Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Mayıs '07

 
Kategori
Siyaset
 

Parti programı devlet kanunu olabilir mi?

Parti programı devlet kanunu olabilir mi?
 

Yaşı büyük olanlar herhalde ne demek istediğimizi anladı. Chp’nin tek parti iktidarı döneminde yapılan uygulamalardan bahsedeceğiz bu yazımızda. Devletimizin kurucusu mustafa kemal atatürk’ün partisi olması hasebi ile uzun yıllar tek başına iktidar olmuş, güç kaybettiği zaman gerek seçim sistemini, gerek sistemi istediği gibi değiştirme yoluna kadar giden bir çalışma sisteminden bahsedeceğiz.

18 haziran 1936'da parti genel başkanı vekili ismet inönü'nün yayınladığı genelge ile parti ile hükümetin birleştirilmesi kararı uygulamaya sokuldu. Genelge ile, içişleri bakanı'nın parti yönetim kurulu üyeliğine alındığı ve genel sekreterlik görevinin verildiği, illerde parti il başkanlıklarına il valisinin getirildiği belirtildi. 13 şubat 1937 tarihinde de, "türkiye devletinin resmi dili türkçedir; makarrı ankara şehridir" şeklindeki anayasanın (1924 anayasası) 2. Maddesine de, "türkiye devleti, cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, laik ve devrimcidir" şeklindeki chp'nin altı ilkesi eklendi.

5 subat 1937'de kabul edilen bu degisiklik, merhum ali fuad basgil'e göre: "anayasa'nın aslındaki berrak çehresini bir hayli buruşturmuştur" diyen ali fuat hoca «anayasa bir parti programı değildir. O, bir milli misaktır. Yalnız muayyen bir partinin mensublarına ve yalnız, yaşayan nesile hitab etmez. Milletin her ferdine ve kanun olarak kaldıkça, her nesile hitab eder. Bir parti için yerinde ve münasıb olan bir fikir, devlet için ve devletin kanunu olan anayasa için münasib değildir.» diye ifade eder. Ali fuat hoca başka bir yazısında meseleyi daha geniş bir sekilde ele alıyor:

«Devletçilik nedir ? Laiklik ve milliyetçilik nedir ? İnkılabcılığın zaman içindeki hududu nedir ? Bizde bunlar ne anayasa'da ne de başka bir tatbikat kanununda tarif edilmememiş, hiç birinin hududu ve sumulu gösterilmemiştir. Meselâ, devletçilik şahsi temayüle göre değişik, hatta zıt mana olan bir tabirdir. Bizde bu prensibin kanunlarımızda bir tarfine rastlanmadığı gibi, hukukçularımız arasında da ilmi bir izahı yapılmış değildir.»

Laiklik de böyledir. Garb ilmine sorarsanız, laiklik din ve vicdan hürriyetinin teminatıdır ve laik olamyan bir devlette bu hürriyetin teminatı yoktur.

Bize gelince, maziyi yaşayanlar bilirler ki, bizde laiklik sol ve sağ temayüller arasında bocalamış, iktidar adamlarının ictihadına göre mana almıştır. Acı olan şudur ki, bu ictihat memleket realitesinden ziyade yanlış görüşlere saplanmaktan doğmuştur. Su da acıdır ki, üniversitlerimiz, bu hususta efkârı aydınlatacak bir görüş vermemiş aynı fakülte hocaları bile bir anlayış birliğine varamamıştır.

29 mayıs 1939’da 417 mebus ve 211 delegenin katılımıyla yapılan kurultayda, büyük tepki alan kararı düzeltmek için chp tüzüğünde değişikliklere gidildi. Kabul edilen yeni tüzük ile parti genel başkan vekilinin değişmez genel başkan tarafından atanması hükme bağlandı. Böylece başbakanın aynı zamanda parti genel başkanı olması uygulamasına son verildi. Yeni tüzük ile parti müfettişlikleri ve kurultayın seçeceği 21 milletvekilinden oluşan, parti içinde denetim yetkisine sahip "müstakil grup" oluşturuldu. Ayrıca, 1936'da başlatılan parti devlet işbirliği uygulamasından da vazgeçildi; içişleri bakanı'nın parti genel sekreteri, valilerin il başkanı olması uygulaması terkedildi. Parti üyeliği yaş sınırı 18'den 22'ye çıkarıldı, memurların partiye üyeliği yasaklandı. Bu değişiklikle bugünkü modern partiler yasasının altyapısının oluşturulduğu söylenebilir.

14 mayıs 1950 seçimleri chp'nin 27 yıllık iktidarının sonu oldu. Demokrat parti (dp) oyların yüzde 53, 3'ünü (4.241.393) alarak 408 milletvekili çıkardı ve tek başına iktidara geldi. Chp, 3 milyon 176 bin 561 oy ile 69 milletvekilliğinde kaldı. Daha önceleri bir başka partinin böylesine bir çoğunluk elde edemeyeceğini düşünen chp oyların yaklaşık %43’ünü almasına rağmen yanlızca 69 millet vekili çıkarması ibret verici bir durumdur. Demokrat parti iktidarının devrilmesi ile birlikte bu yanlışlıktan da dönüldü.

Genel olarak özetlersek atatürk demokraside çok önemli olan muhalefet partilerinin kurulmasına büyük destek olmuştur. Atatürk sonrasında siyasetten uzaklaştırılan amiyane tabirle kızağa alınan ismet inönü’nün yeniden siyasete girmesi ile tasvip edilmeyen müthiş bir keyfi uygalamalar dönemi başlamıştır. Atatürk asker’in siyasete girmemesi konusunda çok özen göstermiş, ismet inönü’nün de asker zihniyetinden ayrılamaması nedeni ile kızağa alınmasına onay vermiştir. Öyleki 27 mayıs 1960’ta ordunun yönetime el koymasına dönemin chp genel sekreteri bülent ecevit sert tepki koymuş, inönü karşı görüşte yer alarak orduya destek vermiştir.

Tarihten bu örnekleri vermek yeterli herhalde. Günümüze gelelim. Chp’yi ak partinin tek başına iktidar olması korkutmuş olmalı elbette. Çünkü kendileri tek parti iktidarında bu ülkede neleri değiştirdiklerini çok iyi biliyordu. Ak parti de bu olayı zaman zaman medyaya taşıyarak chp’ye karşı taarruz yapmaktadır. Halkın yeniden iktidar olması için gelin sivil siyasetle sorunlarımızı çözelim. Yetersiz kalan siyasi partiler devletin başka kurumlarından medet ummasın. Siyaset içerisinde çözüm arayışlarını, ülkemizi daha ileriye götürecek projeleri tartışalım. İnsanlar daha iyi proje üreten partileri seçsin.

Sistemimizi de tartışalım gerekirse. Gelin bunları da açık yüreklilikle tartışalım. Fuat hocamızın yıllar önce bahsetmiş olduğu yarım kalan konuları tamamlayalım. Anayasamıza kanun olarak koymuş olduğumuz şeylerin tanımlarını hâkimlere, savcılara sıkıntı yaratacak durumda bırakmayalım. Ortaya atmış olduğumuz şeylerin güçlülerin mi yoksa haklıların olduğunu tartışalım.

Gelin bu ülkenin parlak geleceğini tartışalım.


 
Toplam blog
: 24
: 493
Kayıt tarihi
: 15.03.07
 
 

1982 Bayburt doğumluyum. Bilgisayar Programcılığı Mezunuyum. Konya'da yaşıyorum ve şu anda özel bir ..