- Kategori
- Siyaset
Olağan olmayan yaşam
Merhaba sevgili milliyet blog sayfasının hazırlanması için emek verenler ve milliyet blog okurları. Aranıza yeni katılmış olmanın heyecanı ile yazıyorum bu yazımı.
Size yaşadığım yerden biraz bahsetmek istiyorum. Ben yurdun doğusunda yaşayan bir birey olarak hangi koşullarda yaşadığımızı, nelerle her gün yüzyüze olduğumuzu Türkçemin yettiği oranda aktarmak istiyorum. Lütfen yazımı okurken yargılarınızı bir kenara bırakıp anlamaya çalışarak okuyun.
Siz teknolojinin insanın yaşamını bu kadar kolaylaştırdığı bir dünyada insanların ayda yaşam koşullarını keşfetmeye çalıştığı bir yerde kent merkezlerinde hala en temel ihtiyaçlarının karşılanması için belediyelere yalvaran bir topluluk tanıyor musunuz ve bu en insani taleplerini yerine getiren halkın eski bir polis şefi olan belediye başkanı tarafından rencide edilerek kovulduğunu hiç duyuyor musunuz?
Türkiye'nin bu yönünü yansıtan oluyor mu hiç?
Peki siz kente merkezinden ilçeye gidinceye kadar bir kaç askeri kontrol bölgesinden geçmenin insan psikolojisi üzerinde nasıl bir tahribat yarattığını biliyor musunuz? Ben birey olarak kendimi çok kötü hissediyorum; bir ülkeden başka bir ülkeye gittiğimi düşünüyorum.
Burada yaşamak her yönüyle çok zor ve burada insanların hayatı hiç değerli değil; çok kötü koşullarda yaşamak, en uygun görülendir. Bunu birincil derece sorumluları yerel siyasetçilerdir tabii ama parti liderleri hiç mi gözlem yapamıyor halk adına? Siyaset yapanlar halktan nasıl bu kadar kopu olabiliyor? Nasıl seçildikten sonra bireysel hedeflere yönelebiliyor? Bunu bir denetime tabi tutmak mümkün değil mi?
Ya da şöyle bir düzenleme yapılamaz mı? Halk seçtiğini tekrar görevden azledemez mi?
Burada hakim olan gericiliktir; feodal aileci ve dine dayalı baskılardır. Ve bütün bunlar yönünü Avrupa'ya çevirmiş, demokratikleşme adımları atan sosyal hukuk devleti olan ülkemizde yaşananlardır.
Peki neden müdahale edilmiyor? Bence tabular var ve kimse bunun üzerine gitme cesareti gösteremiyor. Sonuçta kaybeden ülkemiz oluyor; sorunlar kangrenleşiyor; içinden çıklmaz bir hal alıyor.
Size yaşadığım yerden biraz bahsetmek istiyorum. Ben yurdun doğusunda yaşayan bir birey olarak hangi koşullarda yaşadığımızı, nelerle her gün yüzyüze olduğumuzu Türkçemin yettiği oranda aktarmak istiyorum. Lütfen yazımı okurken yargılarınızı bir kenara bırakıp anlamaya çalışarak okuyun.
Siz teknolojinin insanın yaşamını bu kadar kolaylaştırdığı bir dünyada insanların ayda yaşam koşullarını keşfetmeye çalıştığı bir yerde kent merkezlerinde hala en temel ihtiyaçlarının karşılanması için belediyelere yalvaran bir topluluk tanıyor musunuz ve bu en insani taleplerini yerine getiren halkın eski bir polis şefi olan belediye başkanı tarafından rencide edilerek kovulduğunu hiç duyuyor musunuz?
Türkiye'nin bu yönünü yansıtan oluyor mu hiç?
Peki siz kente merkezinden ilçeye gidinceye kadar bir kaç askeri kontrol bölgesinden geçmenin insan psikolojisi üzerinde nasıl bir tahribat yarattığını biliyor musunuz? Ben birey olarak kendimi çok kötü hissediyorum; bir ülkeden başka bir ülkeye gittiğimi düşünüyorum.
Burada yaşamak her yönüyle çok zor ve burada insanların hayatı hiç değerli değil; çok kötü koşullarda yaşamak, en uygun görülendir. Bunu birincil derece sorumluları yerel siyasetçilerdir tabii ama parti liderleri hiç mi gözlem yapamıyor halk adına? Siyaset yapanlar halktan nasıl bu kadar kopu olabiliyor? Nasıl seçildikten sonra bireysel hedeflere yönelebiliyor? Bunu bir denetime tabi tutmak mümkün değil mi?
Ya da şöyle bir düzenleme yapılamaz mı? Halk seçtiğini tekrar görevden azledemez mi?
Burada hakim olan gericiliktir; feodal aileci ve dine dayalı baskılardır. Ve bütün bunlar yönünü Avrupa'ya çevirmiş, demokratikleşme adımları atan sosyal hukuk devleti olan ülkemizde yaşananlardır.
Peki neden müdahale edilmiyor? Bence tabular var ve kimse bunun üzerine gitme cesareti gösteremiyor. Sonuçta kaybeden ülkemiz oluyor; sorunlar kangrenleşiyor; içinden çıklmaz bir hal alıyor.