Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Aralık '14

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Osmanlıca zorunlu ders olmuş iyi mi!

Osmanlıca zorunlu ders olmuş iyi mi!
 

Kaynak: İnternet


Osmanlıca zorunlu ders olmuş iyi mi; buna sevinebilecek olanların Türkçeyi kullanma konusundaki başarısızlıklarını bizzat gelen maillerden gözlemlemiş biri olarak Osmanlıcayı Arap dili ile karıştırdıklarını ve ezberledikleri dualar ile bildiğiniz yabancı diller hangileridir dendiğinde "Osmanlıca" diyebileceklerini sandıkları konusunda ciddi bir kaygım var.

Üzerinize afiyet, üniversitede dil ailesini öğrenmiş biri olarak size bir giriş, gelişme ve sonuç sunardım lakin Osmanlıca diye bir dilin olmadığını ifade etmekle yetineceğim.

******

Recep Bey niçin sürekli Osmanlıdan kalma kimi Fars, kimi Arap kökenli kelimelerle duygu ve düşüncelerini ifade ediyor diye düşündüğümde en elle tutulur yanıtım: Bildiği dil budur oldu.

Nitekim "Van minute" dediğinde yaşanan şaşkınlık da bundandır!

Recep Bey İngilizce, Fransızca, Ruça ya da Almanca biliyor olsaydı kim bilir nasıl bir hitabet dili oluştururdu?

Ladies and gentlemen, madam-mösyöler nasiplerini almazlar mıydı?

******

Bir vakitler Ajda Pekkan konuşurken araya Fransızca, İngilizce kelimeler koyuyor, neredeyse "Ayy nasıl deniyor sizin dilde" tarzında gözlerini yukarıya dikip dilini ağız içinde dolandırıp da "Dilimin ucunda..." der gibi TV'lerde boy gösteriyordu.

Allahtan Sezen Aksu ortaya çıktı ve o vakitler sergilediği doğal, sevimli hali ile Türkçe konuşmanın yanı sıra samimiyetin de prim yapabileceğini gösterdi.

O vakitten beridir Emel Sayın yapmacıklı konuşmasını, kirpik kırpıştırmalarını bırakmıştır. Ajda da bir aydınlanma yaşayıp şıp diye anadilini hatırlamıştır!

******

Şöhret basamakları kolay çıkılmadığı gibi, orada kalmayı sağlamak da emek gerektiriyor!

Siyesetçiler de öyle...

Lakin bilmediğin mecralara akmayacaksın; mesela Twitter'ı kapatma falan gibi çıkışlar yapmayacaksın. Üç gün kapatırsın-beş gün ki sen kapattığını sanırsın lakin bilmediğin mecrada meydan okumayacaksın, zira kapattığını sandığın yerde yerden yere vurulursun!

Bildiğin şeylerden yürümek en doğrusudur düsturu ile Recep Bey de ağırlığını "Osmanlıcanın zorunlu ders olması" konusunda kullandı.

İmam Hatip yerine düz liseden mezun olsaymış, sanal diploma yerine sahiden üniversitede kızlı-erkekli dirsek dirseğe okumuş olsaymış, tercih ettiği eğitim sistemi bu mu olurmuş?

******

Mahalle aralarında bazı delikanlılar vardır, "Mahallenin Abisi" tarzında takılır; mahallenin namusu da, olan-biteni de yalnızca onlardan sorulur gibi yaşarlar.

Okula giden yaşıtları "İnek", kavgaya karışmaya istekli olmayanlar "Muhallebi çocuğu"dur. 

Kendilerine sorsanız "en bi kral delikanlı" dır; çorabı içinde bıçağı saklıdır! Sorgulama, anlama-kavrama gibi beyinsel işlevlerle hareket etme yerine biri eleştirdi mi anında tepkisini gösterir!

Diploması yoktur ama diploması olan herkesi cebinden çıkaracağına inanır...

En basit eleştirinin en ağır hakaret olduğu konusunda koşulsuz bir inancı vardır. Deşmeye hazırdır; "Kral sensin abi" diyen biri çıkarsa ancak anlık durulur, hınç ile dolar, ille de hesaplaşacağı anı bekler ki bu bekleme sırasında bukalemun halt etmiş!

******

Osmanlıcanın zorunlu ders haline getirilmesinde etken olabilecek verileri irdeledikten sonra din dersinin henüz anaokulundan vaz geçilip, ilkokul öğrencilerinin tümüne uygulanma durumuna göz attığımızda karşımıza biraz daha farklı bir resim çıkıyor.

O resimde yalnızca eksikli bir yetkilinin kendini iyi hissetmesi için toplumu kendi yeterliliğine uydurma çabaları değil, aynı zamanda ciddi bir ideal peşinde olduğunun bir göstergesi oluyor!

O ideal ki kendi eksikliklerinin hıncını alma konusunda ona fırsat sunuyor!

Sonucu ne olur diye düşünmek bazılarının fıtratında olmadığından kendilerini ölümsüzlük iksiri sunulmuş özel kişiler olarak görerek günün haşmetini yaşarken fazlaca kaptırıp sultan falan olduklarına inanma dönemindeler ki yaptırdıkları sarayları fazlasıyla hakettiklerini düşünüyorlar.


Gün gelip, araç oldukları sistem uygulamaya geçerse ne BOP eşbaşkanı olması ne de İslam Devleti kurma çabaları kendilerine ne hilafet payesi verecektir ne de lider!

******

Olan Türkiye Cumhuriyeti'ne olacaktır; Kürt dili dersini beklerken bari Çin dili, Japonca falan da ekleyin ki yabancılara karşı vitrinlik "Çeşitimiz bol" imajı versin!

******

Ay neredeyse unutuyordum, hani dedim ya bana gelen maillerden Türkçeyi doğru-düzgün kullanamayanlar muhtemelen bu uygulamadan dolayı sevinmişlerdir diye...

Valla çok da sevinmesinler derim!

"Sen" diye başlayan bir hitap şekli Türkçede hiç tanımadığın kişiler için kullanılmaz, ancak çok yakın olduğun kişiler için kullanılır. "Sen" diye hitap etmek, yakın kişiler dışında, amiyanedir. Bir anlamda "sen kimsin ki benim gözümde" demektir!

Recep Bey'in ağzı ve düşünceleriyle konuşanların ortak dili şudur: Sen!

Yahu, ne beni tanırsın, ne de yakımsın, "sen" diye hitap etme hakkını nereden alırsın?

Nereden aldıkları aslında ortada. Maksat ise gayet açık ve net!

Küçümsemek!

Osmanlıca bu konularda onlara ışık tutamamış demek ki; işin iktidarından değil de ayakçılığından öğrendikleriyle ahkam kesiyorlar!

 

Mail: gulgun_2006@hotmail.com

Twitter https://twitter.com/Gulgunkaraoglu

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..