Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ekim '11

 
Kategori
Siyaset
 

PKK’nın sıradan insanlara kaybettirdikleri, kaybettirebilecekleri…

PKK’nın sıradan insanlara kaybettirdikleri, kaybettirebilecekleri…
 

Son birkaç gündür Facebooktaki  sayfamda paylaştığım duygu patlamalarımdır bunlar;

Çarşamba 12.58

Şehit olmanın sırası mıydı beee kardeşim?
Ne güzel gidiyordu işler.
Orta doğunun yıldızı olmuştuk neredeyse.
Filistinlilerin kurtarıcısı.
Suriyeli muhaliflerin bekleyicisi…
İsrail’in dövücüsü...
Tam bu zamanda sırası mıydı şehit olmanın?

Çarşamba 20.07

Düşman Barzani!
Gerisini geçin bir kalemde...
Kötü mü? Değil...
Soylu mu? Evet...
Ama o Düşmanın taa kendisi!
Yok mu başına tüm Dünyanın bombalarını yağdıracak delikanlı pilotlar?
Sorgulanmaya eyvallah diyecek, ''Averel’’ler tarafından...


Cuma

Tüm batı yanımızdaymış!
Dostlarımız PKK ve terörü lanetlemiş!
Başbakan Barzani’den yardım istemiş!
ABD'de bundan sonra daha çok bilgi verecekmiş!
Türkiye ''terör'' sorununu bunlarla halledecekmiş...
Yahu medya artık def çalıyordaaaa,
Bizi burnunda AYI'' ya benzetmeleri zoruma gidiyor...

Cuma

Medya hakkında çok yazdım...
En son yazımda onu ayı oynatıcısına benzettim...
Ama benim en büyük kahramanlarım yine Medyadandır...
Başında ise Selahattin Duman gelir...
Köyün delisidir, dokunmazlığını kendi sağlamıştır...
Bu güne kadar her şeye, AMA HERŞEYE VE HERKESE söylenebilecek en acımasız sözleri o söyleyebilmiştir....
Okuyun; Anlayacaksınız:


Duygu patlamalarının gerçek insanı yansıttığına inanırım ben. Mantıklarıyla konuşan insanların gerçek kimliklerini gizlediğine inandım hep… Peki ben buraya nasıl ulaştım? İşte tüm sorgulanması gereken mesele bu…

Ben kendimi hep dünya vatandaşı saydım. Fakat birey olarak içinde olduğum toplumdan ve geçmişinden utanmadım. Ayrıca gurur da duymadım. Rastlantısal şey bunlar, kimsenin bunları seçme hakkı yok diye düşündüm. Geçmişte yaşanmış her tür olaydan devletleri sorumlu tutmak gerekir diye düşündüm. Devletlerin içinde geçmişi pürü pak olanına hiç inanmadım. Devlete karşı olan her silahsız harekete omuz vermek gerekir diye düşündüm. Devletlere karşı olan her hak alma girişimine, bireyi özgürleştirecek her olaya sıcak baktım, destekledim…

Fakat bu Kürt sorununda bir gariplik hissetmeye başladım ilk önce… Hareket önce hafiften
‘’toplum olarak’’ beni/bizi de geçmişten sorumlu tutmaya başladı… Ben her olaya sınıfsal olarak
bakarken, onlar tarihsel bakmaya başladılar… Sınıfsal kazanımlar ile özgürleşme yerine, içinde
yaşadığımız özgürlükçü ortamdan daha otoriter, bireyi yok eden, ‘’ulusalcı sosyalist’’ bile
denilebilecek bir yapıyı karşımıza koymaya başladılar… Adında sosyalizm var ya, sazan gibi
atladı birçok ‘’aydınımız’’…

‘’Savaşımız’’ adı altında içinde yaşadığım toplumun evlatlarını vurmaya başladılar…
Korku salmaya başladılar… Devlet yapısından daha acımasız oldular… Buraya gönderdikleri tabutlardaki insanlar devlet değil oysa. Onlar oraya ‘’görev ve hizmet’’ için gidiyorlar… Karşı çıkma hakları bile yok… Üstelik kendileri gibi yoksul insanların çocukları… Sen bu çocukları öldürerek devleti yeniyorum dersen, devlet buradan korkup kaçacak sanırsan büyük hata yaparsın… Yaptığın işte bu… Beni yok etmek üzerine kurulu hesapların… Beni yaşadığım topraklardan atmaya, kafamdaki ülkeyi bölmeye çalışıyorsun…

Çocuklarımızı yediniz epeyce… Ama mücadelenize saygı duymamızı, anlamamızı beklemeyin artık… Bu cümle yanlış oldu sanmayın… Artık kelimesi özellikle seçildi… Hiçbir zaman saygı yoktu… Ancak kafa karışıklığı çok oldu bizlerde… Birileri hala kafa karıştırmayı beceriyor demek ki… Saygı ayrı şeydir, evlatlarını cinayete kurban vermek ayrı şeydir… Olay bir noktadan sonra yaşama savaşına dönerse, doğruların hiçbir anlamı kalmaz… Çünkü insanın ilk özelliği yaşama içgüdüsüdür…

Açık ve net söylüyorsunuz biliyorum, tartışmanın bile anlamı kalmadı; ‘’Biz istediğimiz gibi, istediğimiz yerde yaşayamazsak, size de bu ülkeyi yaşanmaz kılacağız…’’  Bu kadar açık söyleminiz… İşte bu söylem insan olarak bizlere çok şey kaybettirecek biliyorum… Ancak dediğim gibi insanın ilk içgüdüsü yaşama içgüdüsüdür… Bu savaşın insanları ‘’insanlık’’ olarak çok aşındıracağına kuşkum kalmadı artık… Savaş tek taraflı kalmayacak elbet… Tek taraflı akıl sağlığının barışı getirmeyeceği gibi…

Devlete hak olarak karşı çıkan her olayın arkasındayım… Ancak silaha sarılan herkesi düşman belleyeceğim bundan sonra… Barış demeyin bana… Her iki taraf silah bırakamaz… Ne demek devletin silah bırakması? Devlet sadece bu iş için mi silah taşıyor? Devletin durması gereken nokta ADALET’tir… Adaleti sağlamak ise bizlerin boynunun borcu olmalıdır… Ben bana yakın düşünen yetişmiş en büyük müttefiklerimi kaybedeceğime yanıyorum… Bırakın para pulu…

 
Toplam blog
: 615
: 948
Kayıt tarihi
: 25.06.10
 
 

1959 Denizli doğumluyum.. İ.Ü. İktisat Mezunuyum.. Emekliyim ve hala çalışıyorum.. Yaşam bizden önce..