Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Kasım '13

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Okuyunca inanın ağladım, nasıl olabilir diye...

Okuyunca inanın ağladım, nasıl olabilir diye...
 

alıntı


Ben şunu hiçbir zaman diyemem, çocuğum ben sana baktım, sen de bana bakacaksın diye. DİYEMEM!

Eğer, çocuğumu yetiştirirken bazı duyguları vererek yetiştirmişsem, O nasıl olsa nasıl olduğunu bilip yapacaktır. Yani mecbur olduğu için değil, insan olduğu ve öyle olması gerektiği için.

Bir çocuk hiç kolay yetişmiyor, ebeveynler çoğu zaman fedakarlıklar yapıyorlar, onlar neden yapıyor sorusunun cevabı yok işte. Çünkü canından-kanından bir parça ve sevdiği için yüksenmeden yapıyor. Yani severek, severek ve yine severek...

Derler ya! Bir anne ve baba on çocuğa bakıyor, ama on çocuk bir anneye bakamıyor. Çok doğru bir söz, inanmaya başlıyorum...Aslında neden bakmasın, ama amaları o kadar çok ki. Rabbim affetsin yerine islah etsin diyorum...

Ben anneyim, annelik inanın anlatılmaz, yaşanır bu kadar. Evladınız sizin herşeyinizdir, uykusuz, yorgun, bitkin olabilirsiniz. Söz konusu çocuğunuz olnca, bütün akan sular durur, yalnızca O vardır. O'nun sağlığı, huzuru, mutluluğu...Yerine göre aynı giysiyi giyinirsiniz, sırf o daha iyisin giysin diye. Yemezsem ne olacak, ben nasıl olsa yedim, O yesin diye...

Şimdi aklıma gelen örneğin tam zamanı; bu arkadaşımın yaşadıklarını önümüzde ki günlerde yazacağım. Bu arkadaşımın kızı trafik kazası geçirdi, onunla mücadele ederken eşi grizu kazasında öldü. O da yetmez gibi kızının Almanya'da ameliyat olması gerekiyor. Para yok, şimdiki gibi sevk işlemleri kolay değil, daha zor...

Arkadaşımla bir yıl önce dertleştiğimizde, "anlatır mısın o günleri?" dediğimde, "cebimde bir kuruş param yoktu, kızım ameliyatlar geçiriyordu sürekli, iyi şeyler yemesi gerekiyordu, kemiklerinin kaynaması için. Gider ona lokantadan alır yedirirdim, kendim dışarda simit ve kuru ekmek yerdim. Kızım "neden yemiyorsun anne" dediğinde. Sana yemek hazırlanırken ben o arada yemek işini hallediyordum, burası hastane gelen-giden olur diye" onu kandırıyordum. Diye anlattı, ne kadar içim acıdı, bunu kim yapar ANNE ANNEDEN BAŞKASI yapabilir mi? Asla yapamaz...

Hazır anne ile yazıma devam ederken, az önce okuyup tüylerimi diken diken ve gözlerimi yaş içinde bırakan yazıyı sizlerle paylaşmak istiyorum...

YORUMSUZUM...

"BİR ANNENİN OĞLUNA YAZDIĞI İBRETLİK BİR MEKTUP"

Annemin sadece bir gözü vardı. Öteki gözü çukurdu, yani yeri boştu.
Ondan nefret ediyordum. Çünkü bu durum beni arkadaşlarımın arasında utandırıyordu.
Babam, ben daha küçükken bir kazada öldüğünden, ailemizi geçindirmek de anneme kalmıştı. Bunun için okulda aşçılık yapıyordu.
İlk okulda iken bir gün annem bana "merhaba" demeye gelmişti. Sanki, yerin dibine geçmiştim. Bunu bana nasıl yapabilirdi.?
Onu görmezden geldim, ona nefretle bakarak oradan kaçtım...
Ertesi gün sınıfta bir arkadaşım bana, "Senin annenin sadece bir gözü var. Diğeri ne biçim..!" Dedi. Diğerleri de gülüşüyorlardı.
O anda yerin dibine girmek ve de annemin ortadan kaybolmasını istedim.
Bu yüzden, o gün onunla karşılaşınca dedim ki:
-"Beni gülünç duruma düşüreceğine, ölsen daha iyi!.."
Annem karşılık vermedi. Sadece, tek gözüyle bana biraz baktı ve uzaklaştı gitti...
Dediklerim hakkında bir saniye bile düşünmemiştim, çünkü çok kızmıştım. Onun duyguları beni hiç ilgilendirmiyordu. Onu evde istemiyordum ama ev onun üzerineydi...
Çok çalıştım, kendime yeter oldum, sonunda Singapur'a okumaya gittim.
Bir süre sonra da evlendim. Birikimime borç ekleyerek kendime bir ev aldım.
Daha sonra çocuklarım oldu ve hayatımdan memnundum. Annemi unutmuştum...
Bir gün annem bizi ziyarete gelmişti. Öyle ya, kaç yıldır beni görmemişti.
Kapıya gelince, çocuklarım tek gözlü birini görünce birden korktular, sonrada güldüler.
"Babaanneniz" diyemedim. İçeri girince ilk fırsatta ona:
-"Evime gelip çocuklarımı nasıl korkutabilirsin.? Buradan hemen git.!" Dedim
Bu çıkışıma annem kısık bir sesle:
-"Kusura bakmayın, ben yanlış adrese geldim galiba.!" Dedi ve çıktı-gitti...
Aradan yine uzun bir zaman geçmişti.
Bir gün "mezunlar toplantısı" için okulumdan bir mektup aldım.
Karıma; "..iş seyahatine gidiyorum" diye bahane uydurdum.
Mezunlar toplantısından sonra, birden aklıma düştü.'Sadece meraktan' eski evime gittim.
Eski komşularımıza sorduğumda, "annemin öldüğünü" söylediler.
Önce biraz sevinç duyar gibi oldum ama içimde bir burukluk ve sızı hissettim.
Ben şaşkınca beklerken, "bana verilsin diye annemin bir mektup bıraktığını" söylediler.
Açtım ve okumaya başladım:
_En sevgili oğlum... Her zaman seni düşündüm.
Singapur'a gelip çocuklarını korkuttuğum için üzüldüm...
Mezunlar gününde geleceksin diye çok sevindim ve bekledim.
Ama; "seni görmek için yataktan kalkabilir miyim" diye çok düşündüm...
Seni büyütürken, 'tek gözümle' sürekli bir utanç kaynağı olduğum için de üzgünüm... biliyormusun biricik oğlum. .?
Sen küçücükken, babanla birlikte bir kaza geçirmiştin. Baban öldü fakat sen, bir gözünü kaybetmiştin. Bir anne olarak, senin tek bir gözle büyümene dayanamazdım...
Bu yüzden, babandan kalan tarlayı satarak, ameliyat masraflarına yatırdım.
İşte ,şimdi o yeri boş olan gözüm var ya , onu sana vermiştim. Nakil çok başarılı geçmişti, hiç fark edilmiyordu. "O gözle, biricik oğlum görüyor ya..." diye çok mutlu oluyordum . ana yüreği ya oğul, sana 'sen benim gözümle görüyorsun 'diyemedim ..
Başarılarından dolayı seninle o kadar gurur duyuyordum ki, bu bana yetiyordu.
Her şeye rağmen, sen benim oğlumsun...
Bütün sevgilerimle...

Annen. "

Bu yazıyı eğer buraya kadar okuduysanız ve hala nefes alıp veren anneniz var ise hemen arayın, hal-hatırını sorun ve duasını alın. Bundan güzel bir sevinç ve mutluluk olur mu?

Olmaz, yarın o tarafa gittikten sonra eyvahlarınız boşuna...

Son kararlarınız hep mutluluk versin!


 

 
Toplam blog
: 59
: 22888
Kayıt tarihi
: 10.11.11
 
 

''Küçük bahaneler, büyük iyiliklere engel olur...'' ..