Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Mayıs '13

 
Kategori
Siyaset
 

Öncekiler ve AKP

Öncekiler ve AKP
 

Tarih tekerrürden ibarettir. Oysa tarih tekerrür etmemelidir. Aynı şeyleri tekrar yaşamak insanı bir yerlere götürmez. İnsanlar yaşadıkları olumsuz şeylerden ders alıp düzeltmeye, sorunları ortadan kaldırmaya odaklanırlar. Sorunları düzeltme yoluna gitmek tabii ki çok mantıklıdır. Fakat yaşananlar çok güzel, çok iyi şeyler olsa bile tekrar yaşanmamalıdır. Asıl olan iyiyi ve güzeli de daha da ileriye götürmektir. İnsanoğlunu yüce ve mantıklı yapan, diğer hayvanlardan ayıran da budur. Eğer olaylar yolunda gitmiyorsa bunu bir hayvan da düzeltme yoluna gider. Bir başka hayvan yolunu kesmişse, saldırmışsa o yolu tekrar kullanmaz kendine başka yol bulur. Yolu güvenliyse başka yollar aramaz hep o yolu takip eder. Kendi nesline de bu yolu öğretir. Bu yol artık giderek nesillerinin genine geçmeye başlar. Sonraki yavrular, sürüler halinde içgüdüsel olarak bu yoldan gitmeye devam eder. Oysa bu insanoğlu için uygun değildir. İnsanoğlunun içgüdüsel davranması kendinden önceki yolları, ebeveynlerini olduğu gibi, bir şey katmadan tekrar etmesi aklını hiçe saymasıdır.

İnsanoğlu olarak, içgüdülerimizi ve duygularımızı akılla birleştirir ve davranışımızı belirleriz. Bunu yapamadığımızda, ilkel boyutta davranışlar gösterdiğimizde insanlıktan uzaklaşırız. İnsan topluluğu için tehdit oluştururuz, tabi kendimiz içinde. İnsanoğlu kendi doğasıyla hareket etmemiş, sürekli savaşlar yapmış, savaşlardan ders çıkarmamış, böyle insanlık dışı şeyin yeniden yaşanmaması için uğraş vermemiştir. Tam tersine gücünü toplayan, geçmişte kendisine savaş açana, savaş açmıştır. Öcünü alma, kendisinin üstün olduğunu ispat etme çabaları insanlık tarihiyle paraleldir. Ne yazık ki bu davranışları aslanlar da yapıyor. Kendi bölgesine hâkim olmak, gücünü göstermek ve topluluktaki tüm dişilere sahip olmak için erkek aslanlar birbirleriyle savaşıyorlar. Biri varken diğerine asla yer yok. İşte dünyada da devletler veya aynı devlet içinde farklı siyasi kurumlar birbirleriyle aslanlar gibi savaşıyorlar. Bunlar hayvansal güdüler değil de nedir? Bazı kişiler şunu diyorlar “Bak işte doğada da böyle, büyük balık küçük balığı yutar, bu doğanın kanunu.” Bu mantıkla(!)o zaman atalarımızın ilk yaptığı şeyleri yapmaya devam etmeliydik. Bizde aslanları avlayıp çiğ çiğ yemeliydik. Aslanlarda bizi avlayıp çiğ çiğ yerlerdi. Tabii ki bunlar hayvan doğasının kanunları, birde bitkilerin kanunları var onlar olduğu yerde dururlar, tozlaşarak ürerler o zaman bu da doğa kanunu, onu yapalım, mesela tozlaşarak üreyelim.

Doğanın kanunlarını, dinin kanunlarını, toplumun kanunlarını kendisi yazanlar, çevirisini kendine yapanlar… İnsanlığın da kendi doğa kanunları vardır.  Bu hayvan ve bitki kanunlarından farklı, daha üst boyut kanunlarıdır. İşimize gelen kanun hangisiyse hayvan, bitki, terliksi, asalak kanunlarıyla yaşayıp aynı hataları tekrarlamaya devam ediyoruz. Yeni gelen parti geçmişte kendi partisine yapılanların aynısını diğerlerine yapıyor. Bir tane hükümet çıkıp biz artık bu tekerrüre son vermek istiyoruz geçmişte ne olduysa oldu, diyemiyor. Ben birlik ve beraberliği getirdim demokrasiyi getirdim, diyemediler. Aaaa! Demokrasi gelmiş geçmiş hiçbir hükümetin dilinden de düşmez, çocuk kandırır gibi demokratik olduklarını iddia ederler. Oysa demokrasi tek taraflı olmaz, tek taraflı olsa demokrasi olmaz. Hep o ilkel güdülerimizle yaşayıp gidiyoruz; şimdi ben güçlüyüm, hadi bakalım sıkıysa yap da görelim, şimdi sıra bende deyip, hücum ediyoruz. Örneğin; geçmişte türbanlılara yapılan baskının hesapları şimdi soruluyor, imam hatip liselerine yapılan haksızlıklar, pozitif ayrımcılık yapılarak cevap veriliyor. Şimdi ki politika ne? Kendi tarafını kollayıp, gerisine baskı uygulamak. Kendi tarafı, karşı taraf; tarafız ya. Sonra ne olacak yine aynı senaryolar. Baskı gören kızgın vatandaşların başa getirdiği başka bir hükümet gelecek ve yeniden türbanlılara yani karşı tarafa baskı uygulanacak. Hiçbir hükümet bunu durdurmayı gerçek anlamda başaramayacak mı?

İnsan doğasına aykırı olan bu baskılar, her zaman baskı görenlerin üzerinde büyük bir enerji yaratır, baskı gören kesim bu baskıdan güçlenerek çıkar ve kendisini ezenlere karşı durur. Şimdiki başbakanımızı da güçlendiren, kendisine yapılan baskılar değil miydi? Yasaksız bir şiiri okuduğu için hapse atıldığından güçlenmedi mi? İşte unutuyoruz, unutturuluyoruz. Tarih ve tekerrürler. Şimdi de kendisi, sosyal medyada şiir okuyanları, yazı yazanları affetmiyor, hapse gönderiyor, kimseyi konuşturmuyor. Neden acaba?

Şu güç savaşlarını bitirsek de herkes gerçekten tepki duyduğu için değil, düzene ayak uydurmak için değil, iyi niyetli olarak, kendisi için, inançları için türbanlı olsa. Bir baba inadına değil, başkalarına göstermek için değil, çocuğunun kişiliğine uygun olduğu için, çocuğu seçtiği için imam hatip lisesine gönderse. Ruhlarımız özgür olsa, biz özgür olsak. Etki ve tepki, tepki ve etki son bulsa.

Birimizin bir rahatsızlığının hepimizi rahatsız ettiğini anlayamıyoruz. Hepimiz iyiysek iyiyiz. Birimiz kötüysek hepimiz kötüyüz. Birlik içinde bir bütün olduğumuzu kavrayamıyoruz. Hepimiz birbirimizi kabul etsek. Olduğumuz gibi sevsek birbirimizi, saygı duysak fikirlerimize. Herkesi kendimize benzemeye zorlamasak.  Av olmasak, avlanmasak, aslanlar gibi. Hani yani, insan doğasına layık olsak.

 
Toplam blog
: 21
: 1610
Kayıt tarihi
: 21.02.13
 
 

Ankara Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik alanında lisans ve yüksek lisanımı yaptım..