Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Aralık '08

 
Kategori
Dünya
 

Ölürken fotoğraflanamayan çocuklar

Ölürken fotoğraflanamayan çocuklar
 

Yılbaşı öncesi Filistinli bir çocuk annesine soruyor:

Anne, yılbaşında da bomba atacaklar mı?

Anne, yerde cansız yatan kardeşinin bedenini göstermemek için, yavrusunun üzerine daha da abanıyor. Ancak çocuk, koltuk altında kalan açıklıktan tüm odayı çözümlüyor, kardeşinin hala nasıl/neden uyuduğunu da bir türlü anlayamıyor. Ölüm çünkü henüz bir delik olup kendi küçük bedenini terk eden bir mermi kılığına girmemiş.

Geçecek, geçecek yavrum, hepsi geçecek.

Oysa ağzından çıkan cümlenin tek bir harfine bile inanmıyor. Kucağında bebeği, geride oğlunun cansız bedeni, yeni bir sığınak için hayatı gerilerde bırakıp, uzaklaşıyor.

Geride hiçbir zaman, hiçbir muhabir tarafından fotoğraflanamayacak o soru yeni yılın renkleriyle havada asılı kalıyor.

Yılbaşında da bomba atacaklar mı?

***

Babasını en son bir vinçte görüyor.

Uzun ve kalın bir ipin ucunda.

Asılı.

Oyun gibi ama bu oyunu tarif edemiyor.

Körebe desen değil, saklambaç desen değil, elim sende hiç değil.

Anlamlandıramıyor. Tarihi bin yıllara varan bir devlet, İran, çocuklarla baban bende oynuyor.

Baban bendeeee.

Uyuyamıyor. Çünkü her uyanışında birileri ona Cİİ AAA diyor.

Deklanşör bu resmi de yakalayamıyor.

***

Kendisini Endonezya’nın ormanlık alanlarında buluyor. Yanlarında silahlı bir dolu amca var.

Babası yerde kanlar içerisinde. Hareketsiz.

Uyumanın sırası mı?

Sanki bunu düşünüyor.

Artık korkuyu geride bırakmış. Korku bitmiş. Korku ölmüş.

Şimdi namlunun ağzında merak var.

Ağaçların üzerinden binlerce kuş birden havalanıyor. Tek bir kurşun binlerce kuşu yerinden etmeye yetiyor. O tek kurşunla merak da gideriliyor.

Küçük yavrunun cesedinin yarısı bulunabiliyor ancak.

Diğer yarısının ormandaki vahşi hayvanların bedeninde yaşamaya devam ettiği farz ediliyor.

Farz ediliş fotoğraflanıyor.

***

Annesi ve babası ayrıldıklarında geride bir şey bırakmamışlardı.

Sadece yüreğinde bir acı, kulaklarında çığlıklar ve küçük bedeninin neresine yerleştireceğini bir türlü bilemediği ızdırap.

Kurtulmak istiyordu. Kurtulurken de kurtarmak.

Seni de kurtaracağım kendimi de.

Kardeşine bıçağı saplarken bunları söylüyordu.

On iki yaşındaydı.

Yaşı fotoğraflanamadı.

Kanı fotoğraflandı.

***

-Aşağıda bir kalabalık görüyorum.

-Ne yapıyorlar?

-Sanki bir eğlence var gibi.

-Çok mu kalabalık?

-Oldukça. Irak’ın diğer yerlerinde olduğu gibi, sürü halindeler.

-Aralarında muhakkak terörist de vardı?

-Muhakkak.

Bombalar bırakıldığında küçük çocuk Amerikalı asker amcalarının halkla ilişkiler adına verdikleri çikolatanın henüz ilk parçasını ağzına atmak üzereydi.
Yiyemedi.

Bir füzeyle yenildi.

Çikolatayı alırken fotoğraflandı.

Yerken fotoğraflanamadı.

***

İnternetten kadın haklarına ilişkin metni indirdi.

Afganistan'da internetten yazı indirmek yasak değildi.

Bir kız arkadaşına verdi.

Tutuklandı.

Yazıyı vermek yasaktı.

Avukatsız, hâkimsiz idama mahkûm edildi.

Bu sırada ajanslar BM tarafından düzenlenen operasyonda 12 talibanın daha öldürüldüğünü geçiyordu.

Teröristlerin en büyüğü 11 yaşlarındaydı.

Resimlenemediler.

***

Birleşmiş milletlere bağlı askerler Sudan’a demokrasi getiriyorlardı.

Demokrasi istemediğini söyledikleri 12 yaşındaki kıza tecavüzü isteyip istemediğini sormadılar.

Tecavüz ettiler.

Yavrucak olayı kimseye anlatamadı.

Acısı anlattı.

Söz konusu bölgedeki organlar işlevini yitirmişti.

Öyle ki, idrarı, vücudundan dışarı çıkacak yeni bir yol keşfetmişti.

Fotoğraflanamadı.

Öldü.

Unutuldu.

Yaşasaydı da unutulacaktı.

Aslında bize unutturulmayanlar, gerçekte hiç olmayanlar değil miydi?

 
Toplam blog
: 340
: 1591
Kayıt tarihi
: 10.03.08
 
 

Basınla ilgili bir kuruluşda çalışmaktayım. Uzun yıllar basınla ilgili konularda danışmanlık yapt..