Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Mayıs '08

 
Kategori
Okullar
 

Taşrada Öğretmen Olmak: Müdür mü bu?

Taşrada Öğretmen Olmak: Müdür mü bu?
 

Her zaman ki gibi derse girmiştim. Uğultu, gürültü... Sınıf defterini yazıyorum.

"Susar mısınız?" desenizde pek kar etmez. Onlar bildiklerini yapar.
Uyarılar ve bağırmalar işe yaramayınca iki öğrenciyi bir notla birlikte müdürün yanına gönderdim. Müdürün yanına gitmelerini garantiye almak için de bu işi takip edeceğimi söyledim.

Tüm sınıf düşman gözlerle bana bakmaya başladı.

O esnada bir öğrenci kalktı ayağa. Benden uzun, iri yarı bir öğrenci ve dedi ki:

-"Bizde sizin takipçiniz oluruz. Her adımınızı takip ederiz."

-"Ne demek bu şimdi?" diye sordum.

-"Anlarsınız yakında" diye nefret dolu ve tehdit edici bir ses tonuyla cevap verdi.

Bu tür durumlarda pedagoji, formasyon falan işe pek yaramaz. İyilik de işe yaramaz. Sınıfta otoriteyi kaybettiğinizde o sınıfa bir daha laf geçiremezsiniz.

Öğrenciye yerine oturmasını söyledim. Ama o konuşmaya devam etti. Buna karşılık olarak sende müdürün yanına git ve yaptıklarını anlat dedim.

Öğrenci gitmeyeceğini söyledi. Bende ensesinden tutarak dışarı çıkmasını söyledim tekrar. Fakat öğrenci sınıftan dışarı çıkarken küfür etmeye başladı. Peşinden koşmaya başladım. Bir iki tane vurdum ama sıyırdı geçti. Koşmaya başladı ve tam merdiven başında yakaladım. Bağırmaya başladım:

-"Bana nasıl küfür edersin?" diye

Ama cevap vermiyordu öğrenci. Bağırtıları duyan öğretmen arkadaşlar yanıma geldiler. Bir tanesi öğrenciyi aldı götürdü. Beni de müdür odasına götürdüler. Çok kötüydüm. Tansiyonum çıkmıştı ve nefes almakta zorlanıyordum.

O sırada müdür yardımcısı geldi "Hocam çocuğa naptın öyle?" diye sordu.

"N'apmışım?" diye bende ona sordum

"Kollarından kanlar akıyor damarları ortaya çıkmış" dedi.

Bir anda tepemden kaynar sular boşaldı. 'Ben mi yapmışım bunları?' diye sordum kendi kendime.

Hayır ben hiç bir şey yapmamıştım öğrenciye, bu imkansız bir şeydi kan, damar. Ben öyle birşey yapmış olsaydım şu an burda olmazdım. Mutlaka bayılıp kalırdım çünkü kan tutar beni.

Neyse yukardan gelen öğretmenlerden öğrendik ki öğrenci camı yumruklamış ve kolunu o şekilde kesmişti.

Ama bu olay taşrada falanca hoca falanca öğrenciyi hastanelik etmiş şeklinde duyuldu.

Polisler, ifade almalar ve savcılık. Nihayet akşam oldu.

Müdür geldi "Evde kalamazsın hocam" dedi.

"Neden kalamam?" diye sordum

"Bunlar dağ adamı akrabaları seni dövmeye gelirler." dedi

Olabilirdi çünkü herkes öğrenciyi o hale benim getirdiğime inanıyordu.
Kaldığım yere bir öğretmen arkadaş geldi ve okulda bu akşam bir toplantı yapacağız veliyle görüşüp olayı düzelteceğiz dedi. Sende kabul et ve bir daha böyle bir şey olmayacağına söz ver dedi. Tamam söz veriyorum dedim. Ama içimden 'ben mi suçluyum burda?' diye geçirdim. Önemi yoktu herkes o şekilde görüyordu olayı. Hele birde yine yapmadığın şeyler yüzünden daha önce suçlanmışsan mümkün değil bir şeyleri ispat edemezsin.

Neyse veliyle ve öğrenciyle görüştük birbirimizden özür diledik olay bu şekilde kapandı.

Ama ben açılan soruşturmadan ceza almıştım. Bu soruşturmalar da çok ilginçtir. Açılmışsa mutlaka suçsuzda olsan ceza alırsın. Toplumsal gerilimi azaltmak için herhalde. Ve soruşturmada sorulan sorular da taraflı olursa sen bitmişsindir. Müfettiş sorar öğrencilere "Öğretmeniniz sinirli biri midir?" diye. Öğrenci cevap verecek olur "Evet sinirlidir, ama görünüşü öyle, aslında iyi..." Müfettiş keser öğrencilerin sözünü "Evet mi Hayır mı?" Öğrenci mecburen "Eh evet" der. Burda öğretmenin yaptığı iyiliklerden çok yaptığı hatalar su üstüne çıkarılmaya çalışılır. Normalde espri olarak yaptığı şey bile gerçek gibi gösterilir. Öğrenciyi dana diye seversin bu bile öğretmen argo konuşuyor şeklinde yorumlanır. Ama doğum yeriniz o bölge ise her şey yaparsınız kimse size laf etmez.

Neyse ceza aldığım için doğal olarak okul öğretmenleride soruyorlar müdüre "Bu olayda suçlu olan öğrenci. Tamam öğretmende hatalı ama o cezasını çekti. Öğrenci çekmeyecek mi cezasını?" diye. Ve ekliyorlar bu şekilde kalırsa öğrencilere kötü örnek olur diye. Müdür biraz korkak "Eeee olmasaydı tabi iyi olurdu? Ya arkadaş bugüne kadar okulda böyle olaylar olmadı." Gibi cümleler kuruyor. Ama sonradan öğreniyorumki okulda daha önce bundan daha kötü olaylarda olmuş.

Herneyse, akşam evde otururken zil çaldı. Kapıyı açtım birden kapıda hep beni suçlayan müdürü gördüm.

"Biraz konuşalım" dedi.

Bende "Buyrun" dedim

İçeri girdi elinde bir torba. Torbaya baktığımı görünce "Bir kaç tane bira getirdim" dedi.

Havadan sudan konuştukdan sonra asıl meseleye geldi.

"Hocam bu çocuğa ne ceza verelim?" diye sordu

"Müdür bey, ben nerden bileyim ? Müdür sizsiniz." dedim. "Yine de bir ceza verilecekse göstermelik olsun" diye de ekledim. Ve gece aynı konuşmalarla bitti.

Okulun son günü geldi. Adı geçen öğrenci mezun olacak. Öğrenciye onur belgesi verildi. Onur belgesi - davranışlarıyla, tutumuyla arkadaşlarına ve çevresine örnek olan öğrencilere verilen bir belgedir-.

Aradan baya zaman geçti, bir gün müdürle yolda yürüyoruz, okuldan çarşıya doğru, adı geçen öğrenciyle karşılaştık bana selam verdi "Nasılsınız, iyi misiniz?" muhabbetinden sonra ayrıldık. Müdürü görmemişti bile.

Müdür bana döndü "Hocam yazıklar olsun" dedi ve "Biliyor musunuz bu çocuk mezun olduktan sonra bana hiç selam vermiyor. Neden anlamadım?" diye devam etti.
Sadece müdüre baktım ve cevap vermeden yola devam ettik...

 
Toplam blog
: 13
: 418
Kayıt tarihi
: 26.01.08
 
 

Ben Mahir Özerman, 1970 Erzincan doğumluyum. Bilkent Üniversitesi, filoloji mezunuyum.  Yazmayı..