Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Haziran '11

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Ölümü yaşamak nedir bilir misin?

Ölümü yaşamak nedir bilir misin?
 

.


Kan davasını anlatan bir oyun ‘Ölümü yaşamak’. Yıllarca , on yıllarca süren bir kin, bir nefret… Başlatan kim olursa olsun, ilk katile karşı sürekli katil çıkıyor. Yıllardan beri süren bu kine, nefrete, taraflar hukuk kurallarını bir kenara bırakıyor ya da görmezden geliyor, infazı kendi elleriyle yapıyorlar.. Sorun sadece Güneydoğu'nun sorunu değil. Anadolu’nun belki de her yerinde insanlar öldürülüyor. Dünyadaki değişimin yanı sıra kan davası geriliğinin, cehaletin ortaya serilmesiyle öne çıkanları, yaşanılanların, birçok ailenin ocağını söndürmedeki en büyük rolü gözler önüne seriliyor. 

Orhan Asena'nın Ölümü Yaşamak adlı oyunu, iki aile arasındaki kan davasını ve aile bireyleri üzerindeki etkilerini anlatır. Oyun, ailelerden birinin babasının öldürülmesiyle başlar ve babasının intikamını almak ailenin büyük oğlu Mustafa'ya düşer (aynı zamanda oyunun ana karakteri olan Yurdaer Okur). Mustafa'nın annesi törenin gereğini yerine getirmesi ve ölünün kanını yerde bırakması konusunda ısrar ederken, karısı Hazal da kan davasının sonlandırılması, daha fazla ölüme izin verilmemesi, çocukların babasız, kadınların kocasız kalmaması için yalvarır. Hazal Mustafa'nın öldürülmesinden ya da hapse girmesinden korkmakta, annesi ise bunun kan davasına taraf olan ailelerin tüm erkeklerinin kaderi olduğunu savunmaktadır. Bu durum yıllardır, yüzyıllardır bu şekilde sürüp gitmektedir (Zaten oyunun sahne geçişlerindeki duraklamalarda önce radyodan dinlediğimiz, sonra da televizyondan izlediğimiz toplumsal ve teknolojik gelişmeler, zaman geçmesine ve dünya değişmesine rağmen kan davalarının devam ettiğini, törenin sona ermediğini göstermektedir). 

Hayatındaki bu iki kadının töreye ve kan davasına bakışları, her ikisine de ayrı ayrı hak veren Mustafa'nın çelişkisinde büyük rol oynar. Bir yandan karısının endişelerini paylaşmakta, bir yandan da üzerine düşen görevi yerine getirememenin rahatsızlığını yaşamakta, aynı zamanda kendisinin yapamadığı işi erkek kardeşi Halil'in üstlenmek istemesinden korkmaktadır. Toplumun çoğunluğunu temsil eden aile büyükleri, aradan uzun zaman geçmesine rağmen babasının katiline ulaşamayan Mustafa'nın, asıl katil yerine bir akrabasını öldürmesini söylerler. Çünkü önemli olan kan dökülmesidir, ölen kişinin kim olduğu önemsizdir. Düşman ailenin uzak bir akrabası olan Zülküf, başka bir şehirde yaşamaktadır ve olup bitenlerden habersizdir. Mustafa masum birinin öldürülmesinden yana olmasa da, ailesinin ve kardeşinin tepkisini çektiği ve kendisini yetersiz hissettiği için bir gün sabaha karşı hazırlanarak karısının gözyaşları arasında yola çıkar. Öldüreceği kişiyi uzun süre izler, her akşam geçtiği yolu öğrenir, biradamı öldürmek zaten yeterince zorken, Mustafa şimdi bir de bu adamla konuşmuş, sigarasını yakmış, onunla yakınlaşmış, onu sadece öldürülmesi gereken biri olarak değil, yaşamaya hakkı olan bir "insan" olarak görmüştür. Bu düşünceler arasındaki Mustafa, Zülküf'ün gitmesine izin verir. Evine döndüğünde başarısızlıkları nedeniyle büyük bir tepkiyle karşılaşır ve korkulan olay gerçekleşir. Yaşı küçük olduğundan kan davasına karışmaması istenen kardeşi Halil, evden kaçarak Zülküf'ü öldürür, kendisi de hapse girer. Ama kan davası devam etmektedir ve bu sefer intikamını alma sırası Zülküf'ün oğlundadır. Köyün kahvesinde Mustafa'yla karşı karşıya gelir. Mustafa törenin acımasızlığını, Zülküf'ü karşısında gördüğünde öldürmeyi başaramadığını, kan davasına bir son verilmesi gerektiğini anlatır. Zülküf'ün oğlunun da cinayet işleyememesiyle kan davası şimdilik sona ermiştir. Başta kendi ailesi olmak üzere toplumu karşısına alan, düzene karşı gelen Mustafa, mücadelesinde bir yandaş bulmayı başarmıştır. 

 
Toplam blog
: 125
: 885
Kayıt tarihi
: 20.04.07
 
 

Tıbbi sekreterim aynı zamanda edebiyatla meşgulüm ..