Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Temmuz '12

 
Kategori
Güncel
 

Ramazan ayı ve vesayet

Ramazan ayı ve vesayet
 

Bize yabancı gelen fikirleri konuşup, tartışmadan reddedersek önümüze yine çıkacaktır.


Çocukluğumdan kalma bir söz var: ''İbadet de gizlidir, kabahat da...'' Ramazan ayı geldi.  30 gün oruç tutulacak. Muharrem ayında 12 İmam orucu tutulacak. Yahudilerde, Hristiyanlarda ve diğer inanç guruplarında da oruç var mı bilmiyorum.  Çünki ibadet biçimlerini pek belli etmiyorlar, yüksek sesle yaşamıyorlar, sanırım Allah ile vicdanları arasında yaşanıyor da ondan.  12 imam orucunun varlığını da aşure dağıtılmasaydı, ne oluyor, bu niye dağıtılıyor diye sormasaydım bilemeyecektim. Yakın zamanda Alevilerin 12 imam orucu tutması TV da da yayınlanmaya başlandı, artık haberdarız. Yıllarca niye yoktu, olmalı mı olmamalı mı siz bileceksiniz...  Benim yorumum bana.

Benim derdim; dillerden düşürülmeyen, sıkça karşı olunmakla, ortadan kaldırılmasıyla övünülen VESAYET!

Sahurdan başlayalım; ''alt kattaki oğlunun ışığının yanmadığını gören kişi, balkondan bağırarak uyandırmaya çalışırken düştü''. Bu geçen yıllardan kalma bir haber. Düşene mi yanayım, üst katta veya yan dairede oruç tutmayan, saat 2 ye kadar ders çalışıp veya okuyup veya tv izleyip, 5 saat uyku planlayıp yatan birinin sahurdaki ses ile uyandırılmış olmasına mı? Davul ne diyor:'' ben varım sadece, bu ülkede sadece benim sesim öter, oruç tutmayanı yok sayıp dom dom dom inletirim geceyi, bu bir ay bana herkes katlanacak, bu bir gelenek''. VESAYET gibi geldi mi size? Hani çoğunluğun azınlığa veya bir inanç gurubunun kendisi dışında kalanlara örtülü baskısı... İsterseniz denemek için; ''Yahu kardeşim, eskiden zilli saat yoktu, şu-bu yoktu, mecburen davul ile uyandırılıyordu, çekinenler de oruç tutmadığı belli olmasın diye ışığını yanar bırakıp yatıyordu; şimdi teknoloji gelişti, isteyen alarmını kurup kalkıyor.'' deyiniz bakalım ne cevap alacaksınız, ne ile suçlanacaksınız.

İşe gitme; '' Sahurdan sonra tekrar uyuyunca kalkamamışım, ondan geciktim.'' Oruç tuttuğum için gecikme hakkım var, patron hoş görecen bu ay'' mı diyor, ne diyor anlayamadım?

İş yerinde öğlen yemeği; ''Ramazanda yemek çıkmasın!'' diyenler, oruç tutmadığı için utanarak gidenler, amirim oruç, benim tutmadığımı görürse aksi tesir eder mi, bizden değilmiş der mi, oruçsuz olduğum belli olursa nasıl yaklaşılır? Ya da tam tersi; ''oruç tuttuğum belli olursa nasıl karşılanırım?'' Daha onlarca vesvese... Yemek için maaşımdan kesilen iaşe bedeli Ramazanda kesilmesin diyenler, bir sürü vukuat.TV yayınlarında her müslümana farzdır, şöyle yapılır, böyle açılır, tutamayacak durumda isen 8,5 Lira ödeyeceksin v.b. konular çok anlatılır da tutanın tutmayanı veya tutmayanın oruçluyu hoş görmesi, saygılı olmasının bir insani vecibe olduğu pek vurgulanmaz, bu durum insanın görgüsüne bırakılır; ya saldırır, ya ayıplar, ya bıçaklar, ya aşağılar nadiren de'' Herkes dinen ve vijdanen hürdür, başkasının hürriyet sınırına dayanmadıkça inanç hususunda serbesttir.''diyenler de çıkar.

Toplumdaki yansıması; (Çok şükür son yıllarda yaşanmıyor) Hemen her yıl okul kantininde bir öğrenci bıçaklanırdı, oruç tutmadığı için. Çoğu yerde; sokakta  sigara, yiyecek tüketmek hoş karşılanmaz. Zula sayılan lokanta ve kahveye gidilir. Esnaf müşteri kaybından korkar, oruç olmadığı halde rol yapar; ekmek parası, ne yapsın? Oruçlu oruçsuzun, oruçsuz ise oruçlu olanın hoşgörüsünden emin olamadığı durumlarda; ikisi de çoğu zaman rol yapar, taktik uygular, acıkmışsa açıkça yiyemez, oruçlu ise ve yemek yiyenlerin arasında ise belli etmek yerine suskunluğu tercih eder.

İftar saatı; bir trafik, bir sinirlilik, bir telaş; yetiştim-yetişemedim. Açlıktan dolayı doğal ağız kokması, şeker düşmesi, susuzluktan bayılma, bazen iş verimi kayıbı. İftar çadırlarında yemek kuyrukları; çoğu yoksul halk, burada yiyeceği bir öğün yemek bütçesine önemli katkı; üstelik burada 4 çeşit evde 1... Bir kısmı da oruç değil, olsun...

Sonuç; bir inanan için şart: Orucunu tutacaksın, farz (şart, mutlaka yapılmalı hasta v.b durum yoksa). Sevabı büyük. Allah her müslümana nasip etsin. Bir de inanmayanlar var, başka inançta olup Allah'a inanıpta inancı 30 gün oruç emredilmeyenler var, Muharrem Ayında oruç tutan var, Hristiyan var. Başkaları da var, ama hepsinin ortak yanı tamamı devlete bağlı, vergi veriyor, vatanımızı çok seviyor; fakat benim vergimle devletin ne bana ne de başka inanç gurubuna bol kepçeden yemek dağıtmasını onaylamıyorum diyor. Ramazan'la hiç ilgisi olmadığı halde  bir biçimde olumsuz etkilenenler var.'' Sanki bu ülkede sadece kendileri varmış gibi sonsuz ve sınırsız bir hürriyet içindeler, biz yok sayılıyoruz, her türlü devlet imkanından faydalanıyorlar, bazı kurumlarda neredeyse mesai saatı değiştiriliyor'' diyerek  sanki çoğunluğun azınlığa VESAYETİNE dönüşüyor gibi bir hise, şüpheye kapıldığını söyleyenler var.

Ben ne diyorum;  çocukluğumda derlerdi; ''ibadet de gizli, kabahat da.'' Gizli derken saklı  diyorum anlaşılmasın.  Bütün ülkenin düzeni alt-üst olmasın, kimse rahatsız olmasın, meydan bize kaldı sanılmasın. Örnek vereyim: 12 imam orucunun ne bittiğini ne de başladığını duyarım.

İnanan haklarının, insan haklarına zarar vermeyeceği, kimsenin kimseye üstünlük ve egemenlik kurmayacağı; ibadet yapayım,sevap kazanayım, Allah'a olan kulluk borcumu ifa edeyim derken dışımızda kalan insanların da hakkının gözetildiği, barışın egemen, düşmanlığın ve şiddetin  ise, men edildiği  bir Oruç ayı olmasını umarım.

Sarp Dikkaya

 
Toplam blog
: 30
: 1285
Kayıt tarihi
: 11.11.11
 
 

İyi-kötü, kendimize göre bir Fırat idik, ama artık okyanusa karıştık, emekli memurum. Dünyada..