Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Temmuz '07

 
Kategori
Psikoloji
 

Ölüm anksiyetesi

Ölüm anksiyetesi
 

Dünya üzerindeki 6 milyar insandan biriyim. Ben de doğdum yaşıyorum ve öleceğim, herkes gibi… İnsanlar bunların bir kısmını kabul etmezler. Kabul edilmeyen kısım ise ölümlü oldukları ve bir gün ölecekleridir.

Hiç düşündünüz mü ölümü ya da ölecek olduğunuzu? Gerçek manada ben düşünmedim ve düşünmüyorum. Bu düşünmememin nedeni ne olabilir? Bu yazıyı okuyan biride düşünmez çünkü başlı başına bir anksiyete kaynağıdır ve çok büyük anksiyetedir.

Şunu düşünürdüm zaman zaman “hayat benim oynadığım bir sahne ve çevremdekiler birer figüran, ben nasıl oynarsam onlarda benim oyunuma göre oynayacaklarıdır, yani kendi filmimin aktörüyüm.”bana göre kısmen doğrudur.Fakat benim filmimden başka 6 milyar film daha var.Benim filmim bitsede onların filmi devam ediyor.Onlar da kendi filmlerinin baş aktörü, asıl erkek veya bayan oyuncusudur.

Hiçbirimiz ölüm konusunda “özel” değilizdir. Ölüm düşüncesinden fikrinden kaçmak insanı rahatlatır. Anksiyeteden uzaklaştırır.


İnsan ölüm karşısında ya kişisel dokunulmazlığı vardır ya da nihai koruyucu (Tanrı) tarafından sonsuza kadar korunacağına dair düşünce ile ölüme karşı düşünceler geliştirir. Bu insanı ölüm anksiyetesinden korur.

İnsan özel olduğuna inanır. Bir hastalıkla karşı karşıya gelince de, duymuşsunuzdur yada görmüşsünüzdür. “Neden ben!” “Neden bunları ben çekiyorum” vb. serzenişleri duyarız. Fakat hiçbir insan özel değildir. Bir insan doğarken nasıl doğar? Sperm ile yumurtanın birleşmesi ile döllenir ve çeşitli aşamalardan geçerek dünyaya gelir. Dünyaya gelmeden önce sperm ve yumurtanın genetik özelliklerinin birleşmesi ile ve bu birleşmeden oluşan kadın ve erkekten farklı bir insan dünyaya gelir. Bu özellikler zeka ve fiziki yapıyı etkiler.Daha sonra çevre ile etkileşime girerek birey gelişir.Ama o birleşmenin sperm ve yumurtanın etkileri devamlı insan yaşamını etkiler.Sonuç olarak farklı genetik yapılar ve çevre insanı özel yapsa da doğar yaşar ve ölür.kısmındaki ölüm karşısında hiç kimse özel değildir.

Şimdi size söylesem altı aylık ömrünüz kaldı ve çevreninde altı aylık ömrünüz kaldığını biliyor. Ne yaparsınız veya çevreniz ne yapar? Çevreniz size karşı daha duyarlı olacaktır ve sizin rahatınız konusunda daha titiz davranacaklardır. Ama sizinle kimse ölmeyecek dünya dönmeye devam edecek onlar kendi filmlerini sürdüreceklerdir. Belki onların filmlerindeki oyuncu ya da figüran rolünüz bitecek ve başka bir figüran veya yardımcı oyuncu girecektir. Hayat karşısında özel değiliz.

Şimdi durup dururken bu yazı nerden çıktı diye düşünenler olabilir. Hayat sonsuz olmadığı ve bir sonunun olduğuna inanan ister dini inancı olsun yada olmasın ama insanın dostları ve çevresindeki insanlar vardır. Neyin ne zaman olacağı belli olmadığı için çevresine ve dostlarına karşı sorumluluklarını yerine getirmeli ya da birbirimizi kırmamaya özen göstermeliyiz.

SERDAL GÜR

 
Toplam blog
: 6
: 1345
Kayıt tarihi
: 30.04.07
 
 

İlk Orta Liseyi Elazığ da Okuduktan Sonra Uludağ Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik..