Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Haziran '11

 
Kategori
Edebiyat
 

Ozan /Şair> Şiir> Okur // Yazınsal yaratı üstüne fikir uçuşmaları (II)

Ozan /Şair> Şiir> Okur // Yazınsal yaratı üstüne fikir uçuşmaları (II)
 

Şarap ya da yemek gurmeleri vardır. Şarabın, yemeğin lezzetinden iyi anlarlar ama şarap üretmezler, usta aşçı gibi yemek yapamazlar. 

Gurmelik, bir bilgi, birikim işidir ama öznelliğin ağır bastığı iştir. Bu işin, gurmeye göre değişen, kendine özgü bir aritmetiği, geometrisi vardır da yokmuş gibi görünür, farkedemezsiniz. 

Bir gurmenin beğenmediği şarabı, yemeği başka bir gurme beğenebilir. Farklılıkların olması, şarabın, yemeğin kötü olduğu anlamına gelmeyeceği gibi, gurmelerin de bilgisiz, beceriksiz olduğu anlamına da gelmez. Ayrım, gurmenin bünyesinde çeşitli etkenlerle oluşmuş lezzet algısı ile şarap, yemek arasındaki ilişkiden doğar. 

Gurme benzetmesi, eleştirmeni çağrıştırsa da iyi bir okurun şiirle ilişkisi de buna benzer. 

Şiirden söz ederek, yazınsal yaratının alanını daralttığımın ayrımındayım. Açıklamaya çalıştığım ilişki, yazın/edebiyat sanatının tüm türleri, hatta tüm sanatsal yapıtlarla kurulan ilişkiyi de kapsar. 

Şiiri öne çıkarışımın birinci nedeni, ülkemizde çok üretilmekte oluşudur. Tuvalet kapılarına, duvarlarına kadar sözüm ona şiir götürmüş bir milletiz. Başka ülkelerde böyle bir şey var mı, bilmem. Üzülelim mi, sevinelim mi?...Doğrusu kararsızım. 

İkinci neden, şiirin, yazınsal türler içinde, en kapalı, gizemli, içe dönük, söz oyunlarına en yatkın, çözümlenmesi en uğraştırıcı, ilişki kurulması en zor olan tür oluşudur. 

Sevgili okur, şiir eleştirmeni, çözümleyicisi, yorumcusu gibi etiketleri hiç üstlenmeden, yalnızca bir şiir okuru olarak, sizlere, sevdiğim, beğendiğim şiirle, ozanla, şairle olan ilişkimi ( ya da aşkımı) anlatmaya çalışacağım. 

ŞAİR> ŞİİR > OKUR 

Şiirle okur arasında bir ilişki doğunca, onu yaratan şairle bir yakınlık oluşmaz mı? 

Elbette oluşur, dostunuz, sırdaşınız, yakın arkadaşınız oluverir o ozan/şair. Yaşadığı zamanın önemi yoktur. O, sizin için ölümsüzdür artık. Yine de onun yaşamını, ete kemiğe bürünmüş halini merak edersiniz. Yaşadığı zamanı, nelerden, nasıl ve neden etkilendiğini, bu etkinin şiire nasıl yansıdığını merak edersiniz. Bu, sizin öğrenme sürecinizdir. Güzel şiirin oluşumunu, onu var eden nedenlerle, ozanın/şairin yüreği, aklı arasındaki bağı, etkileşimi yakalamaya çalışırsınız. 

İlişkileri arayıp bulmak; şiiri kavramanıza yarar. Bu edim, ozan/şairin hem içsel dünyasını aralamaya, hem de onu var eden dünyaya, zamana yani şiirin gizemli dinamiğine ulaşmak gibidir ve doyumsuz bir keşif gezisidir. 

Ozanın umurunda değildir sizin yaşadığınız bu süreç. Büyük olasılıkla, yaratı anında, kendi de ayrımında değildir o etkilerin nereden geldiğinin. Çünkü şiir kapıyı çaldığında o derin bir esriklik halindedir. 

O bir O Pegasus’tur. Dağlarda, tepelerde, otlaklarda, yılkıda, göklerde koşturup durur, esin toplar ya da esin çağırır onu. Sizse, yeryüzünde bir fani. 

Pegasus’tur O. Kanatlı at. Sizin kanatlarınız yoktur, o hızı, o boyutu yakalayamazsınız. Onun gibi yıldızlara çıkarak oturup bakamazsınız yeryüzüne. Kıskançlıkla boyun büker, selama durur, eğilirsiniz ulaşamadığınız kadim arzu nesnesine yaptığınız gibi. 

Burada sözü edilen kıskançlık, iyi kullandığınızda, duygu, düşünce dünyanızı kamçılayan, geliştiren müthiş bir dürtüdür. Sizin de diliniz çözülür sanki. Yüreğinizde bir göz büyür kocaman, zaman bir başka türlü akar, evren bir başka türlü ışıldar, çağırır, nabzınız bir başka atar, heyecanlanırsınız. 

Şiir, salt bir nazım değil de gerçekten şiirse eğer... O şiirle, hissedip, bilip durduğunuz ama şair gibi dillendiremediğiniz duygularınızın, düşüncelerinizin, algılarınızın örtüştüğü, çakıştığı zamanlar olduğu gibi, onu anlayamadığınız, ona ulaşamadığınız zamanlar da olur. 

Merakınız iyice artar, peşine düşersiniz ozanın, tüm şiirlerini okumak, onu ve kendinizi tamamlamak istersiniz. 

Uykusuz, yalnız, kırık ve kırgın, bungun, asi, söylenmiş de duvarlara çarpmış ve söylenmemiş sözlerin inine, yüreğinize düşüverir şiir. 

İşte, kopmaz bir bağ kurulmuştur. 

Artık yalnız değilsiniz, çoğalırsınız. Ozanın eli elinize değmiştir, saçınızı okşar bir yandan. Buğulu gözlerle bakarsınız ona, bir umar ararcasına. 

Ya da mutlusunuzdur. Şiir, mutluluğunuzu, sevincinizi dillendirmişse, mutluluk da sevinç de katmerlenir. 

Ozan/şair, dönmeyen diliniz, çıkmayan sesiniz olmuştur. Şimdi, birlikte söylersiniz türkünüzü. 

O da mutludur. O, yaratmaya çalıştığı, evren kadar çeşitli, evren kadar coşkulu, şenlikli, erotik, gizemli, aşkın ve taşkın, sınırsız dünyasına doğru yol alırken, bir yoldaş yakalamaktan hoşnuttur. Gizemine ulaşmaya çalışan, onu anlaşılır kılan, aynalayan bir yoldaş... 

Yolları açık ola... 

15.06.2011
Vildan Sevil 

 
Toplam blog
: 102
: 882
Kayıt tarihi
: 07.06.11
 
 

1949 İstanbul doğumluyum. Emekli edebiyat öğretmeniyim. Çeşitli edebiyat sitelerinde, çeşitli kon..