Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Mart '13

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Okumak bir Sevdadır

Okumak bir Sevdadır
 

İnsan; görme kabiliyetince,  görüş alanına girebilen kadarını görür. Tıbben bir görüş kaybı var ise de doktorunun önereceği tedavi şekliyle görme kusurunu giderir. Fakat, göz sağlığı yerinde iken kendini kısıtlayan ve sınırlarını daraltanların mantığını bir türlü çözemiyorum. İşte bu noktada, keşke görmek ve bakmak arasındaki o hassas ve ince çizgiyi göz ardı etmesek diyorum her seferinde.

Görme engelli dostlarımızın kabartma kâğıt üzerinden kitap, nota okuma gayretlerine bakınca kitap okumamak için direnen insanlarımıza söyleyecek söz bulamıyorum.  “Çok yoğunum. Sadece yaz tatillerinde zaman ayırabiliyorum” diyenler için de ne yalan söyleyeyim “Koca gün içinde bir sayfacık bile olsa okuyacak zamanınız yok mu?” demek geliyor içimden.  Asıl sitemim ise “Kitap sevgisini yüreğinde taşımayan ve ısrarla ‘ben okumayı hiç sevmiyorum” diyenlere”.

Yaşlılarımızın ağzından sıklıkla duyduğumuz bir sözdür :“Dünya gözüyle bir kez daha görsem”. Gerçi, ölüm gerçeğini hiç unutmayan ve gün be gün kaçınılmaz sona yaklaştığının farkında olan  genç kuşaktan da işitiriz bu söylemi. Hasretini çektiğimiz insanları son bir kez daha görme, kucaklama, teninin kokusunu içimize çekme arzusu gayet doğaldır. Allah herkese de bunu nasip etsin. Ben bu emeli bir de okuyamadığım  kitaplar için hissediyorum. Evet! Bunu tüm samimiyetimle söylüyorum. Gözlerimin, satırlarını okuyarak öpeceği daha o kadar çok kitap var ki sırada! Bu hissi, ikinci adresim olan kütüphanelerde  daha da yoğun hissediyorum. Elimde değil. Raflar dolusu,  özenle sınıflandırılmış, itinayla dizilmiş kitapları her görüşte bu duygu sarıyor bütün benliğimi.  Son nefesime kadar okumak istiyorum.

Konu kitaplar ve okumak olunca cümlelerim bir yaprak daha çeviriyor sessizce. Bu defa geçmişe yolculuk yapıyorum. Dostlarımdan biri gülümseyerek şöyle demişti : “Bizim ufaklığı biliyorsun değil mi?” Nasıl bilmem dercesine başımı sallamıştım. Heyecanla devam etmişti sözlerine : “Babacığım! Sen hep ‘İlim Çin’de de olsa gidip alın’ dersin ya! Ah bunu bir de anneme söylesen. Hadi Çin çok uzakta. Ben evimizin yakınındaki kütüphaneye gitmek istiyorum. Fakat ne mümkün! Annem karşıdan karşıya geçerken araba çarpar diye göndermiyor!” Bu konuşma; zamane çocukları ne kadar akıllı, anneler de ne kadar hassas diye noktalanmıştı. Oysa üzerinde konuşulacak o kadar çok şey vardı ki. Çocuklarımız her şeyimiz. Unutulmamalı ki karşıdan karşıya geçmek bazen okyanusları aşmak ve yeni dünyalara yelken açmak demektir.

Çocukların ruhsal ve zihinsel gelişimi için oyuncaklar kadar yaşına uygun kitaplar da büyük önem arz ediyor. Bildiğiniz gibi pek çok alışkanlıklar gibi okuma alışkanlığı da küçük yaşlarda kazanılıyor. Bunun bilincinde olan anne ve babalar, geleceğin büyükleri çocuklarımız için oldukça hassas ve bilinçli davranıyorlar. Çocuklarının yaşlarına uygun kitapları önce kendileri okuyor, sonra çocuklarına okutuyorlar. Okuma çağında değil iseler bizzat okuyorlar.

Küçükler için kitap seçimi yapmak da önemli bir husus. Bu konuda; öğretmenler ve kütüphane görevlilerinden yardım isteyebiliriz. Hangi yaş için hangi kitapların uygun olabileceği onların ilgi alanları dahilindedir. Zaten kitap okumayı, düşünmeyi, gözlem ve araştırmayı sevmeyen bir kişinin kütüphanecilik mesleğini yapması düşünülemez bile. Onlara rahatlıkla güvenebiliriz. Yeter ki aydın bir toplum için varlığını sürdüren ve daha çağdaş bir gelecek için kapıları açık olan kütüphanelere gidelim. Bilgi deryasında bizler de bir kulaç atalım.

Kütüphaneler her türlü bilgiye rahatça ulaşabileceğimiz alanlar. Eğer üye değilseniz bir an önce olmanızı tavsiye ederim. İstediğiniz kitaplara, bilgi ve belgeye ödünç almak suretiyle kavuşabilirsiniz. Sadece kitap almak ve okumak için değil, ders çalışmak, araştırma yapmak için de en sessiz ve uygun ortamlardır. Ben de bulunduğum şehirdeki bir halk kütüphanesine üyeyim. Kitapçılardan da kitap alıyorum ama kütüphanelerin yeni bambaşkadır benim için. Yirmi günde bir, üç kitap alıyor, okuyor ve teslim edip yeni kitaplar seçiyorum kendime. Bu da mutlu olmamı sağlıyor.

Siz de takdir edersiniz ki bir ülkenin gelişmişliğin ölçüsü sadece parklar, bahçeler, büyük alış veriş merkezleri, neredeyse göklere değecekmiş hissi veren o çok katlı binalar, geniş yollar, kaldırımlar, köprüler vs. değil.  Elbette bu saydıklarım da çok önemli ama sağlık, eğitim, bilim, kültür ve sanatın rolü  de oldukça büyük. Ülkemizi daha iyi bir konumda görmek eminim hepimizi daha çok sevindirip, gururlandıracaktır. Kütüphanelerin sayısı daha da artırılmalı diye düşünüyorum.

Kütüphaneler; geçmişle, bugünün birlikte nefes aldığı ve yarına güçlü nefesler aldıracak nadide eserlerle dolu, gücünü; duygu, düşünce ve bilgiden alan önemli bir kurumdur.

Ayrıca kültürel bir zenginliktir. Bir müzedeki gibi her eser itinayla korunur ama dokunmayın veya yaklaşmasın diyen yoktur. Çünkü kitapların yalnızlığı okuyucuyla biter. Okur ve yazar arasında satırlar boyu süren ve sonra da devam eden bir dostluk vardır. 

Kütüphanelerin önemine dikkat çeken pek çok özlü söz arasında Seneca’nın “Bir kitaplık, bir cezaevi kapatır” sözünü daha bir başka seviyorum. Bir toplumda suç işlemeyi engelleyen,  cehalete dur diyen ve diyecek olan en büyük faktör kuşkusuz kitap okuma alışkanlığıdır.

Son söz olarak diyorum ki “Kitaplar; iki kapak arası doyulmaz bir lezzettir”. Ruhumuzun açlığını güzel bir kitapla bastırabiliriz.  Ben ruhumu doyurmak üzere masamın üzerindeki romana elimi uzattım bile. Çünkü sonunu çok merak ediyorum. Eminim sizin de elinizin altında, bittiğinde yıllarca yüreğinizde ve hafızanızda saklı kalacak bir veya bir çok kitabınız vardır.  

Kütüphane Haftası’nı şimdiden kutluyor, bütün kütüphane görevlilerine başarılı hizmetleri için teşekkürlerimi sunuyorum.

Dostlukla ve kitaplarla kalın.

Aysel AKSÜMER 

 
Toplam blog
: 334
: 482
Kayıt tarihi
: 22.03.10
 
 

Halkla İlişkiler bölümü mezunuyum. Iki çocuk annesiyim. "Bir Öykü Kadar Kısa Bir Roman Kadar D..