Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Temmuz '11

 
Kategori
İnançlar
 

Rahmet Mevsimi; Üç Aylar

Rahmet Mevsimi; Üç Aylar
 

Hayatınızın bazı günlerinde (ilahi) rüzgarlar eser. O rahmet rüzgarlarına kendinizi vermekten gafil olmayın. (Hadisi Şerif)

Bu geçici dünyanın inişli çıkışlı çalkantılarının içine çok küçük yaşlardan itibaren düşüyoruz. Ne olduğumuzu, nereden gelip, nereye gittiğimizi sağlam bir şekilde sorgulamaya vakit bulamadan vahşi bir hayat mücadelesinin içinde buluyoruz kendimizi. Bu gaflet, bu aymazlık maalesef insanoğlunun mayasında var. Oysa; bakmakla kalmayıp görmeyi becerebilsek; sadece bu dünyaya ait olmadığımızı hissettiren pek çok ipucu giriyor, çıkıyor hayatımıza. Dertler, sıkıntılar, hastalıklar. Hepsi birer emare. Seyrelen dişler, ağaran-dökülen saçlar, bükülen beller. Ömrümüzün ilkbaharında, hayatın pembe tablolarıyla hemhâl olmakla çokça meşgulken bu soruları çabucak hayatımızdan çıkarıveriyoruz. Günlük rutin telaşlar neredeyse düşünme yetimizi yok ediyor çünkü. Kendimizi kendimizden çok uzaklara atıyoruz. Tekrar bulmak ise zaman alıyor.

İşte; şu anda içinde bulunduğumuz, eskilerin "şuhûr-ı selâse" dedikleri "üç aylar", yani Recep, Şaban, Ramazan ayları, bir yıl boyunca kendisini dinlemeye fırsat bulamayan mü'minler için bulunmaz bir fırsattır. Cenab-ı Mevlâ (C.C) kullarını üç ay süre ile adeta rahmet, şefkat ve lütfuna boğuyor. Yapılan ibadetlere, hasenelere onar, yüzer, biner katlarıyla ecirler yağdırıyor.. Karşılığında ise; sadece maddeden ibaret olmadığımızı hatırlamamızı, ebedi alemi unutmamamızı, dönüşün mutlaka Allah'a (C.C) olacağını ve bu dönüş yolculuğu için hazırlık yapmamızı istiyor. Şu dünyevi hayatta 50-100 km'lik kısa yolculuklara bile çıkarken azık hazırlamayı ihmal etmiyoruz, ebedi yolculuğumuz için hazırlığımız maalesef sıfır denecek düzeyde. Manevi yoğunluk düzeyi yüksek bu lütuf günlerini gerektiğince değerlendirmeli, bizi ebedi saadetten bin bir hile ile uzaklaştıran şeytanlarımızı tanımalı ve göğüs göğüse mücadeleye hazırlanmalıyız.. Kaybettiğimiz kendimizi yeniden bulabileceğimiz altın zamanlardır üç aylar. Yaratılışımızın gerçek sebeplerini idrak edecek, kulluk şuuruna varacak, iç dünyamıza doğru yaptığımız bir kutlu yolculuk zamanlarıdır.

Bize şahdamarımızdan daha yakın, bizi bizden iyi bilen Yüce Mevlâ (C.C), üç aylarda, bu aylardaki özel gecelerde ve bilhassa Ramazan ayında, mana alemimiz için bir ziyafet sofrası seriyor önümüze . Nefsimizin değil, ruhumuzun sevdiği nimetlerle. Namaz, Oruç, Kur'an ile donatıyor sofrayı. Bu ziyafet sofrasından boş kalkmamamızı tavsiye ediyor. Ya açlığımızı gidereceğiz, ya da aç kalkacağız. Tercih bizim. Tercihimiz akıbetimizin nasıl olacağını da belirleyecekl. İyiye, güzele yönelik tercihlerimiz bizi manevi dünyamızla ilgili en doğru kararı almaya, sonra bu hedefimize kitlenmeye ve sonuçta da (dünyevi-uhrevi) her iki dünyada da başarıya götürecektir. 

O zaman -inşaallah- bu manevi şölene katılıyor, sofraya çöküyor ve nasipleniyoruz. Yoksa açlığımız bir bilinmez vakte kadar devam eder. Bir başka şölene erişir miyiz, erişemez miyiz bilmiyoruz.
Her şey bu ayların içindeki rahmet yağmurlarının bir damlasının gönlümüze düşmesiyle başlayabilir. Yeter ki biraz cendere altındaki ruhumuzu gül bahçelerine doğru uçuralım. Onu doğruları, güzellikleri bulabileceği yerlere götürelim. İlim irfan sahibi insanların olduğu cemiyetlere yakın duralım. Durgun sularda boğulmaya terk etmeyelim. Çağlayanlara, ırmaklara salalım. Kesmeyelim önünü uyduruk barajlarla.

Üç ayların, bilhassa Ramazan'ın rahmet-lütuf rüzgarları esip geçmeden ruhumuzu-kalbimizi huzura kavuşturalım .
Bizim için kârlı bir alış veriş olsun inşaallah. 

 

 
Toplam blog
: 3
: 3546
Kayıt tarihi
: 13.05.11
 
 

1960 Ankara doğumluyum. İlk, orta ve liseyi Ankara'da tamamladım. Ege Ün. Edebiyat Fakültesi, T.D..