Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Nisan '09

 
Kategori
Sınavlar
 

ÖSS ve SBS’ciler

Sınavların Neresindesiniz?


Sınava hazırlık sürecinde yapacağınız çalışmalarla sınav sonucunuzu önemli ölçüde etkileyecek bir döneme girdiniz. Zaman olarak sınavın çok yakınındasınız. Sonbaharı, kışı bitirdiniz. İlkbaharın ortasındasınız, sonunda da sınava gireceksiniz. Sınava hazırlık için size tanınan sürenin yaklaşık %80’ini geride bıraktınız. Artık son tura girdiniz. Geride kalan zaman zarfında acaba neler yaptım, ne kadar hazırlandım? “Bundan sonra neler yapmam gerekiyor, kalan süreyi ne kadar kullanmalıyım” gibi soruların sorulacağı zamandasınız.

Hangi konumda olursanız olun, puanlarız ne olursa olsun bundan sonra başarırsınız demek istemiyorum. Bu Nasrettin hocanın yürüyüş hikâyesine bağlı.

Nasreddin Hoca tarlasında çalışırken oradan geçmekte olan birisi sormuş:

- "Bey Amca! Falan köye kaç saatte gidebilirim?" Hoca, bu soruya hele biraz yol al bakalım demiş. Adam aynı soruyu üç kere tekrarlamış; ama farklı bir cevap alamayınca yoluna devam etmiş. Biraz yürüdükten sonra arkadan Hocanın:

- "Evlat, gel!" dediğini işitmiş. Adam gelince de Hoca soruyu şu şekilde cevaplandırmış:

- "Sen tam üç saatte oraya varırsın, " demiş. Adam sinirli bir şekilde

- "Be bey amca! Madem biliyordun, şunu baştan söylesene, " deyince, Nasreddin Hoca şöyle savunmuş kendisini:

- "İyi de, ben senin nasıl yürüdüğünü nereden bilebilirim ki."

Bu güne kadar herkeste değişik yargılar oluşmuştur. Bu yargılar kimini olumlu yönde etkilerken, bir kısmını da olumsuz yönde etkiler; pilavdan dönmesine neden olur. “Ben asla başaramam” diyen birini bir cümle ile bu olumsuz yargıdan vazgeçirmek her babayiğidin harcı değildir. Bu bir inanç meselesidir. Olumlu düşünmek de bir inançtır, olumsuz düşünmek de. Önyargıları değiştirmek atomu parçalamaktan daha zordur demiş, Einştain. Dolayısıyla bir başkasının telkinleriyle korku ve endişeleri (sınav için önyargıları) yoketmenin ne kadar zor olduğunu biliyorum. Üstelik bunun için yeterli süre de önümüzde bulunmamaktadır. Eğer kişi kendi inancıyla çalışıp başaracağına inanmamış, telkin yoluyla hipnozlanmış bir şekilde inandırılmışsa korkarım ki bir süre sonra o öğrenci bir başkasının kendi adına ders çalışmasını isteyecektir. “Sıkma akıl ya iki adım gider ya üç adım” demiş atalarımız. O yüzden, bu saatten sonra bazı öğrencilere iki aylık süre sınavı kazanmak için yeterlidir demenin fazla bir etkisi olmayacaktır. Ümit ederim ki böyle öğrenci yoktur. Ama öğrenci büyük bir inançla “bundan sonra çalışırsam kazanabilir miyim?” diye sorarsa ona yüzde yüz kazanırsın derim. Bu tamamen kişinin vereceği karara bağlıdır.

Hedef belirlemiş, çalışma alışkanlığı edinmiş öğrenciler için yapılacak çok şey vardır. Hala enerjisi yüksek olan bu tür öğrenciler için iyi değerlendirilecek iki ayık koskoca bir süre var önlerinde. Bu iki ay için onlara söyleyebilecek bir şeyler olabilir.

Sevgili öğrenciler;

Şu ana kadar çalıştınız, bir şeyler öğrendiniz. Bu öğrendiklerinizi sınavlarla sınadınız ve karşılığında belirli puanlar aldınız. Bu puanları yeterli bulan öğrenci sayısı çok azdır. Çünkü insanların genelde hedefleri yüksektir. Çalışan ve başarılı olmak isteyen her insan tabiatı gereği sürekli hedef yükseltir. Samsun tıp fakültesini kazanacak puana yaklaşan bir öğrenci kendi kendine “neden Hacettepe tıp olmasın” diye hedefini yükseltir. Dolayısıyla bu günden hedefini yakalayıp son iki ayı yatarak geçirecek öğrenci yoktur. Sınav anına kadar hazırlıklarımız devam edecektir.

Bundan sonra da çalışmaya devam edecek, puanınız ne olursa olsun sınavı kazanacak kullanılmamış tertemiz bir zamanınız vardır diyorum. Yeter ki bu zamanı kirletmeyin, içerisine yabancı maddeler katmayın.

Nedir bu yabancı maddeler?

1. İnanç zayıflığı: Her şeyin başı inançtır. Eğer kişi kendisine inanmıyorsa o kişi yaşayan bir ölüdür. O yüzden kesin bir inançla başaracağına inanmak şarttır. Bunun için kendinizi iyi tanıyın ve kendinize uygun bir hedef belirleyin.

1. Kaygı: Kaygısını sıfırlayan hiçbir insan yoktur. Tüm canlılarda kaygı vardır. Önemli olan kaygıyı hastalık derecesine çıkarmamak veya onu belirli seviyede tutmaktır, kaygıya hâkim olmaktır. Bunu becermeniz gerekiyor.

Bunun içi yapmanız gereken tek şey çalışmak olmalıdır. Çalışmanın dışında hiçbir şey düşünmemelisiniz. Hiçbir şeyi biriktirmeyin, sağdan soldan gelen tazyikleri hiç aldırış etmeyin. Anne-baba, arkadaş vs kişilerden gelen kaygı verici uyarlara kendinizi tamamen kapayın. Sadece çalışmaya odaklanın. Son denemelerden aldığınız puanlar ne olursa olsun oları bir kere değerlendirin ve sonrasında tarihin çöp sepetine atın. (“Eskiye rağbet olsaydı bitpazarına nur yağardı”, eski çöpleri fazla karıştırmayın). Sınav sonuçlarını arkadaşlarınızla, ailenizle, öğretmenlerinizle sık sık değerlendirip moralinizi bozmayın. Onlara bakarak hazirandaki sınavda olacaklara bugünden karar verirseniz kaybettiniz demektir. Hiç kimse gaipten haber veremez. Ferhat’ın Şirin için dağları delmesi gibi siz de ÖSS veya SBS için kitapları aşındırmalısınız. Siz çalışıp, gayret etmelisiniz. Sonunda da; “Mevlâ görelim neyler, neylerse güzel eyler” özdeyişine göre haktan gelene razı olacaksınız. O zaman kaygınız azalır.

3. Arkadaşlıklar: Bu döneme kadar bulunduğunuz dershane veya okulda arkadaşlıklar edindiniz. Bazıları da bundan sonra yeni arkadaşlıklar edinme peşinde olabilir. Sezon sonunda arkadaşlardan ayrılma üzüntüsü yaşayabilirsiniz. Bunlar doğaldır. Ancak bunu dengelemek zorundasınız. Arkadaşlarınızla anlaşıp, sık sık görüşme işini hazirandan sonraya ertelemek zorundasınız. Bu insani bir şey olup bunu muhatabınız da anlayışla karşılamalı. Bu sık sık telefon görüşmelerinizi ve doğal olarak zaman kaybınızı da önleyecektir.

4. Televizyon ve internet: Eğer bu iki şeye takıntınız varsa veya bundan sonra böyle bir hastalığa yakalanırsanız sınavlar için bir şeyler öğrenmeniz hayalden öteye gidemez. Evet, en korkunç zaman hırsızı televizyon ve bilgisayardır. Sınav mı kazanmak istiyorsunuz? Bu iki kutuyu paketleyip 20 Hazirana kadar bir yere emanet ediniz. 20 Haziranda geri alır kaldığınız yerden devam edersiniz. Bunu geleceğiniz için yapmak zorundasınız. Bu bir karardır; bu kararlılığı hedefine güçlü bir şekilde inananlar, kendisine değer verenler gösterebilir.

5. Sağlık: Beslenme ve sağlığınıza dikkat etmelisiniz. Biyolojik ve psikolojik enerjiniz birbiriyle bütünlük oluşturmalı. Uyku saatleriniz düzenli olmalı, üç öğün yemeğinizi aksatmamalısınız.

6. Çalışma düzeni: Evet çalışma şekliniz: hedefleriniz ve deneme sınavlarında aldığınız puana göre bundan sonraki zaman için değişiklik gösterir. Hedefine yaklaşan öğrenciler eksiklerini çıkarıp onlar üzerinde yoğunlaşırken tamamladığına inandıkları konuları da sorularla tekrar ederek kalan süreyi geçirebilirler.

Hedefi düşük tutan öğrenciler bundan sonra konu seçme hakkını kullanabilirler. Öğrenme ihtimali düşük konuları eleyip, puan getirisi yüksek ve öğrenme kolaylığı fazla olan konuları bundan sonra çalışabilirler. SBS denemelerinde 300 puan civarında alan öğrenciler için de aynı durum söz konusudur. Bu öğrenciler iyi bir gayret gösterirlerse bir Anadolu Lisesi kazanmaları hiç de zor olmaz, sonuç da çok güzel olur.

Evet gençler, yapacağınız iki şey var. Üçüncü bir işiniz yoktur. Bu iki iş; çalış-dinlen, çalış-dinlen… olayıdır. Dinlenme aralıkları kısa, çalışma arlıkları uzun olmalı.

Eğer hedefinize ulaşmada takviye ders işinize yarayacaksa 5-10 saat gibi takviye ders almakda fayda vardır.

7. Aile ilişkileri: Sevgili gençler, odaklanacağınız tek şey ÖSS veya SBS’dir. Bu odaklanma süresinde çevrenizde olup bitenleri görmeye, izlemeye pek zamanınız olmayacak. O yüzden aile ilişkileri sizi etkilememeli. Anne-baba ve kardeşlerinizle yarım saatlik bir toplantı yapın. Onlardan özür dileyerek iki aylık süre içinde kendilerine zaman ayıramayacağınızı ilan edin. Bunun yanında size yardımcı olacak davranışta bulunmaları durumunda onlara minnettar olacağınızı ilan edin ve kendi işinizin başın dönün. Unutmayın, bazı durumlarda her koyun kendi bacağından asılır.

Sevgili anne ve babalar;

Çocuklarınıza bu dönemde yardımı eksik etmeyin. Bu dönemde anne baba kaygıları öğrencilerden daha fazla oluyor. Sanki sınava kendileri girecek. Bu kaygının çocuğu motive edici bir şey olduğunu zannediyorlar. Sürekli olarak “oğlum, kızım sen yaparsın, sen başarırsın” demek bir süre sonra ters etki yapar. Bazen “evladım sınavı kazanamazsan da önemli değil, ucunda ölüm yok ya, senin sağlığın önemlidir” şeklinde çok masum davranışlar da aksi tesir yapıyor. Öğrencide “ zaten başaramayacağım, başkaları da bunun farkındadır” kanaati uyanır ki bu düşünce kaygıyı körükler. Bu yanlışları bazı öğretmen ve dershaneler de yapıyor. Bazı anne babalar bütün faaliyetlerini öğrenciye göre ayarlıyorlar. Evden çıkmıyor, misafirliğe gitmiyorlar. Bir bekçi gibi evde çocuğunu bekliyorlar. Bu durum da iki tarafın kaygısını artırıyor. Çocukları özgür bırakmalı, onların durumunu fazla irdelememeli, özellikle kıyastan kaçınılmalı.

Sevgili anne ve babalar. Çocuğun sınavı kazanmasını mı istiyorsunuz? Şunu peşinen bilmelisiniz ki sadece istemeyle veya temenni etmeyle başarı gelmez. Özellikle muhatabına lafla söylemeyle hiç olmaz. Bunun için ortamı oluşturmaz, zevklerinizden fedakârlık yapmazsanız bu hiç olmaz. Bir öğrenci için başarısızlığın en büyük nedeni çevresindekilerin ona yanlış örnek olmalarıdır.

-Kimdir öğrencinin en yakın çevresi?

Elbette ailesidir.

-Öğrencinin zamanını ne öldürür?

Elbette bilgisayar ve televizyon.

-Çocuk sigaraya neden başlar?

Özenti duyduğu için başlar.


Sevgili anne ve babalar. Siz büyük bir zevkle televizyon izler, internete takılırsanız bilin ki çocuğunuz son iki ayı verimli bir şekilde kullanamayacaktır. Özellikle anneler; o dizi senin bu dizi benim, biraz da babalar; o maç senin bu maç benim derseniz çocuğunuz konsantre olup ders çalışamayacaktır. İş onun, kendisi için çalıyor diye düşünebilirsiniz. Herkes işine baksın diyebilirsiniz. Ama şunu bilin ki insan bir robot değildir. Sizin bu tür zevkleriniz çocuğunuzun şeytanları olacaktır. Hepiniz bir araya gelin ve “bizim çocuklarımız dizilerden ve maçlardan daha önemlidir” diye ilan edin. İki ay için 3-5 kitap alın. Anne- baba olarak bu süre içinde kitap okurken çocuklarınız da ders çalışsın. Dinlenmeniz gerektiği zaman da televizyon açmayın. Bu güzel havlarda dışarı çıkıp yürüyüş yapın. Göreceksiniz hem siz hem de çocuklarınız mutlu olacak belki de yeni ve güzel alışkanlıklar edineceksiniz. Çocuklarınız da puanlarını yerine göre 20, yerine göre 50 puan, SBS’lerde 100 puana kadar artıracaklardır.

Sevgili öğrenci ve veliler. Hedefi olup da o hedefe ulaşmayı arzu ediyorsanız bu gerçekleşebilir. Ancak her nimetin bir külfeti vardır. Yukarıda naçizane yazdığım reçete bu işin gerçekleşmesine yardımcı olacağını düşünüyorum. İlaçları alır, perhize uyarsanız; kurtuluş sizinledir. Aksi takdirde “eski tas eski hamam” anlayışıyla yola devam ederseniz o zaman “ya davulcuya ya da zurnacıya” varırsınız. Allah düşlediğiniz hayat için size sabır ve irade versin.

İsmet Yalçınkaya


Kimya öğretmeni
Tokat

 
Toplam blog
: 137
: 1557
Kayıt tarihi
: 23.06.08
 
 

1963 yılı Trabzon Of doğumluyu. Emekli Öğretmenim Eğitimle ilgili konulara ilgim uzun yıllar önce..