Olanlara üzülmek...

Bilindiği üzere, artık ülkede yapılacak fazla iş kalmadı!

Bu nedenle, ilgililerce yaratılan özel gündemlerle zaman öldürülmeye çalışılıyor...

Söylenenlere bakılırsa, ‘ekonomimizin üretim ve pazarlama sorunları çözülerek, aşılmış!’

Buna bağlı ‘ihracatımız, ön görülenden fazla çıkmış ve ülke bu güne kadar hiç yaşamadığı döviz bolluğunu yaşamakta...’

Bu, masalcı yöneticilerimizin anlattığı işin hayali yanı...

Gerçek?

Gerçeği farklı...

Farkını da, diğer ülkelerle yaşadığımız ticari ilişkilerden sonra, ancak tam olarak anlayabiliyoruz.

Bunun en iyi örneği, bu yıl Rus sınır kapısında, sebze ve meyvemizin başına gelenler idi.

Çiftçimizin bir yıl boyunca, bin-bir sıkıntıya katlanarak ürettiği ürünler, sınırda günlerce alı koyularak, çürütüldü.

Netice?

Neticesi ortada...

Üreticimiz, tüketicimiz ve ihracatçımız; dolayısıyla ülkemiz ve ekonomimiz zarar etti.

Peki, buna karşılık yöneticilerimiz hangi önlemleri aldılar/alabildiler?

İçi boş, birkaç tehdit varı laftan hariç.

Alışıla geldiği üzere, içeride işi azarlama, aşağılama ve tehditlerle götürmeye çalışanlar, aynı tutumlarını dış ilişkilerde de sürdürme eğilimini gösterdiler.

Ne yazık ki bu tutumun, dış politikada; hele, hele ticari konularda, fazla işe yaramadığı, yaşanan olumsuz örneklerle kanıtlandı.

Yıllardır ülkedeki kötü ekonomik ve siyasal deneyimlere rağmen, hala kimse iyiden, doğrudan ya da yapılması gerekenden yana elini dahi oynatmıyor...

Bunun yanında, her gün haberlerde itham ve suçlamalar diz boyu, son hızıyla sürdürülüyor...

‘Şerefsiz’ mi dersiniz, ‘müfteri’ mi yoksa ‘bezirgân’ mı istersiniz?

Bunlar; mecliste günü birlik karşılıklı sarf edilen sözcükler ve uğraşılan önemli konular haline geldiler/getirildiler.

Gel de, olanlara üzülüp, içerlenme!

Yaşanılan onca karmaşadan sonra, 9 günlük bayram tatili, umarım hepimize iyi gelir ve aklımızı başımıza alırız.

Bu özlemle, herkesin bayramını kutlar, sağlık ve mutluluklar dilerim...