Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Ocak '15

 
Kategori
Deneme
 

Öykülerle yolculuk (kırk dördüncü bölüm-devam edecek)

Öykülerle yolculuk (kırk dördüncü bölüm-devam edecek)
 

Öykü demeti


Onların yerleşmesine yardımcı olan Hasan dayının karısı Fatma yenge çay demlemişti. Eski kalaylı bir bakır tepsi üzerinde çayları yanında şekerle getirip “buyurun afiyet olsun” dedi.
 
O sıra Birol ‘lafa dalıp gittiklerini’ zamanı unuttuklarını fark etti.
 
Çayları alırken “sağol dayı öyle tatlı anlattın ki bize işimizi unutturdun” deyince birlikte gülüştüler.
 
Birol Temur efendiye “çayı içip kalkalım, akşama kadar bir iki sefer yapayım” dedi.
O sıra Hasan dayı Temur efendiye “yeğen pek suskunsun. Sen de mi dolmuşçuluk yapıyorsun?” deyince Temr efendi kendini; ‘niye İstanbul’a geldiğini?’ Birolle tanışıklığını kısaca anlatıp “senin anlayacağın emmi ben de iş için geldim. Şoförlük için iş bakacağız” dedi.
 
O öyle deyince Hasan dayı Temur’a bir de memleketlisi olarak yakınlık duyduğundan “Yeğen bizim fabrikanın iki servis arabası var. Başka arabaları da var. Onlara şoför aradıklarını duydum. İstersen bizim mühendisle konuşayım” dedi.
 
Bu söz üzerine Temur efendi Birol’e baktı. O ‘niye olmasın?’ der gibi baktı. Sonra Hasan dayıdan fabrikanın tam yerini öğrendiler.
 
Birol “Olur; ama fabrika bize uzak. Nerede kalacaksın?” diye Temur efendiye sorunca Hasan dayı “iş ona kalsın yeğen. Bizim oraya Üsküdar’dan gelenler de var. Onlarla konuşur, bir yer bulur. Belki fabrikada kalacak bir yer verirler. Çünkü şoför bulmak öyle kolay değil” deyince hem Birol hem Temur efendi ‘geçerli meslek sahibi oldukları için’ birbirlerine hafif gururlu bakıştılar.
 
Birol “valla arkadaş sen bilirsin. Bak dediğim gibi şoför ehliyetin olduğu için hemen iş bulacaksın. İstersen dayı konuşsun işine gelirse girip çalışırsın” dedi.
 
Onlar bu şekilde konuşurken Hasan dayı içinden “eee adamların geçerli mesleği var.  Bu zamanda meslek olmayınca iyi iş bulmak zor tabi” diye geçiriyordu.
 
Birol Temur efendiye “dayının sohbeti hoş yine geliriz. Benim dayı da Hasan dayıyı görseydi severdi” dedi. Hasan dayıya kısaca dayısını anlattı sonra Temur efendiye “biz kalkalım. Sen dayının teklifini düşün. Dayım da sana iş bakıyordu. Birine karar verirsin. Eğer fabrikada çalışmayı düşünürsen, gelir Hasan dayının tanıdığı mühendisi buluruz. Fabrikaya başvurursun” dedi; ama bu sırada aklı bir görünüp kaybolan Hasan dayının kızında kalmıştı.
 
İçinden “dayıma söylesem bana ister mi acaba?” diye geçirirken “bir görüşte kız mı istenir salak” diye kendine kızıyordu. Ama ne yapıp yapıp bu köye tekrar gelip bu kızı tekrar görmeyi kafasına koymuştu.
 
Bu düşünceyle ayağa kalktı. Gözü eve kaydı ‘acaba kız yine görünür mü?’ diye. Temur efendi Birol’un bakışından onun kızı görmek istediğini anlayıp gülümsedi; sonra onun omzuna vurup “doğru vakit geç oldu. Sonra yine görürüz Hasan dayıyı” derken sanki ‘meraklanma kızı görmeye tekrar geliriz” der gibiydi.
 
Hem Hasan dayı hem Birol Temur efendinin gülümseyerek “vakit geç oldu. Sonra yine görürüz hasan dayıyı” deyişinde bir başkalık sezmiş Hasan dayı bunu Temur efendinin hemşeri samimiyetine vermiş; ama Birol onun niye gülümsediğini anlamamış içinden “bu niye gülüyor böyle?” diye geçiriyordu. Zaten kız da gözükmemişti.
 
Temur efendiye “tamam gidelim” dedi. Hasan çavuşla ve o sıra gelen Ali ile vedalaşıp arabaya bindiler. Birol arabayı çalıştırıp tam yürüteceği sırada “hoşça kalın” demek için yana Hasan çavuştan yana dönüce gözünün kuyruğuyla kapıya çıkan Hasan dayının kızı görünce kızardı; ama bir şey belli etmemeye çalışarak arabayı yürüttü. Bu sırada Temur efendi ona  “ne o pancar gibi oldun tertip?” derken gülümseyince Birol onun az önce niye gülümsediğini anlamış, utanmıştı.
 
Bunu fark eden Temur efendi “hadi utanma utanma. Gene geliriz kızı görmeye. Bunlar iyi insan deyince” Birol merakla “belli mi ettim yoksa?” diye sordu.
 
Temur efendi “yok belli etmedin. Ama biraz daha kalsaydık kesin belli edecektin. Hele kızı en son görüp kızarışın” dedi.
 
Birol “tamam tertip de Allah için kız güzel değil mi?” dedi. Temur efendi her zamanki ‘soğuk’ bilmiş haliyle “gönül kimi severse güzel odur tertip” diye cevap verdi.
 
Bu sırada arkalarından bakan Hasan dayı Birol’ün kızarışından kızını beğendiğini anlamıştı.
 
Her kız babası gibi kızının beğenilmesinden memnun olmuştu tabi. Birol’ün dolmuşu olduğunu düşününce daha memnun içinden “kim bilir kısmet” diye geçirdi. O sırada kapıda duran kızına baktı. Kızın bir şeyden haberi olmadığını fark etti. Onun bir gün gelin olup gideceği aklına düşünce içinden kızına karşı daha bir sıcaklık duydu. Kızına hayırlı kısmet vermesi için Allah’a içinden niyaz ediyordu.
 
Bu düşünce ve kaygılarla evine girerken evine yönelen Ali’ye “Ali oğlum az sonra gelin de yemek yiyelim. Evi sonra beraber yerleştiriz” dedi.
 
Ali “sağ ol dayı. Ben eve bir bakayım gelirim” deyip evine gitti.
 
Bu sırada dolmuşta Birol ve Temur efendi Hasan dayıdan, bu köyden onların geldikleri köyden konuşuyordu.
 
Temur efendi bildiği kadarıyla Hasan dayının geldiği köy hakkında bilgi verirken Alevilerin kendi hallerinde çok iyi insanlar olduğunu anlatmaya çalışıyordu. Tabi bu sırada Birol’ün ailesinin de Alevi olduğunu bilmiyordu.
 
Çünkü Birol ve ailesi Osmanlı zamanında Anadolu’dan göçüp gelmiş Alevi Türkmenlerdendi. Ama Birol asker ocağında falan ‘belki yeri gelmediği için’ bundan hiç bahsetmemişti.
 
Onun için yine renk vermeden Temur Efendinin Hasan dayıdan yola çıkarak köylerine yakın onların köyü ve diğer Alevi köylerinden onları överek bahsetmesini dinliyordu. Bu sohbetlerle Kadıköy’e dönmüşler durağa gidiyorlardı.
 
Bu sırada Ramiz dayı Temur efendiyle Birol gecikince onları aramaya çıkmayı bile düşünmüştü ki; karşıdan onları görünce rahatladı.
 
Acelesi “keraat vakti” yaklaşmıştı. Bir an önce onlarla beraber eve gidip Birol’ün kendini Kosta’nın meyhaneye getirmesini isteyecekti.
 
Çünkü Ferhat çavuşla Kosta’nın orada buluşmayı kararlaştırmışlardı ve içkili araba kullanmayı sevmezdi.
 
Birol arabasıyla gelip onun yanında durdu. Temur efendiyle indiler. Ramiz dayının “nerede kaldınız?” demesine meydan bırakmadan gittikleri köyü Hasan dayıyı onun sohbetini, o köyün Alevi köyü olduğunu ayrıntılı anlattı.
 
Ramiz dayı Birol’ün anlattıklarını dinleyince biraz hayret etti. Yakında Alevi köyü olduğunu bilmemesine şaşırdı. Çünkü Ferhat çavuş da söylememişti. Halbuki Ferhat çavuş da Sivaslı ve Aleviydi.
 
İçinden bunu Ferhat çavuşu sormayı geçiriyordu. O sırada akşam postasını satan çocuk bağırarak “Yazıyoor! Atanın Selanik’teki evini yaktıklarını yazıyor!” yanlarından geçiyordu. Ramiz dayının haber dikkatini çekmişti. Çocuğa seslendi. Bir gazete istedi. Çocuk gazeteyi verirken “al abi oku. Rumlar Atanın evini yakmış” diye bilgi veriyordu.
 
Ramiz dayı çocuğa kızdı. “Sus ortalığı velveleye verme. Nerden biliyorsun Rumların yaktığını. Hem onlar Rum değil Yunanlı” diye çocuğa fırça atınca çocuk biraz çekinmiş “abi bana ne kızıyor. Matbaadan öyle bağırıp gazteyi satmamı istediler” diye kendini savunuyordu.
 
Bu sırada Ramiz dayı aklından hızla Kosta’yı ve Kadıköy’deki Rumları geçirdi. Ne zamandan beri zaten huzursuzdular. Şimdi bu haberle fırsatçılar Rumlara saldırabilirdi. Bunları düşününce Birol’e “çalıştır arabayı arkamdan gelin” dedi.
 
Birol’ün bir şey sormasına fırsat bırakmadan Kosta’nın meyhaneye yöneldi. Aklında fırsatçıların oraya da saldırabileceği gelmişti. Bunu Kosta’ya haber vermeye ve onu meyhaneye kapattırıp kendi evine götürmeyi aklından kuruyordu.
 
Bu düşünceyle Kosta’nın meyhaneye girdi. Etrafta kimsenin olmadığını görünce rahatlamıştı.
 
İçerde Kosta ve eşi Elena akşam hazırlığı yapıyordu. Kızı Elena ve oğlu Aleks’te onlara yardım ediyordu.
 
Ramiz efendi arkasından gelen Birol ve Temur efendiyle telaşla meyhaneye girip oranın da boş olduğunu fark edince kendine “ne bu telaş Ramiz efendi?” diye soran Kosta’ya Ramiz dayı “bırak şimdi sen soruyu. Hadi kapatın dükkanı gidiyoruz” dedi.
 
Kısaca gazete haberini ve niye telaşlandığını anlattı.
 
Çok şey anlatmasına gerek yoktu. Çünkü daha gazete haberini verince Kosta ve eşi Elena durumu anlamış telaşlanmıştı.
 
Onlara merakla bakan kızına ve oğluna “haden çabuk olun. Ramiz efendi ne diyorsa onu yapın” dedi.
 
Hem Kosta’nın çocukları hem Birol ve Temur efendi bir tehlikenin olduğunu anlamışlardı; ama bu telaşı anlamıyorlardı.
 
Bu sırada Kosta’nın çocukları babalarının verdiği talimatla dolaptaki eti ve diğer bozulacak mezeleri alıp çarçabuk paketlediler.
 
Ramiz efendi Birol’e “siz Aleks’le gidin Kosta’nın annesini ve babasını alıp bize geçin. Ama ihtiyarları korkutmayın sakın” dedi.
 
Onun bu duyarlılığı hem Kosta’yı hem Elena’yı çok duygulandırmış ağlamaklı olmuşlardı.
 
Kosta “sağ ol Ramiz efendi. Her şeyi düsünmüsün” deyince Ramiz dayı “aynını biz de Bulgaryada yaşadık Kosta efendi. Biz de yaşadık bu kaçışları” dedi.
 
Her şey hazır olmuştu.
 
Birol, Temur efendi ve Alkes kapıdan çıkarken Ramiz dayı Birol’e aşağıdan bahçelerden taraftan gelip. Kimseyi meraklandırmayın” dedi sonra Kosta’ya “benim ev bahçe içinde. Etrafta bahçeler var. Sizin bizde oluğunuzu kimseler bilmez” diyerek Kosta ve Elena’nın aklındaki son endişeleri de giderdiler.
 
Kosta ve Elena endişeliydi. Çünkü ‘Onlara saldırmayı düşünenler Ramiz dayının evinde olduklarını bilse oraya da saldırabilirler’ diye düşünüp endişelenmişlerdi.
 
Ramiz dayı son açıklamayı yaptıktan sonra “hadi müşteri falan gelmeden çıkalım” dedi.
 
Birol ve Temur efendi Aleksle Kosta’nın eve giderken Elena elinde dükkandan aldıkları Ramiz dayının dolmuşa binmişti.
 
Kosta dolaptan üç dört şişede şarap ve rakı alıp çıktı. Elindekileri ona şaşkınlıkla bakan Ramiz dayının eline verip kapıyı kilitledi. Sonra kepenkleri indirip onları da kilitledi. Bu sırada daha önce kullandığı “cenaze nedeniyle dükkan bir hafta kapalı” yazan tabelayı kapıya asmıştı.
 
Ramiz dayının baktığını görünce “ne bakarsın be Ramiz efendi. Doğru değil mi cenazeye gittiğimiz. Kim bilir belkim senin evinden cenazemiz çıkar bizim” deyip arabaya bindi.
 
Onun bu sözleri Ramiz dayıyı yıllar öncesine götürmüştü. O sıra aynı telaşla dükkanını kapatan Birol’ün babası ona ve aile efradına “iyi bakın buraya. Belki bir daha göremeyiz. Yolda kim kalır kim devam eder yüce Allah bilir” demişti.
 
Onun için Kosta’nın sözleri içine içlemişti.
 
Ama beklemenin zamanı değildi. Aceleyle arabayı çalıştırıp evine doğru yıllandı.
 
Eve vardıklarında daha Birol gelmemişti.
 
Ramiz dayı karısına kısa bir açıklama yapıp bahçenin koca kapısını kapattı ve Kostay’la eşini eve buyur etti.
 
Az sona aşağı bahçe kapısından Birol gözüktü. O da bahçeye girince kapıyı kapattı ve evin önüne geldi.
 
Aleksle birlikte Kostanın babasının ve annesinin arabadan inmesine yardım ettiler.
 
Birlikte eve çıktılar.
 
O sırada radyodaki haberlerde Şişli ve Taksim’de Rumlara ait ev ve işyerlerinin yağmalandığı haberleri vardı.
 
Elena bu haberleri duyunca Şişli’de oturan kız kardeşi aklına geldi. Sessizce ağlıyor Kosta onu teselli etmeye çalışıyordu. Tabi kızı da annesiyle birlikte ağlıyordu.
 
Geçmişte aynı kaygı ve telaşı yaşamış olan Ramiz dayının ailesi de duruma çok üzülmüş; evin içinde bir matem havası vardı.
 
Ama Ramiz dayı çok sevdiği dostu Kosta ve ailesini olası tehlikeden kurtarmış olmanın iç huzuru içindeydi. (devam edecek)
 
Toplam blog
: 182
: 232
Kayıt tarihi
: 12.02.13
 
 

Sanat Enstitüsü yapı bölümünden 1967 yılında Denizli'den mezun oldum. Buca Mimar Mühendislik Özel..