Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ekim '13

 
Kategori
Siyaset
 

Prof. Dr. Kuzu'nun 'anadil' söylemi

Prof. Dr. Kuzu'nun 'anadil' söylemi
 

Prof. Dr. Burhan Kuzu büyük ozan Neşet Ertaş ile (Alıntıdır)


AKP kurucularından ve AKP İstanbul milletvekili Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Burhan Kuzu gözlemlerime göre son bir yıldan bu yana 'gizli bir el' tarafından ekranlardan çekildi. Bilindiği gibi Prof. Dr. Kuzu, AKP yetkililerince Türkiye’de kurulması düşünülen ‘başkanlık sistemi’ için canla başla çalışan tek kişi. Kendisi ayrıca, ‘İstiyorlar diye verecek miyiz?söyleminin de sahibi. ‘Gerçekçi ve akılcı’ olarak da nitelenen Prof. Dr. Kuzu TBMM Anayasa Komisyonu Başkanlığı yanında ‘Türkiye’nin ilk ombusmanı unvanını almış’ bir Anayasa Hukukçusu. Bir açıklamaya göre ‘Başbakan Erdoğan’a başbakanlık yolunu açanların başında’ bulunan kişidir.

‘Türk kelimesinden rahatsızlık duymak anlamsızdır’

Prof. Dr. Kuzu, ‘Türk kimseyi rahatsız etmemelidir’ sözünün de mucididir. Ona göre, ‘Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olanlar din, dil, ırk ayrımı gözetilmeksizin Türk’tür ve kimse Türk kimliğinden rahatsız olmamalıdır… Maalesef 1980’lerde darbe döneminde Kürtçenin yasaklanması dönemin antidemokratik ruhunun göstergesidir. Türk kelimesinden rahatsızlık duymak anlamsızdır.’ Onun bu sözleri bakalım on gün önce (30 Eylül 2013) açıklanan ve çok yönlü bir oy avcılığı yaklaşımları taşıyan Demokratikleşme Paketi açısından bugünlerde özellikle AKP çevrelerince nasıl değerlendirilecektir.

‘Adamın inadına bakın...’

Kısaca tanıtmaya çalıştığım Prof. Dr. Kuzu, aylarca uzak kaldığı için kendisini tutamamış olacak ki geçenler TRT'deki bir eğitim yayınında, yılların birikimi ve o ilginç doğaçlama söylemleri ile demiş ki:

'ABD’de 72 millet 51 eyalet var. Hepsinde İngilizce eğitim yapılır. Bir tek eyalette İspanyolca eğitim yapıldı; baktı işler kötüye gidiyor kapattılar. Bunun en kötü örneği Belçika. Bir yerde yangın çıkıyor. Bu tarafta itfaiye yok, öbür taraftan istiyorlar. Adam isterken kendi dilini kullanıyor. Diyarbakır’da olan birinin Kürtçe istediğini düşünün. Bu adam kendi dilini konuşuyor ve anlamazlığa vuruyor. İtfaiye yavaş yavaş hazırlanıyor, 10-15 insan cayır cayır yandı. Adamın inadına bakın...’

Her kafadan bir sese hazır mısınız?

Çok dilli toplum yapılanması konusunda bazı ilkeler yanında Belçika’dan da bazı örnekler verilebilir. Yirmi yıl kadar önce tanıştığım çok iyi eğitimli ve Erzurum’dan Ankara’ya göçmüş bir yurttaşımızın en büyük çocuğu olan arkadaşım Gönül Hanım günümüzden sekiz yıl önce resmi bir görevle bir heyet eşliğinde Belçika’ya gider. Onun dil karmaşası bakımından yaşamış olduğunu size anlatmak istiyorum. Bir yazışmamızda yer alan gözlemlerinde:

‘Bu heyet Belçika sağlık komisyonu heyeti idi ve delegasyonda Flemen ve Fransız bölgesi üyeleri vardı. Resmi görüşmelerde o kadar birbirlerine zıt idiler ki birinin konuşmasını diğeri tersini söyleyerek aralarında zıtlaşma yaşıyorlardı ve her konuşmacı kendi dilinde konuşmaya çalışıyordu. Aynı devletin resmi heyeti böylesine bir görüntü oluşturuyorlardı bizim durumumuzda farklı olmayacaktır’ diyordu.

En güzel Kürtçe nerededir?

Bu durumda ‘ç o k dilli’ ancak ‘şimdilik’ Türkçe ile Kürtçe karmaşası yaşayacak olan bir Türkiye’ye hazır mısınız, diye soruyorum. Kaldı ki Kürtçe konusundaki kuşkulardan bir de ‘hangi Kürtçe’ sorunu değil midir? Öyle ya Hakkâri Kürtçesi mi Adıyaman Kürtçesi mi ya da Siverek Zazacası ile Karacadağ’daki Karakeçililerin Kürtçeleri mi yazıya geçemeye başlayacaktır kültür tarihimizde ilk olarak? Yıllar önce TRT GAP Radyosu'nda tanıştığım THM sanatçısı Kemal Bey’in, ‘Bu yörede en güzel Kürtçeyi  de en güzel Türkçeyi de biz Hakkârililer konuşuruz ağabey!’ deyişini hiç unutamam.

Ayrıca 1992 sonuna doğru Rüstem Batum Show adlı yayın dizisinin bir bölümünde konuşan Kürtçe Müzik Yapımcısı Kemal Kahraman’ın bir soru üzerine, ‘Kürtçe henüz emeklemekte olan bir dildir… Kürtçe kenti açıklayamadığı için kasetimizde Türkçe parçalara da yer verdik’ demişti.

'Bir tek Kürt’ün anası yok ki…’

Sayın Kuzu PKK-KCK-BDP dayanışmasının arkadan adam vurmaya ayarlı silahlı 'otuz yıllık savaş' söylemleri arasında yer alan, 'anadil' konusunda ise oldukça dertli, desem yeridir. Bence birilerince yaratılmak istenilen kargaşa ki bu durum her ne hikmet ise ne ABD'de ne de AB ülkelerinde y o k. Bu durumu da içeren bir yaklaşıma bağlı olarak Prof. Dr. Kuzu:

'Bir tek Kürt’ün anası yok ki, 18 tane etnik grup anasını alıp gelirse ne yapacağız? Ben de anamı getirdim, ben de dilimi istiyorum derse ne yapacağız? Bunları iyi düşünmek gerek. Sonra diyorlar ki, biz bölünmek istemiyoruz böyle bir niyet yok. Yahu yok da, sonu oraya gider' yorumunda bulunmuş. Onun bu yaklaşımı bakalım kendisini Muhafazakâr Demokrat olarak gören AKP’lilerce nasıl karşılanacak. Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi adlı adı güzel bir tasarıyı bütün yönleri ile hayata geçiremeyen AKP İktidarı bu toplumda bugüne kadar görülmemiş bir ayrımcılığı ne yazık ki silahlı terör örgütünün istediği emeler doğrultusunda ‘çözmek’ için yoğun bir çabaya girişmiş görülüyor.

2003'te başlatılan Ankara-Oslo-Kandil-Erbil karanlık örgüsüne de bağlı olarak 2012'nin o anlı şanlı son 'ateşkes' uzlaşmasına göre açıklandığını sandığım Demokratikleşme Paketi bağlamında bakalım AKP Türk toplumu ile PKK-KCK-BDP ortaklığına karşı nasıl bir sınav verecek, göreceğiz. Bilindiği gibi Terör Örgütü'nün Kandil sözcüleri AKP İktidarına bazı şartlar dayatmış ve son gün olarak da 15 Ekim 20013 Salı gününü özellikle vurgulamışlardı.

Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerinin 1700'lerde söylemiş olduğu gibi, 'Görelim Mevlâm neyler!'

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..