Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Mayıs '08

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Porselen dükkanındaki boğalar!!!

Porselen dükkanındaki boğalar!!!
 

Kalbimizi kora çevirdiler!!!


İngilizce Dilinde "being a bull in a china shop" yani porselen dükkanında boğa olmak sözü, düşünmeden insanların dilleriyle birbirlerini ne derece fazla incitip, kırdıkları konusuna çok güzel bir tanımlama getirmiş...

Biz "Çam devirmek" deriz, daha başka "Bahçelerde maydanoz, vur beline kazmayı" gibi yorumlar yapıyoruz.

Benim bu başlığa yoğunlaşma nedenim, son günlerde bu dilinin ayarı olmayan, sözün nereye gittiğini ölçemeyen insanlar, arkadaşlarım, dostlar diyemeyeceğim, belki düşman aratmayan dostlar diyebilirim.

Buyurun paylaşalım: "Şekerim, sen evlenmedin, çocuk yapmadın! Evlat edinsen, bak yalnız kalırsın, ne yaparsın?"

Ben de 'Ne kadar düşüncelisiniz, ama ben böyle bir şey düşünmüyorum, hem bu benim çok özel bir alanım değil mi yahu?

Murathan Mungan "Kişilik haklarınızı, seçimlerinizi ve özel hayatınızı sit alanı ilan edin' diyor. Ne kadar özel ve güzel bir yorum, ama empati yeteneğini geliştirmek isteyen fazla kişi göremiyorum toplumumuzda, yalnızca acımasızca yargılamak, yargısız infazlar, kendine benzemeyeni yerden yere vurmak daha kolay geliyor gibi görünüyor.

"Ders başlamadan önce sıcak bir çorba içelim dedik bir "arkadaş" ile çok değer verdiğim bir öğrencimde daha sonra bize katıldı. Bu arkadaşın yakışıklı, başarılı 9 yaşında bir oğlu var, eşinden ayrılmış, sempatik, güleryüzlü bir insan. Birdenbire bana "Oğlumu sana vereyim özlem giderirsin" demez mi!!!

Ben de böyle bir özlemim olmadığını (gerçekten!) söyledim. "Vardır vardır" demez mi yeniden! Ey yüce Allahım, nedir benim bu insanlardan çektiğim? "Akıl verme huzur ver" şarkısı var Tarka'nın, bayılıyorum bu şarkıya!

Anlamadığım, kendi yaşamlarını mükemmel, karşılarındaki kişiyi özürlü gören, sığı gönülller, cehaletin acımasız kısır döngüsünde dönüp duranlar, hayatın garantisi olmadığını, herkesin yazgısının, planının farklı olabileceğini, bazı şeylerin bizim kontrolümüz içinde olmadığı gerçeğini algılamak bu kadar zor mu yahu?

En yakın yorum da, bir arkadaşım, -keyifsiz görünüyorsun neyin var? Diye sordu, b en de; 'menstruasyon dönemine girmek üzere olduğumu, biraz ağırlık hissettiğimi samimiyetine güvenerek söyledim.

Aaaaaaaaaaaaa sen hala oluyormusun??? Diyerek şaşkınlık belirtmez mi! cevap verdim soruna, demek ki devam ediyor ki halimi söylüyorum sana. Bu nasıl bir yorumdur, ne kadar sığılıktır böyle. Buna tepki verdim, kırıldığımı belirttim. Arkadaşım ne demek "hala" ne anlama geliyor bu "hala" .... İşte kendi erken girmiş menopoza, o zaman benimde o dönemde girmem gerektiği. Somuttan soyuta geçme dönemine girememiş, ben bilmiyorum o halde böyle birşey yok, biliyorum herşey benim bildiğim gibi... Bu ne acizliktir, ne zavallılıktır!

Ben bitmişim, beni bitirmişler, çocuklarını ödünç verip onların zannettikleri içimdeki "özlemi" gidereceğim! Herşey bitti, sağlığım, geleceğim ile kesin karara da varıldı, geriye bir şey kalmadı. Bunların yorum ve önerileriyle hayatımı düzenleyeceğim....

Benim kendimi üzmeden, bu edilen sözlere değer yüklememem gerekiyor, b unu başarmak için uğraşıyorum, ama kırgınlıklarımı da dile getirmeden edemiyorum.

Porselen dükkanındaki boğalar, kırıp döktükleri porselenlerin bedelini ağır ödeyecekler ama ne yazık ki farkında değiller!!!

İnsanların umudunu kırmayın belki tek sahip oldukları şeydir. Bırakın farklı kaderleri olanları, karışmayın, gün olur devran döner kimbilir!!!

 
Toplam blog
: 258
: 2037
Kayıt tarihi
: 09.11.06
 
 

Ben İngilizce öğretmenliği yapan yurdum insanıyım. Yalnız öğrencilerim yetişkin arkadaşlar. Devlet m..