Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Eylül '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Ramazanı Uğurlarken...

Ramazanı Uğurlarken...
 

Sevdiklerimizi uzun süre göremezsek, onları özleriz… Çünkü onlarla paylaştığımız, onlarla özdeşleştiğimiz, birlikte olmaktan zevk aldığımız, heyecan duyduğumuz anlar vardır.

Sanki beraber olmasak yaşanmayacaktır bazı şeyler… İşte bu ortak noktalar bizi birbirimize öyle bağlar ki, ayrı kaldığımızda özlem duymamız çok doğaldır.

*****

Ayrılıklar hüzünlüdür.

Ne diyeceğini, ne yapacağını bilemez insan… Teselli olsun diye bir şey söyler, daha beter koyar acısı yüreğine söylediklerinin…

Düşünür… Birlikte olduğu zamanı düşünür… Ayrılınca ne olacağını, nasıl olacağını düşünür… Yeniden birlikte olmak için ne kadar zamana ihtiyaç olduğunu ve o kadar zamanın nasıl geçeceğini düşünür… Yaşadığı onca gerçek, hiç yaşanmamış gibidir sanki…

Derken ayrılık vakti gelir.

Son bir kez sarılır bazen… Bir kere daha öpmek, koklamak ister… Doldurmak ister ciğerlerine… Sanki depolayıp yeniden görüşünceye kadar onu idare edecekmiş gibi…

Bazen metin görünmeye çalışır… "Ne var ki o kadar büyütülecek? Yine görüşeceğiz elbette… Dünyan sonu değil ya… Abartıya gerek yok" der.

O da inanmaz ya söylediğine, işte yine de söyler…

*****

Bir damla yaş süzülür bazen gizlice… Sessiz sessiz ağlar…

Sessiz nasıl ağlanır ki?

Yaşların dışarı değil de, içeri dökülmesine “sessiz ağlamak” dendiğini herkes bilir aslında…

"Niye hüngür hüngür, sarsıla sarsıla ağlamıyorum ki… Çektiğim acıyı benden daha iyi bilen, yüreğinde benden daha iyi hisseden mi var, kime ne…" diye isyan eder.

Sonra yine de, elâlemin ne diyeceğini düşünüp vazgeçer…

*****

Ne yapacağına, nasıl davranacağına, bu acıyı nasıl yaşayacağına karar verinceye kadar ayrılık saati gelip çatar. Göz göze geldiği anda bakışları kaynak yapılmış gibi sabitlenir.

Geçmişin bütün izlerini yansıtacak kadar anlamlı, gelecek kuşkularının altından kalkamayacak kadar anlamsız bir ifade vardır o an gözlerde…

Saniyeler sonra araç hareket eder… Takip edebildiği yere kadar gözlerini gözlerinden ayırmamaya çalışır… Bu arada eller sallanmaya başlar bedenden habersiz sanki…

Ve kopar bağlantı…

Tepeden tırnağa felç geçirmiş gibi hareketsiz kalır.

Bir boşluk ki, yeri doldurulmaz, bir hüzün ki, acısı dindirilmez, bir pişmanlık ki, faydasız…

Birlikteyken yaptıkları, yapamadıkları geçer birer birer gözünün önünden…

“Kıymetini bilemedim, beraberliğimizi yeterince değerlendiremedim… Ama ben biliyorum bir daha ki sefer ne yapacağımı… Onu nasıl karşılayacağımı, nasıl el üstünde tutacağımı, onunla geçen her dakikamı nasıl değerlendireceğimi biliyorum” der.

Yumrukları sıkılmıştır farkında olmadan, sanki konuşuyormuş gibi ağzının, sanki karşında biri varmış gibi yüzünün şekli değişmiştir.

Bu garip hareketle kimsesiz peronun ortasında, tek başına kalakalmış bulur kendini…

Yavaş yavaş yürümeye başlar. Aklı ve kalbi ayaklarının tersi istikamete doğru yol alsa da, sonunda acı gerçekle baş başa kalır.

Artık bir haber beklemekle geçer zamanı… Sağ salim vardığını öğrenmek ister hiç değilse bir an evvel…

*****

Niye üzer ayrılıklar insanı?

Yeniden buluşmaya söz verilse de, bu buluşmanın gerçekleşip gerçekleşmeyeceği belli değildir. İşte bu belirsizliktir yüreğimizi yakan ateş…

Hiç kimse, bir daha dönmemek üzere evinden çıkmaz, bir daha görüşmemek üzere sevdiklerinden ayrılmaz. Hep “görüşmek üzere” diye noktalanır veda söylemleri…

Ama kimi döner, kimi dönmez…

*****

Bir ramazanı ve onunla beraber orucu, iftarı, uğurladık bu akşam… Dün akşam da teravihi göndermiştik. Ramazanın gelmesine sevinenler, onunla bir aydır farklı, değişik, mutlu bir zaman geçirenler, elbette bitmesine ve gitmesine üzüldüler…

Ramazana ilgi duymayanların, bu sevinci de, bu üzüntüyü de anlamaları mümkün değil… Zaten anlamaları da gerekmiyor. Bunu kınıyarak söylemiyorum, bu bir durum tesbiti.

İki mahalle ötemizde hiç tanımadığımız, ilgilenmediğimiz bir ailenin, araba almasına, düğün yapmasına, oğlunun askerden gelmesine, çocuğunun sınıfı geçmesine, kızlarının ÖSS’yi kazanmasına seviniyor muyuz?

Ya da bu ailenin bir kaza geçirmesine, oğullarının işten atılmasına, kızlarının boşanmasına, çocuklarının sınıfta kalmasına üzülüyor muyuz?

Hayır, bunlardan haberimiz bile olmuyor… Ama en azından bir vesileyle duyduğumuzda “oh olmuş” falan da demiyoruz değil mi? Medeni bir insanın böyle davranmasını gerektirecek bir sebep yoktur çünkü...

Bu yüzden Ramazanın gelmesine sevinen ve gitmesine üzülen insanlara da bir garip bakmaya gerek yoktur. Buradaki sevinç, 11 aylık aradan sonra yeniden beraber olma imkânına kavuşulması, buradaki üzüntüyse, gelecek yıl yeniden birlikte olma fırsatı doğup doğmayacağının bilinmemesidir.

İnsanlar bu muhakemeyi, dini konularla hiç ilgisi olmayan olaylarda bile her zaman yaparlar. Bir dahaki sefer bu durumu tekrar yaşayabilecek miyim? Sevdiklerimle birlikte yine bu mutluluğu paylaşabilecek miyim? Etrafımdaki insanların hepsini yine görebilecek miyim?

Söz gelimi, bir tatil dönüşü, içinizi burkan hüznün alaşımında, hiç kuşkunuz olmasın ki, bu cevapsız soruların elemi vardır.

*****

Güle güle on bir ayın sultanı… Güle güle…

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..