Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ekim '16

 
Kategori
Siyaset
 

Oyun (!) dışında kalmak…

Oyun (!) dışında kalmak…
 

OYUN-OYUN DIŞI


- Yer; ANTALYA, Zerdallik (Zerdalilik) Mahallesi’ nde, portakal bahçelerinin önündeki açıklık… Anlatacağım zaman dilimi; 20. YÜZYILIN 2. YARISI’ NDA, 1960-1965 ARASI… 8-12 yaşlarımdayken yaşanmışlarımdan bir kuple sunayım size efendim…

- Bu nasıl bir giriş böyle?

- Çayevimizin adına yakışır bir HOŞBEŞ olsun dedim… Sürekli NAHOŞBEŞ konuşuyoruz da…

Yaşanan tüm olumsuzlukların endişesini, öfkesini yansıtan yüzlerde gülümsemeler oluştu…

* * *

- ‘TOP SAHASI’ dediğimiz o açıklıkta 8-15 yaş arasındaki mahallemizin erkek çocukları, bilye, gazoz kapağı ütmece, çelik-çomak, futbol, kız çocukları da yakan top, elim sende, saklambaç oynarlardı. Benim için, futbol oynanması kabus olurdu. Burhan İŞLER Abi (Daha sonra ANTBİRLİK Genel Müdürü oldu), Metin ÜNAL (Daha sonra ANTALYASPOR’ un yıldız oyuncusu ve bir süre de teknik direktörü oldu), Yavuz ÖZCAN (Vefatı sonrasında, Selekler Çarşısı karşısındaki parka adı verildi), can arkadaşım Şükrü İŞLER, Cafer TETİK, Zafer TETİK, Ünal, Hasan, Finike’ li Cüce İDRİS MORKAYA (Antalya’ nın maskotu, Zeki MÜREN’ in manevi oğluydu)… Şimdilerde bir kısmı rahmetli olan arkadaşlarım…

- Bazılarını tanıyoruz…

- Eski bir futbol topunu ortaya koyar, başında kümelenir, aldım-verdim yaparlardı. ALDIM-VERDİM, biraz daha büyük, güçlü ve iyi oynayan iki kişi tarafından yapılırdı, diğerleri heyecanla seçilmeyi beklerdi. Ben kümelenenlerden üç-beş adım geride izlerdim o seçimi. Zayıf, çelimsiz, futbolu beceremeyen, takıma alınmak istenmeyen, bu konuda diğer oyuncularla uyumsuz çocuktum. Antalya’ nın sevimli cücesi İDRİS bile benden önce alınırdı takıma. Ama nasıl da isterdim seçilmeyi… Seçilemezsem iç burkulmasıyla saha kenarına geçip, kızlarla maçı izlerken nasıl da küserdim çocukluğuma… Son oyuncular seçilirken oyuncu yetmediği görülürse, gönülsüzce beni de alırdı kaptanlardan biri. Nasıl da mutlu olurdum… MAÇ SONUNDA GAZOZLAR İÇİLİRDİ. Yendikse de yenildik de bedelini ödedikse de çok mutlu olurdum. Takımlardan birinde yoktuysam, onların harala-gürele arasında gazoz içmelerini izlerdim.

- Çok duygusal bir anlatıydı… Sonra?

- Neden anlattın ki bunu? KESİN BU ANLATI DA SİYASETE GELİP DAYANACAKTIR…

Gülümseyerek bir süre katılımcıları süzdü…

- ORTADOĞU’ DAKİ SAVAŞI ve ARDINDAN KURULACAK MASAYI DÜŞÜNÜN şimdi. Ardından, anlattığım MAÇLARI VE SONUNDAKİ GAZOZ PAYLAŞIMINI… O maçlara ilişkin halimi, tavrımı, duygularımı anımsayın… YÖNETENLERİMİZİN DURUMUYLA ÇOK BENZEŞMİYOR MU?

- Doğru; çok benziyor…

- Benzeşmeyen tarafları var tabii… Ben yana yakıla seçilmeyi, oyuna alınmayı isterdim, beklerdim ama ‘’Beni de alın!’’ diye yırtınmazdım… BUNLAR ÇIĞLIK ÇIĞLIĞA…

- . . .

- Bir fark daha var… Ben yetersiz, yeteneksiz olduğum için oyuna alınmıyordum, BUNLAR HEM YETENEKSİZ, HEM DE GEÇİMSİZLER…

- BİR DE GÜVENİLİR DEĞİLLER SANIRIM; ‘’Şike yapıp yapmayacaklarının garantisi yok.’’ DİYE DÜŞÜNMEKTEDİR DİĞER OYUNCULAR. 

                                                                         Özcan ÇELTİK

                                                                            18.10.2016 

 

 
Toplam blog
: 237
: 361
Kayıt tarihi
: 22.11.06
 
 

1949 Antalya doğumlu, ANSAN üyesi Orman Yüksek Mühendisi, ressam ve öykü yazarıyım. KAKTÜS MEDYA ..