Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Eylül '06

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Öyle yaşa ki

Öyle yaşa ki
 

Uzun kış gecelerinde söylemek için yazılmış uzun hikayeler vardır. Bu öyle bir yazı değil aslında. Ne de yazın sıcak gecelerinde ortamı ferahlatmak için yazılmış bir yazı bu. Bu, belki uzanabilmek için göğe ve uzanmak cesaretini gösterebilmek için yıldızlara, dökülmüş birkaç satır sadece.

Öyle geceler vardır ki, yıldızlara bakınca onlara dokunacak gibi hissedersiniz kendinizi ve öyle anlar vardır ki bırakın yıldızları aslında kendinize bile dokunamadığınızı hatta yaklaşamadığınızı fark edersiniz. İnsan niçin set çeker kendisiyle hayatı arasına? Niçin kendi tercihlerimizi, kendi hayatımızı, yaşamaktan korkarız? Sorumluluk bu kadar ağır olamaz ki... Sorumluluktan kaçarken aslında daha büyüklerini ve ağırlarını üstlendiğimizin farkında değiliz ne yazık ki... Sadece kendi hayatını yaşamak varken, omuzlarına birçok başka, yabancı hayat yüklemek... Bunun nedeni acaba ampirizmin dediği gibi hayatı sonradan öğrenmek mi? Yani birileri bize hayatı öyle bir tanıtıyor ki biz kendi deneyimlerimiz diye aslında başkalarının, ilginçtir ki ne yazık onların da olmayan, hayatlarını yaşıyoruz. Ya da Sokrates’in dediği gibi biz her şeyi önceden biliyoruz da doğru çağrışımı mı yapamıyoruz? Ne fark eder ki? Sonuçta aynaya baktığımızda çok azımız kendini görüyor işte!

Hayatı hep yanlışlardan kaçmak ve doğruların peşinden koşmak diye tanımladılar bize. Hep birileri tanımladı bize hayatı. Biz hep kendi tanımlamalarını yapanların kurallarına uymak zorunda kaldık; çünkü duvarlarımız vardı bizim kırmak için bir neden görmediğimiz. Setlerimiz vardı hayata açılmaya engel. Zordu karar vermek, öyle belledik. Başkalarının kararlarıyla yaşamak en güzel karardı bizim için; çünkü sonuçlar güzel olmazsa suçlanacak birileri vardı daima. Ama cezayı çeken hep biz olduk nedense...

Güzeldi çocukluk. Hep onu, o anları hatırlayarak ve ah çekerek yaşadık. Gençliğimiz, yaşlılığımız bu ahlarla doldu ve göremedik gelip geçen yılların bize uzaktan el salladığını, biz de el sallarken geçmişimize. Çocukken yaptığımız bilinçsizce hareketler güzel gözüktü hep gözümüze. Fark edemedik şimdi yapmamız gereken işler olduğunu. Hani alışmıştık ya hep bizi yediren, giydiren ve kollayan birilerinin varlığına. Unuttuk ne kadar çok çabaladığımızı, bir an önce konuşmak için ve koşabilmek için sokaklarda.

Tembellik için hep bir bahanemiz vardı. Ve vardı aslında aklımızın bir köşesinde bir gün iyi, çok iyi şeyler yapmak. Ama hiç fırsatımız olmadı bunlar için, zaman bulamadık bir türlü. Bizim de yirmi dört saatimiz vardı büyük diye nitelediğimiz insanlar gibi. Ama saat bizde çok daha hızlı işliyordu nedense, vakit ayıramadık hiçbir güzel şeye!

Hadi silkinin artık üzerinizdeki tozları. Yarın değil! Uzatın ellerinizi artık yıldızlara. Emin olun yıldızlar o kadar uzakta değil, siz elinizi bir uzatın yeter. Ama önce ayağa kalkmalısınız!

Öyle yaşa ki
Noktayı koyduğunda cümlen gerçekten tamamlanmış olsun
Üç noktalarla yarım kalmasın hayatın
Yorumlara açık kapı bırakma
Son sözler sana ait olsun
Mahal bırakma yorumlara
Öyle yaşa ki
Bir solukta
Virgüllerle kesilip durmasın cümlen
Ne kadar uzun olursa olsun hayatın
Bir çırpıda okumalı okunmalısın
Öyle yaşa ki
Tırnak işaretleri kullanma
Senin olsun bütün sözler, yorumlar
Sana ait olsun hayat sonuna kadar
Başkalarının kararlarıyla yaşamaya alışma
Daha zor değildir: kendi hayatını kendin yaşa
Alıntılar yön vermesin sana ne de yarınına
Öyle yaşa ki
Soru işaretleri kalmasın akımda
Dönüp baktığında arkaya
Mutlaka bir açıklaman olsun
Yoksa sakın aldırma
Ama ne olursa olsun
Hayatın senin olsun
Ve sakın
Açıklama yapmak zorunda hissetme kendini
Başka hayatlara
Ayraçları başkaları için kullanma
Bırak onlar çözsünler seni
Sen sadece anla kendi cümleni
Öyle yaşa ki
Yalnızca bir tek özne olsun cümlende
Onca yüklemin içinde

 
Toplam blog
: 5
: 533
Kayıt tarihi
: 16.09.06
 
 

Kitap okumak, araştırma yapmak ve resim yapmak başlıca hobilerimdir. Tarih, edebiyat, psikoloji, sos..