Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Hakan Karaduman (Akdenizli)

http://blog.milliyet.com.tr/akdenizli

26 Haziran '07

 
Kategori
Mizah
 

ÖSS ve Mazot!

ÖSS ve Mazot!
 

(Bu yazı sonlara doğru şenleniyor, uzun muzun idare ediverin)

İnsanın aklına gelecek en son iki kelime olmalı, aynı başlıkta toplanacak: Mazot ve ÖSS. Magazin dünyasında buna benzer "para çanakçılarının" benzer sözleri olurdu. Adamlar paraya önce tuzak hazırlayıp sonrada kazdıkları kuyuya düşenleri toplama konusunda çok iyiydiler. Herkese sanatçı dendiği magazin programlarının miladı "televole", futbolcuların kırışık tenlerinden bahsedince bazı kadınlar nefret ettikleri futbola birden bire yeni terminojilerle dalmışlardı. Aman dedim şimdi yandık. Eğer bizim kadınlar bu futbola merak sararlarsa daha bu iş çoook uzun sürer gider. Öylede oldu "netekim". Şimdilerde ülkemiz futbolu mafya söylentilerinin gölgesinde "güçlü olan kazanır" yerine "parası olan kazanır mantığıyla" gidiyor olsa da, reytingini hiç düşürmeyeceği görülüyor. 1600 yıllarında İngiltere kraliçesinin saraya-Topkapı- hediye ettiği orgu kurmaya gelen bir İngilizin çaktırmadan bekleme odasının penceresinden seyerettiği, padişahın cariyerelerinin futbola benzer bir oyun oyandıkları anlatıla gelse de -belki de İngilizler oradan esinlenmişlerdir- beyaz cam futbolu bambaşka.

Sizi kuşatan ama sizin çok dışınızda : Beyaz Cam.

Efendim, "beyaz cama" konuşma modası artık iyice yerleştiğinden olsa gerek son zamanlarda miting alanlarında iki kelimeyi yan yana duyar olduk: Mazot ve ÖSS.

Eskiden mazot dendiğinde akla çiftçinin traktörü, balıkçının teknesi gelirdi. Köylü ve çiftçiye sürekli mesafeli duruşunu taa İttihatt ve Terakki'den bu yana sürdüren, üstelik Büyük Önderin ısrarla vurguladığı "köylü efendimiz olacak kadar önemlidir" vurgusuna rağmen, sürekli köylüleri bilmem kaçıncı sınıf bile görmeyen anlayışın bir sonucu olarak baktığınızda hemen şaşırmış olmalısınız sayın Baykal'ın da bu söylemi kullanmış olmasına.

Lütfen hemen şaşırmayınız. Mazotla çalışan arabalar benzinli arabaların sayısına yaklaştı da ondan bütün mesele. Artık daha ucuz diye "tarrr, tarrr" seslerine şehirlerde alışmaya başlamakta yarar var. Bilirsiniz dizel arabaların eskidikçe gürültüleri artar. Bizim buralarda böbrek taşı olanlar pancar motorlu teknelere binip balıkçılarla bir süre takılırlar. Sarsıntı, gürültü derken yararlı olduğunu söyleyen çok hasta duydum. (Parantez içi; panik atakla ilgili bir yazı yazmıştım "fi" tarihinde. Taze limonu kabuğuğla "atak anında" tüketmek çok iyi sonuçlar verdi benim hastalarımdan gözlemlediğim. Paranetezi kapat)

Şimdi bu mazot hikayesi aklıma bir başka hikayeyi getirdi. Son derece kötü vasıfları olan bir adam, birgün, sırf eğlenmek adına yerdeki at pisliğini alıp kör bir dilenci çocuğun kafasına, sanki saçlarını okşar gibi güzel sözler eşliğinde sürer. Sonrada çeker gider. Kör dilenci çocuğu hayatı boyunca kimse sevmemiştir, okşamamıştır yetimi. Zannederki çocuk, kendisini sevdi saçlarını okşadı adam. O denli mutlu olur ama asla öğrenemez gerçeği. Belki de bilmemesi sağlanır. Ödül olarak Tanrı, kör dilenci çocuğun kafasına at pisliğini süren adamı cennete gönderir. Farkında bile olmadan bir çocuğu mutlu edebilmesinden ötürü, kimsenin yapmadığından ötürü onu cennetine alır. (Tanrı'nın 99 isminin tek Türkçe söyelenen biçimi "Tanrı" sözüne tepki gösteren arkadaşlarımız var burada. Anlattığım hikeyeye hemen öfkeyle bakmışlardır. Aman canım kardeşim, "bundan 100 yıl önce İslam daha yaşanabilir ve daha hoşgörülüydü. Sonraları senin gibi dini kendi pisikotik sorunlarına ve özellikle aşağılık komplekslerine alet etmiş tipler çıkınca hoşgörü kalktı" demeyeceğim. Öyle söylersem benzemeye başlayacağız, almayayım)

İşte bizim politikacılar da "mazot bir YTL olacak" deyince o kadar çok kişiye "tatile gidebiliriz o zaman" dedirtti ki, belki cehennem yolundan dönebilirler bu verdikleri mutluluklarla, yalan bile olsa. Dönemezler mi? Kimbilir...

Onlar aşık teyzesi, onlar aşık amcası: Küçük olsun benim olsun, yanımda öldüğümde yoldaş olsun. Ne halk ne ülke ne vatan: Benim partim ve kullarım olsun.

Neyse efendim mazot hikeyesini tatlıya bağladıktan sonra (aç parantez; dondurma üstü mazot, harika oluyormuş, bizim politikacılar diyoooorr, kapat parantez) gelelim ÖSS meselesine.

Onca adam, onca para birarada durur da, bizim politikacı kaçırır mı böyle bir konuyu. Offf, tam 5 milyar dolar yada 7 milyar YTL. Paraya bak sen! Milyonlarca genç, of of; milyonlarca aile, of of; milyonlarca oy, oyyy oy Eminem, nedir bu güzellikler aman nedir bu güzellikler!

Ciddi olalım efendim, ciddi olalım. İşin bu kısmı ok! Gelelim ironik tarafına.

Geçen bir blog okudum ironiyi merak etmiş bir dostumuz. "Komedidram" diyorum ve devam ediyorum.

Adamlar o kadar uzaklar ki ÖSS'den falan, kendilerine verilen danışman fikirlerinin eşeğine binmişler yalpayarak konuşuyorlar. Bakın size politikacı manzaraları:

ÖSS'yi,

1: Kaldıracağım! Pardon, neyi kaldırıyorsunuz? "Efendim, liseden başlayarak sürekli sınav yapacağım sonra lise iki de diyeceğimki o çocuğa 'kerdeşim senin yeteneğin yok, sen ayrıl hele, seni maragoz yapcaz". Çocuk da 'başüstüne sahip, başüstüne. Zaten kim ister bu zorlu yola girmeyi. Amma beni ilkokuldan beri dersaneye gönderir babam. Babam işçi, şimdi ben ne deyicem ona?'

Şimdiki rakamlarla "hadi sen marangoz olcan" dediği genç sayısı tam 1 milyon! Her yıl eklenen; ekleyivereyim. Güzel!

2: Kaldıracağım! Pardon, neyi kaldırıyorsunuz? "Efendim, ÖSS'yi kaldıracağım herkesi üniversiteye kaydettirecem." Çok güzel. Çaycılara televole yapımcıları Prof'luk ünvanı verir. Onlar da "ekistiliyantelistik bir bükeçle olayları irdeleyen" derslerini anlatırlar. Ha, burada 300 kişilik amfiye 3000 kişi sokulacağından iyi bir havalandırma gerekecek sınıfta. Tanıdığım birçok ziraat mühendisi kahvelerde duvar işçiliği yapar (ok oynarlar). Artık onlarda kahvehane işletmeciliğini öğrenirler, yeni iş kolları açılır.

Bir turist arkadaşım birgün şöyle demişti; "yahu sizin ülkede amma gay kulübü var". Çok şaşırarak neden öyle düşündüğünü sorunca, ülkemizde nereye gitse sadece erkeklerin doluştuğu, el şakalarının yapıldığı kahvehaneler görmüş, aklına gelmiş. Tabi işin latifesinde mutlaka ama 80 öncesinde el ele dolaşan bizim bacılara da buna benzer şeyler çokca söylenmişti yanılmıyorsam. Abartmayı seviyoruz vesselam. Kadını eve kapat, mamus kurtulsun derken şimdi de kahvecilerin başına beklemedikleri bir durum.

3: Kaldırmayacağız, yumuşatacağız! Hoppala, ne demeliki? Bırakın böyle kalsın. Ben birşey bulamadım. "Madem kaldırmayacaksın niye yumuşatırsın" demezlermi ki adama? öncesinde kalkı...şıışşşşştt "bereket" yok bu işte:)

İroni dedik ya, künefe üzeri dodurma misali, biraz da sıcak kısmından bir iki söz edip ben kaçayım.

Künefeyi gurmeci arkadaşlar anlatırlar. Eski bir blog yazısında görmüştüm yanlış anımsamıyorsam. Peynirden yapılan çok güzel bir tatlı olduğunu söylemeliyim -bildiğiniz gibi-. Fırından çıkınca peynirlerin eriyen "lav" dansını görebilirsiniz. İşte onun üzerine dondurma koyduğunuz zaman; tez+antitez= yerken ise ağzınızda "sentez" olabilen ender bir tatlıdır. Sıcak yaz günleri hele.

Gelelim işin "lav" kısmına:

Eğitim sistemimiz 80'lerden buyana, fırsat eşitliğini savunan Büyük Önderin en önemli devrimlerinden "tevhidi tedrisat" çökerken, sayın sol neredeydi? Şimdi 7 milyar YTL gibi dev bir eşitsizlik gücene ulaşmış utanç sektörünü allayıp pullayıp önümüze koyup çözüm diyorlar. Anadolu'nun devlet okulları dökülüyor; hem içi hem dışı. Uyan kardeşim!

15-20 yaş grubundaki gençlerimizin nasıl bir bunalım içinde olduklarını ben acil deneyimlerimden biliyorum. Uyan kardeşim!

Mazot lüks arabalara ucuz girsin derdiyle oy peşindeler. Nereden toplayacan o vergileri? Çiftçilerden köylüden dar gelirliden mi alacaksın? Uyan kardeşim.

23. sabahı eğer yüzde yirmilerde kalırsa Atatürk'ün partisi, demeyecekler mi sana "işte bunlar beşte bir azınlık?" Kim bunun sorumlusu? Uyan kardeşim!

Sahi siz bıkmadınız mı hergün tırriki yalanları dinlemekten? Uyan kardeşim!

Şimdi Solohan diyecek bana "mizah dalına keşke girmeseydin, ne güzel burada iyiydik!" Eee, Süleyman abi mizahtan kafasını kaldırmış, bizde bir iki kelam edelim dedik, ne var bunda yanlız Manitu Solohan?

sağlıcakla kalın.

 
Toplam blog
: 470
: 551
Kayıt tarihi
: 28.08.06
 
 

Ateşten denizleri mumdan gemilerle geçmeye" benzer hayatımız. Mutlaka mavi gökyüzü görünecektir. Gid..