Ramazan geliyor!!!

Göz makyajının en güzel yapıldığı ay…

Manevi değeri kıymetli, kıymete değer olduğu içinde özenle hazırlanan konuk itibarı eskidendi.

Ayların sultanıydı bir zamanlar, şimdilerde sultanların göz boyama saltanatı…

Cicili bicili esvapları giyinip, en sevimlisinden gülücükleri kuşanıp, en ulvi (!) bakışları takınıp halkla arzı- endam vakti…

Yoksulu, yoksunu kucaklayıp, onlarla aynı sofrada Allah ne verdiyse bölüşme vakti!

Geleceğe yatırım yapmanın en popüler şekli.

İftar çadırlarıyla başladı her şey.

İftara yetişemeyen halka dev çadırlar kuruldu meydanların ortasında. Bir çorba, en etlisinden bir kepçe kuru, kuruya eşlik eden pilav, pilavın yıldızı hoşaf ve üzerine telli kadayıf…

Kuyruklar uzadıkça uzadı…

Bununla yetinmeyip, erzak kolileri hazırlandı. Fakir fukaranın kursağından hiç olmazsa bir ay sıcak aş geçsin diye.

Pirincinden şekerine, makarnasından yağına hatta bebeler için oyuncağa kadar çok şeyler vardı erzak kolilerinin içinde.

Yardım gizli yapıldığında amacına ulaşır sözü unutulup, bir havai fişek patlamadıkları gösterişlerle, hayır duası aldılar kırık dökük kapılardan.

Bunlar az gelmiş olacak; yolu olmayan mahallelere kamyonlar gönderdiler. Daha fazla yardım daha fazla oy, pardon seçilmişliğin geri dönüşümü diye.

Kuyruklar uzadıkça uzadı…

Her yıl daha fazla aç el uzandı yardım eline…

Her yıl daha fazla kent, daha fazla mahalle, daha fazla sokak yardım kolisi, yardım paketi, yardım kamyonunun yolunu gözler oldu.

Azalacağına arttı durmadan birbirini ezen kalabalık. Eksileceğine büyüdü sefalet. Bir kap yemek için umuda yolculuğun adı oldu kamyona tırmanış.

Her yıl şu kadar kişiye yardım diye övündü hoparlörden yükselen ses.

Kuyruk uzadıkça uzadı.

Oysa; çizilen tabloda sayıları azalmalıydı ellerin. Satın alabildiği yağda kavurmalıydı etini Ayşe teyze.

Çamurlu yollarda izi olmamalıydı yardım kamyonlarının.

Ramazan geliyor.

Bir Ramazan daha bizim bildiklerimize, yaşadıklarımıza benzemeyecek.

Sofra başında uzanan eller değecek gönlümüzün bam teline.

Dolduramadığı kabın ağırlığından yürüyemeyen ayaklar geçecek üzerimizden.

Etin tadını bilmeyen küçük çocukların gözyaşlarıyla ıslanacak ekmeğimiz.

Kuyruklar uzayacak, uzadıkça makyaj koyulanacak.

Ramazan geliyor.

Ama gelen o bildiğimiz eski ramazanlardan değil.

Yoksulluğun, yoksunluğun üzerine lacileri geçirmişler geliyor…