Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Aralık '14

 
Kategori
Güncel
 

Osmanlı olabilir miyiz?

Son zamanlarda bir Osmanlı sevdası aldı başını gidiyor. Osmanlı Devletine ait ne varsa yok edenler şimdilerde bunu dillerine doladılar. Gerçi bununda diğer gereksiz konuşmalarda olduğu gibi gündemi değiştirerek başka işleri ve yürütmenin rahat yapılması için yapıldığını düşünsem de bazı şeyleri söylemek gerektiğine inanıyorum. 623 yıllık bir devlet olan Osmanlı Devleti için söylenecek çok şeyler var. Yeri gelecek çok gurur duyacağımız ve yeri gelecek belki anlamadığımızdan “bu neden yapılmış” diyerek şaşıracağımız olaylarla dolu tarih. Ne olursa olsun o bizim tarihimiz. Bizim geçmişimiz. Allaha ne kadar şükretsek az ki Türk tarihi boyunca utanılacak ve yüz kızartılacak bir olayımız olmamıştır.

Gelelim Osmanlı özentisi olanlara. Osmanlı devleti devrini artık tamamladı. Bundan sonra yeni bir Osmanlı Devletinin kurulmasının mümkün olmadığının bilinmesi gerekiyor. Yaşanılan o devrin düşüncelerinin de artık günümüzde kimseyi ikna etmeye yetmeyeceğinin de bilinmesi gerekiyor. Mesela cumhuriyet ilan edildiği dönemde devletin nüfusu 13 milyon kişi idi ve 11 milyon kişi köylerde yaşıyordu. Avrupa Birliğine “Köy nüfusunu azaltacağız” diyerek söz verenlerin bunu neden göremediklerini anlamıyoruz. Hatta köylü nüfusunu azaltamayınca yasa çıkararak köyleri mahalle yaparak çıkış yolu bulduklarını unutmamak gerekiyor. Daha vahimi 40 bin civarında olan köyün neredeyse tamamına yakınında okul dahi yoktu. Yani, insanlar okuyamıyorlardı. Voltaire “İstanbul’da bir yılda yazılanlar, Paris’te bir günde yazılanlardan azdır!” ifadesini kullanır. Erkeklerin sadece yüzde yedisi, kadınların sadece binde dördü okuma yazma biliyordu. Gerçi geçtiğimiz günlerde bir AKP’li yetkilinin çıkıp “Eğitim seviyesi arttıkça oyumuz azalıyor” şeklindeki sözlerini duyunca bu tür özlemlerini ve okulsuzlaşmayı istemeleri belki de normal karşılanmalıdır.

O dönemi kısaca düşünürsek, neredeyse hiç arabamız yok, toprağı ekeceğimiz ve süreceğimiz traktörümüz yok, kuyulardan su çıkaracağımız motorumuz yok, memleket hastalıktan kırılıyor. Resmi kayıtlara göre Osmanlı Devletinin son dönemlerinde binlerce köyde veba salgını varmış. Bunlar hem insanları hem de hayvanları öldürmeye yetiyor. Sıtmaya yakalananların sayısı nüfusun %20’sine ulaşmış, bunun yanında diğer bazı hastalıklarında varlığı ve yaygınlığı da bilinmektedir. Doktor sayımız az, hemşire sayımız az, meslek sahibi olanımız neredeyse hiç yok. İnsanların savaş haricinde yaşam ortalaması 56 yıl. Gerçi günümüzde de satıla satıla bir şey kalmadı ama o dönemde de neredeyse her şeyimiz yabancılarındı. Türklere ait pek bir şeyimiz yoktu.

Bunlar elbette kötü yanları. Bunun yanına oldukça başarılı ve iyi yanları da var. Bunlardan bahsetmeye kalkarsam herhalde kitap yazmak gerekir. Osmanlı Devleti zamanının en iyi yapılanmasıydı belki ama artık o bitti. Bizler daha kendi memleketimize sahip çıkamaz, her karış toprağın satarken sesimiz çıkmazken bir de Osmanlı hayali kurarak başkalarının düşmanlıklarını üzerimize çekmenin ne anlamı var. Osmanlıyı istemek şimdilerde Osmanlı topağı olan yerde kurulan 30 civarındaki devletin düşmanlığını istemek demektir. Bu nedenle Osmanlı Devleti tarihimizin en güzel ve değerli zamanlarından bir devredir. Orada kalmalıdır. Onlardan alınacak derseler vardır. Alınmayacaklar ve sakınılacaklar vardır. Teraziyi iyi dengeleyerek yolumuza devam etmeliyiz. Unutmamak gerekir ki biz Türkler muhteşem bir geçmişe sahibiz, ancak muhteşem bir geleceğe sahip olabilecek miyiz? Bunun düşünmeli ve buna göre çalışmalıyız. Bunu isteyenlerin aslında isteklerinin arka planlarında yatanların ne olduğunu tahmin edebiliyoruz. Birileri şimdilerde rahat bir şekilde yapamadıkları şeyleri Osmanlıcılık ayakları ile gerçekleştirmek istiyorlar. Uyanmak gerekiyor. Bazı şeyleri iyi görmek gerekiyor.

 
Toplam blog
: 4
: 778
Kayıt tarihi
: 31.03.14
 
 

Lisansüstü eğitim aldım. Ankarada yaşıyorum. Eğitimciyim ..