Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Temmuz '09

 
Kategori
Siyaset
 

Ölüme terkedilmiş insanlar

Ölüme terkedilmiş insanlar
 

Güler Zere Kansere, Rapora, Yasaya Rağmen Ölüme Terk Ediliyor


Her insanın yaşarken merak ettiği birçok soru vardır. Bazen bu soruları kendimize sormaktan korkarız, bazen de bu soruların cevabını bilmemek hayat karşısında ne kadar çaresiz olduğumuzu gösterir. Hayat belki de bu soruların cevabını bulmak için çıktığımız bir yolculuk. Ne kadar aklımızdaki sorular yanıt bulursak bulalım hem bu cevapsız sorulara bir yenisi etkilenecektir.

Eminim ki benim gibi birçok insanın en çok merak ettiği sorusunu nasıl öleceğimiz sorusudur. Ne zaman ne şekilde hangi düşüncelerin ardından gözlerimi, yüreğimi, ruhumu sonsuza kadar kapatıp, bu zorlu hayat sahnesinden ineceğim. Belkide her insan gibi son nefesimi verdikten sonra, gözlerimin içinde hayatın beni mutlu ettiği gerçeğini sevdiklerimle yansıtan bakışlarımla son bulması, son dileğim olabilir. Son nefesiniz de mutluluklarınızın etrafına yansımasını her insanın düşlediğine inanıyorum. En kötüsü sevdiklerinizden uzakta, kimsenin haberi olmadan umarsızca bir köşede unutulmuş, terkedilmiş bir eşya gibi bu diyardan göçmek. Ölümlerin en kötüsünü yaşayan insanların da olduğunu bilmek hepimizin tahmin edebiliyoruz. Ama onlar adına hissettiğimiz acılar, onlardan ne kadar haberli olduğumuz kadar acı verici. Evet dünyada bu şekilde ölüme terk edilmiş insanlar olduğunu unutmayalım. Onlar için belki de bir şeyler yapamıyoruz ama onların yaşadığı en kötü ölümlerin kaderleri olmadığını bilmemiz gerekli.

İnsanlar hayatları boyunca hatalar yapabilirler. Ömürleri boyunca sorunlardan uzak, mutlu huzurlu bir hayat sürme şansını bir türlü yakalayabilirler ama her insan gibi sevdiklerinin yanında az acı çekerek, sevildiğini hissederek bu hayat veda etme ve gözlerinin içindeki o son yolculuk mutluğunu insanlarla paylaşmak gibi insani hakka sahip olduklarını düşünüyorum.

Türkiye İnsan Hakları vakfının hazırladığı raporda geçen yıl ülkemizde 39 mahkum cezaevlerinde devam eden sağlık sorunları ve hastalara yönelik sağlık ihlalleri nedeniyle bizler farkında olmadan aramızdan ayrılıyorlar. Cumhuriyet tarihinin en yüksek sayısına ulaşıyoruz. Bu kadar insan hakları konusunda ilerlediğimiz, sağlık konusunda reformlar yaptığımızı düşündüğümüz günlerde, kader mahkûmlarının arasında ihmalden dolayı, geç müdahalede ötürü solup giden hayatlar çoğunlukta. Pekii gerçekten böyle mi olmalı? Onlara suçlu gözüyle bakarak cezalarını çekmek için girdikleri hapishanelerde sevdiklerinde uzak bir şekilde onları ölüme yalnız başlarına uğurlamak ne kadar adaletli bir davranış. Bazen ihtiyaç duydukları bir ilaç, hap ya da onları hayata bağlayan sevgiyle bakan bir çift göz. Hayata tutunmalarını sağlayacak bir çaba, ama devletinden göremediği, aynı zamanda kendi devleti tarafından dört duvar arasında ölüme terk edilişine tanıklık etmek ne kadar acı verebilir ölüm döşeğindeki bir insana. Ölüm geldiğinde genç yaşlı, suçlu suçsuz, inançlı inançsız dinlemiyor. Fakat hayatın içinde apansız kapıldığımız bir hastalık sonucunda dört duvar arasında tek başına ölmek kimsenin kaderi olmamalıdır.

Yıl 2009 hala ülkemizin belirli cezaevlerinde sağlık durumu ciddiyetini koruyan birçok kader mahkumu insan, devletinden öncelikle sağlık hizmeti daha sonra ailelerinin yanında ölüme doğru olan son yürüyüşlerinde sıcak gülümsemelerle uğurlanmak istiyorlar. Ama bizler öncelikle devlet olarak onları görmezden gelerek insanlık suçu işleyen kurumlara tanıklık ediyor ve bu ölümleri, görmezden gelerek insanlığımızdan ödün veriyoruz.

Acaba hangi insan kendine böyle bir ölüm senaryosu yazmak için bu kadar zalim, insafsız yada hayata negatif bakan biri olabilir. Elinizde böyle bir imkan olsa, hangi insana böyle bir ölümü layık görebilirsiniz? Devletimiz bu ölüme yaklaşmış insanlarımıza yardım elini uzatabilir ve onların son günlerinde onları sevdikleriyle beraber mutlu günler yaşamalarını sağlayabilir. Birey olarak bizlerin, yardıma muhtaç insanlarımız için bir şey yapmamız imkânsız gibi. Ama bizi temsil eden devletimizin artık yardım elini uzatıp, devlet olarak sön görevini yapması gerekir.

Şuan Türkiye’nin dört bir yanında Adana, Siirt, Muş, Diyarbakır, Antalya, Adıyaman, Elazığ, Mersin, amansız bir hastalığa yakalanıp Allahtan şifa beklerken hiç olmazsa devletlerinden de son günlerinde sevdikleriyle birlikte olmak için bir umut beslediklerine inanıyorum.

 
Toplam blog
: 32
: 823
Kayıt tarihi
: 12.03.09
 
 

29 yaşındayım Adanada yaşıyorum. Kendime ait bir kırtasiye dükkanım var. Aynı zamanda İşletme mez..