Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Kasım '09

 
Kategori
Güncel
 

Öymen olayına bir analiz

PKK sorunu ile Kürt sorununun çözümünde öteden beri iki temel sav vardır: Teröre karşı silahlı mücaleden vazgeçilemez savı ile insanların, tam tarifi yapılmamış olsa da, kabul ettikleri Kürt sorununa ilişkin bir insani ve ekonomik kalkınmanın yürütülmesinin vazgeçilmezliği savı.

Devlet sözde ya da uygulamada, genel süreç bakımından, hem teröre karşı militarist bir çözüm arıyor hem de bir yandan çeşitli şekillerde Kürt sorununu tanıyor ve gereğini yapma konusunda adımlar atmaya çalışıyordu.

Ama, bunu bilinç düzeyinde incelediğimizde, uzun süre baskın olan militarist güçler ve düşünceydi.

Öyle ki, İlker Başbuğ G. K. başkanı olunca, ilk demeçlerinden biri, PKK'ye insan desteğinin önünü kesemediklerini itiraf etmesiydi. Bu belki de kamuya mal olacak şekilde ilk kez söylenen bir şeydi ve insani çözüme yönelik bilinci kuvvetle hatırlatıyordu.

Çünkü PKK terör eylemi yapıyor olabilirdi, ancak, hiçbir örgütünün çoğu ölü, 40 bin üyesi ve milyonlarca sempatizanı olamazdı, bu sorun, terör unsurunu içinde barındırıyor olsa da, anti terörizmin anlıyamayacağı daha öte bir sorundu.

Bu nedenle, birincil çözüm bilinci, militarist değil, insani olmalıydı. Bu anlayışı ta baştan beri savunan sol kesime, sağ kesim de, artık haddi hesabı olmayan kayıplar sonucunda kafasının dank etmesiyle, katılmıştır. Çatlıların hamisi olduğu iddia edilen Mehmet Ağar dahi, düz ovada siyaset diyebilmiştir.

Bu insani yönün son aylardaki mottosu 'analar ağlamasın' sözüdür.

Diğer tonla ayrıntıyı ve dolapları geçelim, AKP, bu 'analar ağlamasın' lafını kendine şiar edinmiştir.

Bu söz elbetteki düz anlamıyla kullanılmıyor, ona yüklenen bir bilinç, içerik ve politika anlayışı var, bu nedenle, AKP'den farklı düşünenler, 'analar ağlamasın' sözünü eleştirmek durumuna sürükleniyorlar.

Onur Öymen'in gafı da, bu tehlikeli sularda yüzmekten kaynaklanıyor. Çünkü 'analar ağlamasın' lafının tersini 'analar ağlasın' demeye getirmeden savunmak tehlikelidir. 'Seni seviyorum' dediğimiz zaman, pozitif bir ilgiyi gösteririz, 'seni sevmiyorum' dediğimiz zaman negatif bir ilgiyi, ama her 'seni sevmiyorum' lafı negatif bir ilgiyi göstermez, 'seni ne seviyorum ne de sevmiyorum' demeye de gelir. 'Seni sevmiyorum' derken, bu ayrımı dinleyene doğru algılatamazsan, sorun başlar.

Analar ağlamasın lafı odağında yaşanan kavgada iki uç da haddini aşıyor: AKP'ciler, karşıt cepheyi, demokratik açılımı desteklememekle, yani anaların ağlamasını istemekle eleştiriyor. Bu yanlış ve haksızdır. Çünkü karşıt cephe demokratik açılımı desteklemiyor değil, AKP'nin demokratik açılım konusundaki yöntemini ve ilkelerini benimsemiyor. İkisi farklı. Ancak AKP'ciler kendi yol ve yöntemlerini, 'analar ağlamasın' lafının altında ifade ettikleri için, kendisi gibi düşünmeyen karşı cepheyi, 'anaların ağlamasını istiyorlar' diye suçluyor.

Karşı taraf ise, AKP'nin yol ve yöntemlerine karşı olduğunu, artık sloganlaşmış ve sembolleşmiş bu motto üzerinden yürütmeye çalıştığında, 'analar ağlamasın' lafını reddederken, 'analar ağlasın' söylemine düşmekten ya da batmaktan kurtulamıyor.

Karşı cephenin yaptığı hata bu. Tartışmada bu slogana bağlı kalması yani. Çünkü burada kaldıkça, sorunların çözümünde insani açılımdan uzaklaşıyor durumu oluşuyor ve kendilerini o noktaya da duygusal olarak savuruyorlar. Çünkü hiçbir polemik ya da tartışma, duygusal savrulma yaratmadan yürümez. AKP'nin 'demokratik açılım'a dair yol ve yöntemlerine karşı geleceğim derken, bu dil oyunu tuzağına düşüyor ve 'analar ağlamasın' demenin yanlış olduğunu göstermenin mayınlı bölgesine giriyor.

Onur Öymen'in başına gelen budur, arazide bir mayına basmıştır.

Düz anlamıyla, temelde Kürt sorununun insani çözümüne işaret eden, ama sonra duygu sömürüsüne dönüşmüş ve karşı cephe için AKP'ciler tarafından mayınlı bir arazi haline getirilmiş olan 'analar ağlamasın' tuzağı başarıya ulaşıyor.

Onur Öymen, şu an ayağı mayına basılı halde duruyor.

 
Toplam blog
: 467
: 1012
Kayıt tarihi
: 21.10.07
 
 

Ankara'da yaşıyorum. Çeşitli güncel konularda, zaman zaman "Neden olaya böyle bakılmıyor?" diye düş..