Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Mayıs '07

 
Kategori
Okullar
 

Öğretmenlik memur mesleği değildir

Öğretmenlik memur mesleği değildir
 

Öğretmenlik mesleği, memur mesleği değildir. Salla başını al maaşını diyemeyecek kadar kutsal bir meslektir öğretmenlik. Hammadesi insan olan öğretmenlik, özel alan bilgisi gerektiren kutsal bir meslektir.

Süheyla Özgirgin'in "Üretim Hataları" adlı yazısı ile öğretmenlik mesleğinin daha iyi anlaşılacağını düşündüm. Sözlüklerde üretim, ürün elde etme işi; ürün ise elde edilen yararlı şey, mahsul, bir işlemin sonucu veya bir tutum ve davranışın ortaya çıkardığı şey-sonuç- olarak tanımlanıyor. Buna göre üretim; üretenlerin, hammaddenin, işlemlerin ve ürünlerin yer aldığı bir süreç olarak karşımıza çıkıyor. Bitkileri, hayvanları üretiyor; çoğaltıyoruz. Maddeleri nesnelere, nesneleri sanat eserlerine dönüştürüyoruz. Düşüncelerden yeni buluşlara yol alıyoruz.

Herhangi bir alanda ister bir şeyi çoğaltmak isterse yeni bir şey yaratmak olsun, bir takım işlemler yapılıyor ve sonuçta yeni bir şey ortaya konuluyor. Üretim sürecinde, üretenden (işlemleri yapan) veya malzemeden kaynaklanan hataların ortaya çıkmasını da çoğunlukla normal sayıyoruz. Defolu ürünleri ayırıp değerlendirmenin yollarını arıyoruz; bulamazsak da-en çoğu maddi zarar sayıp- çöpe atıyoruz.

Pek çok alanda telafi edilebilir olan üretim hatalarının, sağlık ve eğitimde geri dönüşü olmadığının ise çok azımız farkında. Sağlık hata affetmiyor; biliyor ama görmezden geliyoruz gene de. Peki eğitimde hataya hiç yer olmadığının ne kadar farkındayız acaba? Çoğu eğitim kurumunun fabrikalardan farkı kalmadığının farkında mıyız?

Okulları “İnsan” üretmekten sorumlu sayarsak, üretenler yani eğitimciler ve eğitim işlemlerini kapsayan eğitim sistemi, hammaddelerini yani öğrencileri neye dönüştürdüklerinin ne kadar farkındalar? Ürünlerinin sorumluluğunu ne kadar taşıyorlar?

Bir eğitim dönemi sona erdi. Karneler alındı. Kurumlarda sınıf ve okul başarı ortalamaları hesaplanıyor. Bir bakıma kar-zarar hesabı yapılan. Karnesinde kırığı olanlar ya da yıl sonunda başarısız olanlar defolu ürün mü sayılacak şimdi? Eğer öyleyse defolu ürünleri ne yapacağız? Sınıflandırıp ikinci kalite muamelesi mi yapacağız, işe yaramaz deyip gözden mi çıkaracağız, yoksa hataları gidermenin yollarını mı arayacağız? Hataları nerede arayacağız? Bu kimin, neyin defosu? Hammadde mi kötü, malzemeyi işleyen mi, yoksa işlemlerde mi hata var? Suçlu aramakla mı yetineceğiz yoksa kendimizi savunmakla mı avunacağız?

Asıl hata, bireysel farkları yok sayan fabrikasyon üretim anlayışı değil mi ki? Eğitim hatalarını düzeltmenin hiç kolay olmadığını, kimi zaman imkansız olduğunu bilerek, “insan” yaratmanın ve her çocuğun ayrı bir birey olduğunun bilinciyle hatalardan kaçınmak, bu sorumluluğu payımıza düştüğü kadarıyla taşımak zorundayız hepimiz; aileler, eğitimciler, yönetenler, yasa koyucular ve vatandaşlar olarak.

Hiçbir çocuk atık malzeme değildir; eğitimde üretim hatasına yer yoktur! Okullarımızda bu gün şiddet varsa en büyük suç biz öğretmenlerindir.Çünkü işimizin öneminin farkında değiliz.Öğretmenlik yaptığınızda en zor meslek, ama memur öğretmenseniz en kolay ve zahmetsiz meslektir.

Ne mutlu öğretmen olabilen eğitimcilere.

 
Toplam blog
: 5
: 1760
Kayıt tarihi
: 21.04.07
 
 

Geleceğimizin güvencesi olan çocuklarımız için varız. Meslek yaşamımda hep bir ilkeyi hedef edindim...