Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ekim '06

 
Kategori
Kent Tarihi
 

Odun sobasında kestane pişirdiniz mi?

Odun sobasında kestane pişirdiniz mi?
 

Siz hiç odun sobasının üzerinde kestane pişirdiniz mi? Dün akşam yanan sobayı görünce üzerine birkaç kestane attım eski kış günlerine hep yaptığımız gibi. Sobanın üzerinde kestanelerle ilgilenmezseniz yanar. Dün akşam onları çevirmek yerine fotoğraf çekmeyi tercih edince biraz yanmışlardı ama çok lezzetlilerdi. (1)

İlkokula Yeşilöz Köyünde başlamıştım. Köyümüz oldukça dik bir yamaç üzerinde kuruluydu. Bizim evler yamacın en altında altı evden oluşan küçük bir mahalledeydi. Bu altı ev düz bir çizgi üzerinde, dar bir yolun kenarında yapılmışlardı. Büyükbabamın evi, iki abisinin evlerinin yanındaydı. Evin diğer tarafında bir harman vardı, harmanın yanında da kocaman bir dut ağacı.

Her evden okula gidenler olurdu. Okulumuz iki sınıflıydı. Birden üçe kadar bir sınıfta, dört ve beş de diğer sınıfta öğrenim görürdü. Diğer öğretmen gelmediğinde beş sınıf bir arada olurduk. Öğretmenimiz Hüseyin Bilal çok iyi bir öğretmendi. Birinci sınıfı ve ikinci sınıfın ilk ayını bu okulda okudum. Birinci sınıflara dersini anlatır, bize ödevimizi verir, biz onlarla uğraşırken diğer sınıfların dersini anlatırdı. Ödevimi en kısa zamanda yapıp diğerlerini dinlemek benim için okulu zevkli yapandı. Ertesi yıl İnebolu’ya taşındıktan sonra, ikinci sınıfta yalnızca ikinci sınıfların olduğu bir sınıfta ders yapmayı yadırgamıştım. Sınıfımda hiç kimsenin bilmediği bir farkım vardı: Yeni anlatılan herşeyi ben zaten bir yıl önce dinlemiştim.

Sabah tüm evlerdeki çocuklar toplanır ve okula yürürdük. Küçük çocukların başında giden Muttalip Abi bize güven verirdi. İlk tırmandığımız yokuş “derin yol” veya ''karanlık dere'' diye adlandırılırdı. Kenarından suların aktığı, üzerindeki ulu bir kestane ağacının gölgesi olan tünel gibi bir yoldu. Ağacın kökleri de gizemli bir şekilde dışarıda ilginç şekiller oluştururdu. Ağaçtan kestaneler çatlamış dikenli dış kabuklarıyla yola dökülürdü. Çatlamış yerlerinden kahverengi kestaneler görünürdü. Dikenlerini ellerimize batırmadan içinden kestaneleri çıkartıp ceplerimize doldururduk. Eve geldikten sonra onları odanın ortasında yanan odun sobasının üzerine koyarken büyüklerimiz bizi uyarırdı. Bıçakla çizmezsek patlayacağını, gözümüzü çıkaracağını söylerlerdi. Aralarına birkaç tane çizilmemiş koyup onların patlayıp diğerleriyle birlikte odaya dağılmasını izlemek çocukça zevklerimizdendi.

Kestanenin bir tarafı düz, diğer tarafı ise yarım küre şeklindedir. İki tarafı düz olanlar çocukluk yıllarımızın bir oyuncağı için malzeme olurdu. Kestaneye yanyana iki delik açıp buralardan bir kalın bir ipliği geçirir, iki parmağımıza takıp döndürürdük. (2) Vızzzz vızzzz diye sesler çıkartarak dönerken minik bir top gibi görünürdü.

Dün yitirdiklerimiz için köyü ziyaret ettiğimizde yine o derin yoldan geçtik. O ulu kestane ağacı bir korku filmi sahnesi gibi kökleriyle yerindeydi. Artık orası dar da olsa bir araba yolu olduğu için daha düzgündü. Çocukken birinden diğerine atlayarak gittiğimiz taşlar yoktu. Dikenli kabuklarının içinde kestaneler ise hala yerlerdeydi. Eskiden olsa onların üzerine ayağımla basar ve kabuklarının içinden çıkartır ceplerime doldururdum ama şimdi yalnızca fotoğraflarını çektim. O fotoğrafların akşam sobanın üzerindeki kestanelerle bir yazının fotoğrafları olarak biraraya geleceği henüz aklımda yoktu.

(1) İnebolu kestanesi küçüktür ama lezzetli olur. Çiğ yenilebildiği gibi, ateşte pişirilir veya suda kaynatılır. Küçük oldukları için görünümün lezzetin önüne geçtiği kestane şekeri pazarında yer bulamaz ancak kestane püresi olarak tatlı üretiminde kullanılır.
(2) O ipi kestaneye takmak maharet isterdi. O zamanların nevresimleri olan çarşaflar yorganlara kalın ipliklerle dikilirdi her yıkanmadan sonra. Onun için kocaman yorgan iğneleri olurdu, dikiş iğnesinden daha büyük, çuvaldızdan küçük. Kestaneye ancak o iğneler batardı. Kestaneyi parçalamadan iki delik arasında da en uygun uzaklığı bırakarak yapmak gerekirdi.

 
Toplam blog
: 1735
: 2429
Kayıt tarihi
: 22.09.06
 
 

27 Mart 1959'da İnebolu Yeşilöz Köyünde doğdum. Yeşilöz Köyü İlkokulu, Yeniyol İlkokulu, İnebolu ..