Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Nisan '17

 
Kategori
Felsefe
 

Oyun ve Hakikat

Oyun ve Hakikat
 

Zaman, dama oynayan bir çocuk...


“Zaman dama oynayan bir çocuk, kralın gücü bir çocuğun gücüdür.”
 
Büyük filozoflardan Herakleitos’u çocuklarla oynarken görenler onu kınamak isteyince, filozof: “Sizinle siyaset yapacağıma, çocuklarla oyun oynarım daha iyi” diye çıkışır. İlginçtir bu hikaye… Biraz da korkunçtur…
 
Hayatı tümüyle oyun olarak gören filozof çocukların oyunu ile ülkenin kaderinin tartışıldığı siyaseti nitelik bakımından aynılaştırır. Yetişkin ya da çocuk olmanın; oyun oynamanın ya da siyaset yapmanın anlamı birbirine çok yakındır filozofa göre. Yetişkinlerin ciddiyeti, hayatın oyun olduğu gerçeğini değiştirmez. Söz konusu devlet ya da din bile olsa, Herakleitos için burada bile bir oyun vardır. Yaşamın bizi içine çeken en temel gerçeği oyundur. Oyun oynamayan ya da kuramayan birinin “yaşama karşı itirazlarını” “dekadans” adıyla -kendisini bir bakıma Herakleitos’un halefi olarak takdim eden - Nietzsche anlatacaktır. 
 
Yetişkinlerin ciddiyeti; olgunlaşan bir aklın, olgu ve değerler arasında hiyerarşi kurmasına dayanır. Çocuğun henüz kemale ermemiş aklı, ölümü bile oyun konusu yapabilir. Yetişkinlerin artık aklen yetişmediği günümüz dünyasında yetişkin ciddiyetini anlatmak zor. Eskiden köy ve şehir arasında, yetişkin profili bakımından açık bir ayrım vardı. Köyde tarım ve hayvancılığa dayalı işlerde, yetişkinin yaptığı işleri çocuğun da yapabilmesi ve şehirde ise yetişkinin tahsili sayesinde çocuğundan kesin ayrılışı bu ayrımı belirliyordu. Şehirde çocuk için yetişkin, arasında en azından ciddi bir eğitim farkı olduğundan, daha baskın bir otorite iken, köyde emeğinin ikamesinin kolaylığı otoriteyi yumuşatıyordu. Bugün bilhassa teknolojinin yaygınlaşması ile birlikte yetişkin ciddiyeti ve otoritesi anlamını yitirdi. Artık herkes çocuk ve teknolojik oyuncakların müptelası…
 
Siyaset yapmak ve çocukların oyununa dahil olmak arasında herhangi bir fark görmeyen Herakleitos’un bugün anlaşılması sanırım biraz daha zor. Ülkenin kaderinin belirlenmesi anlamında siyasetin ciddi yüzü artık görünmüyor. Siyaset, herkesi oyuna davet ediyor çünkü! Kamusal alanın, teknolojinin ilerlemesi ile birlikte yüz harfle konuşmaya müsaade eden sosyal ağlar sayesinde hemen oluşuvermesi, yetişkinleri cezbeden zevkli bir oyun! 
 
“Din ü devlet; mülk ü millet” diye bir derdi olanlar, kardeş katlini bile devletin dirliği için meşru görenler, dağılmanın ve yok olmanın ne demek olduğunu en derinden hissedenler, bu konulardaki ciddiyetini ortaya koyamıyor. Samimi olarak söylenen her söz oyunun içinde massediliyor. 
 
Hayat denen oyun, âdî bir tiyatro gibi herkese pespaye roller dağıtmış. Sahnede iğrenç bir oyunculuk. Bugünleri görseydi Herakleitos ne diyecekti acaba? En fazla şunu diyecektir ki halefi Nietzsche bu minvalde bir şeyler söylemişti: Oyunun kötü oynanması estetik bir sorundur, daha yüksek bilinç durumlarında bizi kendine ikna edecek daha güzel oyunlar kurgulayabiliriz.
 
Herakleitos’un oyun ve hayat arasındaki kurduğu bağı hiçbir şekilde kabul edemedim. Hayata anlam arayan herkes, Herakleitos’un belirttiği hayatın o oyuncul niteliğini sezmiştir. Ama hayatın bundan da öte bir anlamının olmamasını iddia etmek ontolojik bir hatadır. Akıl, hayatın oyun niteliğinde kalmayı bir oyalanma olarak görür. Akıl, hayatın oyun niteliğinin ötesindeki ciddiyeti fark eder. Düşünenler ya da Kutsal Kitabın diliyle söylersek “akledenler” bu gerçeğin farkındadır:
 
“Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Sakınanlar için âhiret yurdu elbette ki daha hayırlıdır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?” En’am 32. Ayet
 
 
 
Toplam blog
: 60
: 348
Kayıt tarihi
: 07.09.16
 
 

SBF-Mülkiye mezunu, TCDD'de Memur. ..