Özgür düşünce

Belli kuralların belirleyiciliğine tabi olan insanın, belirlenmiş bu kuralların dışında düşünme, duyma ve hareket etme imkanı olmadığından, kendi kaderine hükmetmesi imkansızdır. Kendi hayatımız üzerinde egemenlik sahibi olmamız için her türlü kalıptan, dogmadan, klişeden yakayı kurtarmayı ve düşüncelerimizi geliştirmeyi öğrenmemiz gerekir. Ayrıca bireysel düşüncenin gelişmesi, bütün bir toplumun hayatında çığırlar açar. 

Düşüncedeki gelişimin en iyi örneğine ortaçağdan yeni çağa geçiş aşamasında rastlarız. 16. yy.da yeniçağa girerken hayatın temposunda keşifler ve icatlar yoluyla yaşanan çeşitli köklü değişiklikler, düşünce dünyasında da aynı yoğunlukta dönüşüme yol açmıştır. Çağa ayak uydurabilmek için insanlar artık başka boyutlarda düşünmek ve hesap yapmak zorunda kalmışlardır. Görüş ufukları açıldıkça düşünen kafalarda bilime, bilgiye ve araştırmaya olan tutku doğmuştur. Kafalarını yerden kaldıran insanlar, inanmakla yetinmek yerine kendilerini yaratan gücün, değişim çağrısına kulak vermişler, soru sorma ve düşünme yürekliliğini göstermeye başlamışlardır. Bu sayede ortaçağın köhneliğinden ve karanlığından kurtulmuşlardır. 

Gel gör ki, 21. yüzyılı yaşamakta olduğumuz güzel ülkemizde, gençleri ortaçağ karanlığından kurtararak aydınlık yarınlara taşımaya gönül vermiş değerli Türkan Saylanı suçluyor ve derneğine mühür vuruyoruz.. Bunun yanı sıra düşüncelerini özgürce ifade ederek üstü örtülü gerçekleri aşikar eden aydınlarımıza ve gazetecilerimize hüküm giydiriyor, onları klozet kapağı olmayan lağım kokulu, buz gibi soğuk hücrelerde yıllarca hapis tutuyoruz. Tuna Kiremitçinin geçen gün yazdığı tek bir cümle yaşadığımız manzarayı kısaca özetlemektedir: " İnsanların Atatürk demeye çekindiği bir Türkiye, Coming soon.". Atatürk'ün 20. yy.da hayatını adadığı reformlarını, inkilaplarını, fikirlerini ve duygularını, 21. yy bile anlayamadıkları dar kafalarıyla nasıl "medeniyet ufkunda güneş gibi doğacaklar " çok merak ediyorum. Allah hepsini ıslah etsin emi...