımıyla ilgiliydi, tıraş bıçağıyla değil.

Filmdeki en garip olay ise, Türk çocukların havaalanında İtalyan çocukların pasaportlarını çalarak İtalya’ya uçmalarıydı. Hadi diyelim polis benzetti, birini anlamadı; ikincisine göz yumdu; bir tabur çocuk nasıl olur da polisi bu kadar keleğe getirebilir?

En büyük hayal kırıklığım ise filmin verdiği mesajdı. Ben kalın kafalı olabilirim, ince mesajları algılamada güçlük çekmişimdir mutlaka. Filmden anladığım şuydu: Bu memleket adam olmaz. Ne yapın edin, kapağı gelişmiş bir ülkeye atın. Hem adam gibi yaşayın hem de demokrasi mücadelesini sizin dışınızdaki hıyarlar versin!!! Yani “siz yanmayın, ben yanmayayım, biz yanmayalım, karanlıklar hep karanlık kalsın...”

Filmi Demet Akbağ ve Altan Erkekli’nin harikulade rol yetenekleri ve Özgü Namal’ın güzelliği bile kurtarmaya yetmiyor.

Bu film ödül alır mı? Türk sinemasının ve dizilerinin yüzlerce kez işlediği konuyu ele alan “Mutluluk” filminin bile bir sürü ödül aldığını gördükten sonra, O... Çocukları'nın geri kalması abes kaçar...

 
Toplam blog
: 173
: 2173
Kayıt tarihi
: 03.10.07
 
 

1958 Trabzon doğumlu. Darüşşafaka Lisesi ve M.Ü. Siyasal Bilimler Fakültesi mezunu. Yazdığı kitapla..