Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ağustos '12

 
Kategori
Deneme
 

Olympos

Ey Diyerbekir doğumlu, yarı Arnavut, Marmaralı Türk, geç karşıma...

Buyrun Zeus’um.

Evlat sana bir icabet düştü. Yol alacaksın Olympos’a. Gitmişken Apollo’yu ziyaret edeceksin. Elimdeki fermanı ona vereceksin. Ama sakın ola açıp okuma ve kimsenin okumasına izin verme. Gerekirse yok et. Tamam mı!

Ne zaman yola koyulayım...

İmdi... Yıkıl karşımdan..

Atımın üstünde yalnız bir şovalyeyim ben. Elimde gitarım söyler, söyler, giderim derinliklerine dağın. Belki de ayın son gördüğü gün ışığıyım ben. Tıpkı göz kamaştıran güneşe ilk bakış anı gibi. Ve ağaçların arasından ormana yere yığılan yapraklar misali rüzgarla beraber uçarım ben. Ben Arnavut kızı Işıl ile Türk gibi Türk Ünal oğlu Marmaralı Anıl ya da diğer namıyla Kavi’l, helal-i hoş olan sütlerden beslenmişim bugüne kadar. Şu beygirin bile içtiği sütten daha pak sütlerle güçlenmişim ben; sanki orangutanın oğlu gibi güçlü kollarım var. Ve beygirim seninle gittiğim bu yolda bana 120 kg ağırlığıma rağmen sabredersin ya, Allah da senden razı olsun e mi?!!! Torosu aştım ben yalnız. Ve şiirlerinden yedim eski Yunanın; İlyada edebiyatıyla beslendim günde 3 öğün.  Ve duygularım o denli tok, karnım o denli aç!

Çevirdim seni yağız oğlak şu dalın etrafında. Akan suların karnımı daha da acıktırdı ve yedim seni bir lokmada! Bahçesinden pınarlar içtiğim cennetin adı bu olsa gerek Olympos. Ve vadinde atımı koşturdum naldan nala...Vay be ne gençmişim meğer durmak, durulmak, yorulmak bilmem! Olympos’un vadisinden dağına doğru uçarak yol alırım ben!

Ey Zeus oğlu Apollo... Ben geldim!!!!

Sen de kimsin be konuş...

Ben tanrı değilim. Ben buralı değilim. Ben yalnızca uçmaklı bir kulunuzum. İsmim Kavi’l. Marmaralı da diyorlar bana. Beni babanız görevlendirdi; size bu fermanı vermem için...

Neymiş bu?

Ben okumadım; yasaktı okumam!

Ama bu boş bir sayfa ve üzerinde bu sayfayı dolduracağız bir tanem, sevgilim Gizi’m yazıyor.

Karışmış olamaz efendim; üzerinde mühür vardı.

Karışmamış zaten! Bu yazı babamın yazısı değil fakat senin yazın bu!!! Yoksa sen, sen, bir ozan mısın?

Kendi kendime birşeyler karaladığım doğrudur. Ancak ozan olduğum konusunda pek emin değilim efendim.

Ben anladım.

Neyi anladınız efendim.

Babam seni ozan olman için Olympos’a gönderdi ve bu bir frman değil ancak büyülü bir kağıttı. Böylelikle sen ne söylersen söyle, kalemmiş gibi yazacaktı üstüne ve yazdı da! Peki, bu Gizi de kim?

Bilmiyorum efendim. Benim uydurmalarım  işte.

Uyan Anıl bak güneş doğuyor.

Gülşan sen misin?

Benim! Hani hatırlar mısın tam 11 yıl önce beraber Olympos’ta güneşin doğuşunu izlemiştik. Ve sen bana kazların-ördeklerin şahitliğinde evlenme teklif etmiştin ya!

Evet...

İyi ki teklifini kabul etmiş ve evlenmişim seninle. Ve yıllar sonra Yetkin ve Ecrin doğmuş yuvamıza. Ve her türlü kötü hava şartlarına rağmen bugüne değin  -iyi ki- evli kalmışız.

Ben de iyi ki seninle evlenmişim. İyi ki karım olmuşsun. İyi ki çocuklarımız olmuş ve iyi ki halen beraberiz. Ve yarın için şimdiden: DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN GİZİ’M...

Tüm özlem ve sevgilerimle,

ANIL...

 

 
Toplam blog
: 631
: 293
Kayıt tarihi
: 10.04.11
 
 

Eric'i külden yarattım. Tamamıyla benim eserim. Söyleyeceği çok sözü, söylemek istediği az sözü. ..