Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Aralık '10

 
Kategori
Edebiyat
 

Ölmüşe ağıt düzmek mi yaşayanı alkışlamak mı?

Ölmüşe ağıt düzmek mi yaşayanı alkışlamak mı?
 

18 Aralık Cumartesi günü Adana Ziraat Mühendisleri Odasında bir edebiyat etkinliği düzenlendi. Esin Aydın adındaki emekli öğretmen, arkadaşlarıyla birlikte “Şairler Geçidi” adlı etkinliğe önderlik etmiş. Her programda bir şairimiz izleyicilere tanıtılacak, eserlerinden örnekler sunulacakmış. Tüm eksikliklerine rağmen çabalarından dolayı kutluyorum.

18 Aralık gününde tanıtılan ve eserlerinden örnekler sunulan şair Durmuş Ali Özkale idi. Durmuş Ali Özkale bu toprakların, Çukurova’nın çocuğu. Kadirli’de doğmuş. 1969 yılında Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü’nü bitirdikten sonra çeşitli okullarda öğretmenlik yapmış, yöneticilik görevlerinde bulunmuş. O da her aydın gibi sürgünler, ayrılıklar yaşamış. Çok yönlü bir sanatçı olan Özkale halen Adana’da yaşıyor. O bir yanıyla araştırmacı, incelemeci, bir yanıyla müzik aletleri tasarımcısı, bir yanıyla bağlama eğitimcisi. Ama asıl O bir şair. 19 kitabından 14’ü şiir kitabı olduğuna göre. Durmuş Sığırcı Beyin Gazipaşa’daki Naturel Müzik Merkezi O’nun uğrak merkezlerinden biri. Orada bağlama dersleri de veriyor. Özkale aynı zamanda örgütçü bir adam. Çukurova Edebiyatçılar Derneği’nin kuruluşuna önderlik etmiş, onursal başkan sıfatıyla dernek faaliyetlerine etkin şekilde katılmayı sürdürüyor.

Şu veya bu nedenle öyle bir hale gelmişiz ki algımızdaki bütün şairler ve yazarlar ölmüştür. Nedense yaşayanların farkında olmayız, fark etmek için bir çaba harcamayız. Oysa fark etmemiz, tanımamız gereken asıl onlardır. Ne kadar ansanız, alkışlasanız da artık ölü bir sanatçının yapabileceği, katabileceği yeni bir şey yoktur sanat adına. Oysa yaşayan her sanatçı motive edildiğinde üretmeye devam edecektir. Onların bütün çabası bilinmek, tanınmak, alkışlanmak içindir. Yarattıkların eserlerin temelinde bu anlayış yatmaktadır. Sanatçılar genelde sıra dışıdır. İçlidir, aykırıdır, geçimsizdir, asosyaldir, alıngandır, kırılgandır. Bu yönleriyle erken uyarı sistemi işlevi üstlenirler. Her gerçekleşmede onların düşlerinin, düşüncelerinin payı vardır. Sizin yapamadığınız bir şeyi sizin adınıza yapanlar, sizin düşünemediğinizi düşünüp düşüncelerinize zenginlik katanlar zenginliğinizin bir parçası değil midir? Sanatçıya öyle bakmak gerek. Sanatçıyı yaşarken görmek, yaşarken alkışlamak, üretmeye teşvik etmek gerek.

Umut ederim ölmüşe ağıt düzmedeki başarımızı, yaşayana alkış tutmada da göstermeyi bir gün öğreneceğiz. Söz buraya gelmişken bir hatırlatmada bulunayım. Çukurova’nın sanatçı duyarlılığı taşıyan önemli bir insan kaynağı potansiyeli var. Bu kaynağın doğru değerlendirilmesi halinde Çukurova müthiş bir atılım yapar, yurt ve dünya ölçeğinde tekrar öne çıkabilir. Bunun için trilyonlar harcamanıza da gerek yok. Siyasi Parti il başkanlıklarının, belediye başkanlıklarının, valiliğin, il milli eğitim ve kültür müdürlüklerinin, sivil toplum örgütlerinin, tüm paydaşların içinde olacağı ortak akılla Çukurova’da eğitim, kültür ve sanatın geliştirilmesine ilişkin projeler üretilip yaşama geçirilebilir. Hem böylelikle süreklilik de sağlanabilir. Tepebağ bu bağlamda önemli bir merkez. İletişim ve etkileşim açısından kentin kalbi durumunda. Yıllar önce depremde hasar gören Gazipaşa İlköğretim Okulu’nu onararak orayı “Eğitim, kültür ve sanat merkezi” haline getirmek düşüncesi vardı Milli Eğitimde. Orada bu kentin güzel sesli öğrencileri konserler verecekti, tiyatro etkinlikleri yapacaktı, resim sergileri açacaktı, yazarlarla, ressamlarla, tiyatrocularla vb. sanatçılarla buluşacaktı. Umarım o düşünce yeniden tavsar. Kentin yetkili ve etkilileri konuyu yeniden gözden geçirirler. O gün etkinliği izlerken aklıma geldi. Keşke bu tür etkinlikler öyle bir merkezde yapılsa ve en azından bir okulun öğretmenleri ve öğrencileri orada olsalar ne güzel olurdu.

 
Toplam blog
: 114
: 860
Kayıt tarihi
: 29.12.06
 
 

Osmaniye Düziçi doğumluyum. Sınıf öğretmenliği, ilköğretim müfettişliği, il milli eğitim müdürlüğ..