Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ekim '10

 
Kategori
Siyaset
 

Ortadoğu'nun "kara" bahtı

Ortadoğu'nun "kara" bahtı
 

 

Ortadoğu; zemini sağlam olmayan aksine türlü tuzak ve balçıklarla dolu bir bataklıktır. Bu coğrafya da var olan zengin kıymetli kaynaklarda göründüğü değerden çok aslında bu bataklığı besleyen tehlikeli bir kanaldan öteye gitmemektedir. 

Petrolün bir gereksinim veya değer olarak ortaya çıktığı “Sanayi Devrimi’nden sonra bu coğrafya Emperyal Ülkelerin dikkatini çekmiş ve özel olarak bu bölgeyle alakadar olmuşlardır. 

Sanayi Devrimi sonrası oluşan “Üçlü İttifak”(Almanya, İtalya(daha sonra itilaflara dâhil olmuştur), Avusturya-Macaristan) ve “Üçlü İtilaf”(İngiltere, Fransa, Rusya) Cephesinin Rakip Ülkeleri birbirleriyle sömürge rekabetine girmiş fakat bu rekabet faturası dünya ya kesilen bir savaşla neticelenmiştir. 

Osmanlı İmparatorluğu’nun da savaşa girmesi Ortadoğu Petrolleri’nde öteden beri gözü olan İngiltere’ye ummadığı bir fırsat vermiş, Irak, Filistin, Yemen ve Hicaz’da taarruza geçerek buraları kendi denetimine almıştır.  

İngiltere’ye sonsuz minnet duygusuyla bağlı olan Araplar Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanmasıyla kendi “bağımsızlıklarını” kazanıp emperyal bir ülkenin sömürüsünden kurtulduklarını sanıyorlardı.  

Osmanlı’nın parçalanması Arapların “bağımsızlıklarının” ayak sesleri bir bakıma habercisiydi.  

İngiltere çekildikten sonra bağımsızlık rüyaları gören Arap Ülkeleri o rüyanın 1948’de İsrail’in bağımsızlığını ilan etmesiyle korkunç bir kâbusa dönüşebileceğini nerden bilebilirdi ki? 

Anlaşılan Amerika Birleşik Devletleri ve Batı İttifakı, Birinci Dünya Savaşı’nda ki sadık müttefikleri Arap Devlet ve Milletleri’ne bu sadakatinin mükâfatını vererek adeta bir “vefa” örneği gösteriyordu. 

1948’de İsrail’in kurulmasıyla aldatıldıklarını anlayan Arap Devletleri 1948, 1967, 1973 ve bu zamana dek süregelen savaşların ilk adımlarını atmış fakat her savaş bir başka kaybın habercisi olmuştur. 

Günümüzde kendi aralarında bütüncül bir tavır koyamayan Arap Dünyası özellikle Şii-Sünni ikilemi içinde adeta bocalamaktadır. 

Arap ve Sünni olmayan Şii İran’ın bölgede güçlenmesi Sünni Blok Ülkeleri için bir endişe kaynağı oluşturmuş fakat ne ilginçtir ki aynı ülkeler bu endişenin panzehirini “Vefalı Ülkelere” yaklaşmak olarak değerlendirmişlerdir.  

Ortadoğu’da ki var olan rekabet bu coğrafya da çeşitli emelleri barındıran emperyal ülkelerin ekmeğine yağ sürmekten başka bir işe yaramadı. 

Ortadoğu’da ki Ülkelere yönelik Amerika ve Avrupa’nın bilinen tavırları dışında farklı bir strateji izleyen Yunanistan Türkiye’ye üstünlük sağlamak için Ortadoğu’da ki Sosyalist Ülkelere yakınlaşma siyaseti izlemiş ve bunun meyvelerini uzun dönemde toplamıştır.(Örnek Kıbrıs Politikaları’nda Bazı Arap Ülkelerin Yunan safında yer alması ve bu ülkeler tarafından KKTC’nin hala tam olarak tanınmaması). 

Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti’nin bölgeye yönelik son adımları Yunanistan’ın var olan kazanımlarını gidermeyi gütmüşse de, bu kez de bölgenin iddialı ülkelerinden Mısır bu adımları kendi etki alanı için tehdit görmüştür. 

Bu yüzden Türkiye’nin son zamanlarda Yunanistan ile alakalı son teşebbüsleri( MGK’nın yayımladığı “Kırmızı Kitap”ta tehdit ülkeler arasında gösterilmemesi, Iranda dâhil, ) İran ile başlayan yakınlaşma politikaları” bu kapsamda değerlendirilmiştir. 

İsrail’e yönelik Türkiye’nin son dönemlerde gösterdiği sert tutumda Arap Kamuoyu’nda tüm yönetimler bazında olmasa da sempati toplamıştır. 

Son dönemlerde ortaya atılan “Yeni Osmanlı” Fikri de böyle bir ortamda dile getirilmiştir.  

Rusya’nın Ortadoğu’da giriştiği bazı adımlar da bu bölgede yaşanan rekabetin bir başka boyutudur. 

Eski Sosyalist Ülkeler ve İran ile yürütülen süreç Rusya’nın da bölgede Sovyetler Dönemi’nde var olan etkisinin tekrar imarı için giriştiği diplomatik adımlardır. Buna İsrail ile son mukavele edilen “Ortak İnsansız Hava Aracı” Anlaşması’nı da ilave edebiliriz. 

Avrupa Birliği’nin Türkiye’den vazgeçememesinin nedenlerinden biri de yine bu ülkenin Ortadoğu ile olan komşuluğu ve bu ülkenin ekonomik ve siyasi gelişimidir.(Örnek: The Economist Dergisi’nin son sayısında ki Türkiye’den “Avrupa’nın Çin’i” olarak bahsetmesi) 

Netice İtibariyle; Başta da belirttiğimiz üzere Ortadoğu’nun sahip olduğu zenginlikler Emperyal Ülkelerin bölgede mevcut olan kaygan zemini "görmesini engelliyor." Belki de kendi yarattıkları kaygan zemindir malum gerçeği "görmemelerine" neden olan. Ne dersiniz?  

 

 
Toplam blog
: 204
: 673
Kayıt tarihi
: 07.02.08
 
 

Adım Harun ÖZYURT. 11 Şubat 1983 günü Almanya'nın Frankfurt şehrinde doğdum. 1986'da Türkiye'ye dönd..