Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Kasım '11

 
Kategori
Deneme
 

Orası Iğdır Tuzluca...

Orası Iğdır Tuzluca...
 

16/11/2011                                            

Orada uzaklarda Ermenistan’la, Azerbaycan’a komşu bir ilimiz var. Haritanın en ucunda ama vatanın bağrında bir şehir Iğdır… Iğdır’ın bir ilçesi var bilenler bilir. Türkiye’ye, İran, Azerbaycan ve Ermenistan 'a bağlanan karayolu Tuzluca'dan geçer. Yaklaşık 1,254 km²'lik bir alana sahip ilçe, Iğdır ili topraklarının (3,539 km²) yaklaşık % 35,4'ünü oluşturmaktadır. Bilinen ilk ismi Kulp olan daha sonradan Tuzluca'ya ismini veren, kaya tuzu madenleridir. Bu maddenin yıllarca işlenmesinden sonra oluşan tuz mağaralarında astım hastalarına hizmet veren şifa merkezi mevcuttur.

Memleketimizin her bir karesi ne büyük badireler atlatmış ne büyük mücadeleler vermiş. Fakirliğe, kimsesizliğe, imkânsızlıklara, savaşlara rağmen devletin, milletin iyi niyetli insanların çabalarıyla hayata tutunan illerimiz, ilçelerimiz…

Tuzluca belediye başkanı ile tesadüfen bir toplantıda karşılaşıyoruz. Tabi dikkatimizi çeken konu şu oluyor. Genç ve dinamik bir yaşta hem de imkânları varken insan neden gider bir dağın eteğine diye düşünüyor insan. Sanırım memleket sevdası ve duyarlılık olsa bunun açıklaması.

Tuzluca Belediye Başkanı Ahmet Sait Sadrettin Türkan, tam bir memleket sevdalısı. Bizden daha doğuda kimse yok derken sesi titriyor. Başlıyor içindekilerini dökmeye.

Ankara’da uluslararası bir firmada yöneticiyken, eşim, çocuğum, evim Ankara’da yaşarken, iyi bir yaşam standardına sahipken yaşadığım bir olay ile adeta yumruk yemiş gibi oldum ve farklı bir dünyaya açıldım. Doğuya ve siyasete açıldım. Tuzluca’yla en önemli anılarımdan birisi şu.... 2007 Temmuz'unda rahmetli annem vefat edince, vasiyeti üzerine cenazesini memleketimiz Tuzluca’ya götürüp  defnettik. Daha sonra yolda giderken sokağın kenarında çok perişan halde 2-3 çocuk gördüm, ne ayaklarında ayakkabı nede pantolonları vardı. Yaklaştım ilgilendim ve yanımdakilere kim olduklarını sordum. 9 kardeş olduklarını en büyüğünün 15 yasında en küçüğünün 1 yaşında olmak üzere, 9 yetim olduklarını, babalarını yakın bir zamanda kaybettiklerini söyledikler. Evlerini sordum, bana yarısı yıkık, içinde insan yaşamasının imkânsız olduğu bir ev gösterdiler. Eve gittiğimde içler acısı bir manzarayla karşılaştım. İki odalı evin bir odası tamamen yıkık, diğer odasının duvarları çatlak ve çamurla sıvanmış, yerlerde serecek yok. Bir tane tahta divan, birkaç döşek, bir çaydanlık... Öğrendim ki, kışı da orada geçirmişler... Evin hanımını konuşturduğumda ekmek yapmak için unlarının bile olmadığını, bazen komşularının yardımlarıyla bazen de aç yaşadıklarını söyledi... Tüylerim diken diken olmuştu… Utandım. İnsanlığımdan utandım. Sahip olduklarımdan. Çocuğumun özel kolejdeki yaşamından utandım. Benim ve çevremin israf içinde bolluk içinde, küstahça, amansızca, savurganca ve duyarsızca yaşamı gözümün önünden geçti ve sonradan öğrendim ki onlarca öyle aile var... Ne yapabilirim dedim. Hemen bir dernek kurdum ve oradaki acil durumdaki ailelere aylık erzak dağıtımı ile işe başladım. Ankara’dan organize ediyordum. Aylık ortalama 4-5 milyarlık erzak yaklaşık 20 aileye yolluyordum ve derken seçimlere yakın bir zamanda bölgeden belediye başkanlığı teklifi geldi. Hiç aklımda yokken hatta itiraf edeyim ki tatilde bile 3 günden fazla yaşayamadığım, 24 saat suyun bile akmadığı, Ağrı dağının o hoş manzarasının göründüğü, Aras nehrinin gürül gürül aktığı, Iğdır ovasının bereket fışkırdığı, ancak sahipsiz bırakılmış o memlekete bir gönül borcum vardı. En önemlisi de o fakirler yardıma muhtaçlar için, halk için, ülkem için savaşmak istedim ve tekliflere tüm egolarımı keyif ve zevklerimi bir kenara bırakarak o zora talip oldum aday oldum. Birileri bunu yapmalıydı ve bende yapmazsam ömür boyu kendimi affetmeyeceğimi anladım. Ya Allah bismillah dedim. Cehalete karşı, fakirliğe karşı, umutsuzluğa karşı savaşmak için. Aday oldum ve Allah’ta nasip etti. 2.5 yıllık sürede kendimin bile tahmin edemeyeceği işler nasip etti Allah. Başta altyapı olmak üzere, içme suyu, kanalizasyon, kentsel dönüşüm başta olmak üzere ki bunların projeleri bile yoktu göreve geldiğimde, proje hazırlamak, kaynak bulmak, takip etmek zordu ama zoru başarmaktı önemli olan…

Ahmet Bey, ben siyasetle uğraşmam. Bununla ilgili de şimdiye kadar bir faaliyetim olmamıştır. İlgimi çeken konu işte bu imkânsızlıklara rağmen orada birileri elini taşın altına koyuyor. İşte bu kişiyi göreceksin, anlayacaksın, hissedeceksin ve anlatacaksın başkalarına örnek olması adına. Bir de yardım melekleri çok güzel bir uygulama nereden aklınıza geldi. Yardım melekleri ne yaparlar?

Seçimlerden önce neler yapılabilir diye düşündük. İstedik ki, yol, su, kanalizasyon vb. hizmetlerin dışında daha başka özel bir şey yapalım. Muhtaç olanlara ve engellilerimize böyle bir hizmet yapmanın gerekliliğini fark ettik. Yaklaşık 30 engellimiz var. Yürüyemeyecek durumda olanlara akülü tekerlekli sandalyeler aldık. Yardım melekleri 15 günde bir evleri tek tek dolaşıyorlar. Erzak yardımı, ev temizliği gibi ihtiyaçları karşılıyorlar. Bunlardan öte bir şey daha söyleyeceğim öylesine çok ilgiye, sevgiye, şefkate ihtiyaçları var ki, gözlerindeki o ışıltıyı görmeden insan bu duyguları nasıl anlatır bilemiyorum. Tarifi yok bu duygu yoğunluğunun. Şöyle düşünün sağlıklı bir insanın da yani herkesin ilgiye ihtiyacı var birileri bizimle ilgilenince nasıl mutlu oluyoruz kaldı ki, bu insanlar bir de kendilerini toplumdan soyutlanmış olarak görüyorlar o yüzden bu ilginin onlardaki değeri birkaç misli artıyor.

Bu nedenle; Dünya yaşlılık derneğinin bu bağlamda engellilere sahip çıkması etkinlikler düzenlemesini takdirle karşılıyoruz. Bizde bundan sonra yapılacak organizasyonlara elimizden geldiğince katkılarımız olacaktır. Projelerimiz içersinde “genç büyükler” i Tuzluca ilçesine davet etmek, oraları tanıtmak, karşılıklı kaynaşma ortamı yaratarak ve her türlü gidiş dönüş masraflarını üstlenmeyi seve seve yapacağımızı da buradan söyleyelim.

Azimli çalışmalarınızı ve yaratıcı projelerinizi kutluyorum. Bir şeyi yapmak için önce istemek sonra inanmak, tabi bunun arkasından doğal olarak değişim gelir ama diyorum ki  ‘harekete geç’ bakın şimdi size zaman ayırmasaydım bu bilgi alışverişini yapamayacaktık.

Çok doğru ben buna hayat felsefemi de eklemek isterim.

Hep şunu derim benim üç düşmanım var;

Cehalet,

Fakirlik,

Umutsuzluk.

Bunlarla baş edebilecek ise 3 silahım var;

Eğitim,

Çalışmak,

İnanmak.

Gönül istiyor ki, usulen değil, kendi çıkarları için değil, gerçekten halkı için bir şeyler yapan yürekler çoğalsın. Çoğalsın ki, bir yüz, bir gönül daha gülsün.

e_mail:belginturan@gmail.com

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 439
: 512
Kayıt tarihi
: 04.02.09
 
 

Lisansını Anadolu Üniversitesi/ İşletme Bölümü ve Anadolu Üniversitesi/ Sosyoloji Bölümlerinde “O..