Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Temmuz '10

 
Kategori
Siyaset
 

Referanduma doğru Ankara'da "esrarengiz" görüşmeler devam ediyor: Şimdi de Sav'la Kazan görüşmüşler!

Referanduma doğru Ankara'da "esrarengiz" görüşmeler devam ediyor: Şimdi de Sav'la Kazan görüşmüşler!
 

Önceki gün Baykal ile Sarıgül görüşmüşlerdi, şimdi de Sav ile Kazan görüşmüşler...

Son günlerdeki Ankara siyasetinde birbiri ardına vuku bulan bu esrarengiz görüşme trafiği bir tesadüf mü acaba?

- Efendim, yolum Angora evlerine düşmüştü de, yolda Olcay Hanım'a rastladım. Baykal ile de görüşmesem ayıp olurdu yani!

- Efendim, benim kapım düşmanlık kapısı değildir!

Demişlerdi Sarıgül ve Baykal, malum görüşmenin ardından...

Şimdi de Sav ve Kazan açıklama yapıyorlar...

- Efendim, Şevket kazan'la ta 1974 CHP - MSP koalisyon hükümeti döneminden beri tanışırız da!!

- Efendim, iki avukat arkadaşın görüşmesinden tabii bir şey olabilir mi?

Sav - Kazan görüşmesinin ardından yapılan yorumlara göre ise; Saadet Partisindeki son olaylı kurultaydan sonra tasfiye edilen Erbakan grubunun yeniden kongre toplayarak Kurtulmuş'u saf dışı etmek için Kazan, Sav'dan taktik almış! Ne de olsa, tereyağından kıl çeker gibi Baykal'ı deviren Sav, bu konularda çok tecrübeli ve mahirmiş!

Hani sav da çok iyilik sever, yardım sever biri ya, babasının hayrına, eski arkadaşı Kazan'a yardıma koşmuş!

Bırakın bu hikayeleri, bırakın bu ayakları...

Sizler kimi kandırıyorsunuz, kimi uyutuyorsunuz?

Ankara'daki bu yüzsuz görüşme trafiğinin tek bir sebebi olabilir; o da yaklaşan referandumdur.

Çünkü 12 Eylül'de yapılacak referandum basit bir Anayasa değişikliğinin oylanmasından çok daha öteye geçmiştir. Referandumun siyasetin taşlarını yerinden oynatacak çok önemli sonuçları olacaktır.

Ve bizim eski siyasetimiz yüzsüzdür ve bunun için yüzsüz görüşmelere her zaman açıktır... Bu siyaset anlayışında kişisel menfaatlere ulaşabilmek için her yol mubahtır.

Referandumdan "evet" çıkarsa, Kılçdaroğlu'nun sıcak ve güçlü esen lodos rüzgarları tersine dönecektir. Kaygan zeminde koltuğu kayabilir. Bu nedenle bu kaymaya katkıda bulunmak için her şey yapılmalıdır.

Bu itibarla, şimdi referanduma "evet" deme zamanıdır.

- Efendim, Kılıçdaroğlu sizin eski görüşlerinizin tıpa tıp aynısını savunuyor, siz de vaktiyle "hayır" diyordunuz...

- Olsun, geçmişe mazi derler, şimdi istikbali düşünme zamanıdır...

Referandumda "hayır" çıkması halinde ise bu defa da hükümetin koltuğu sallantıdadır. Bir erken seçimle yeni bir hükümet ufukta gözükmektedir...

Ak Parti'nin zayıflaması demek, Saadet Partisi'nin eski oylarını geri alması demektir.

O halde, aslında referandumda bir bakıma kendilerini iktidardan indiren cuntacıların ve cunta hukukunun oylanacağı gerçeğinin hiç bir önemi yoktur. Öyleyse Ergenekoncularla, Ergenekon avukatlarıyla hatta cuntacılarla görüşerek onlarla işbirliği yapılmalıdır.

Referandumda "hayır" diyerek cunta hukukuna "evet" demek gerekir!

Saadet Partisi'nin yeni başkanı Numan Kurtulmuş, çok ilkeli ve çok samimi bir siyaset izleyerek sapla samanı birbirinden ayırmış ve "Ak Parti'ye karşı olsak da Referandumda "evet" diyeceğiz" demiştir.

Yani Numan Kurtulmuş eski siyaseti değil, dürüst ve çağdaş siyaseti temsil etmektedir.

Sav - Kazan görüşmesinin sırlarını bu açıklamada aramak gerekir.

Tabii ki bu görüşmede Kurtulmuş'un nasıl alaşağı edileceği ve bu kapsamda Sav'ın tecrübeleri de konuşulmuştur. Ama iki tarafı bir araya getiren esas neden referandumda "hayır" işbirliğidir.

Erbakan'ın adamı olarak Kazan kongrede yediği kazığı çıkarmaya çalışıyor.

Peki, kongrede ne istiyorlardı? Yaşlanmış ve malülen emekli olmuş Erbakan'ın yerine oğlu Fatih Erbakan'ın ve kendilerinin partide etkin göreve gelmeleri gerekiyormuş!

Bu, parti mi yoksa saltanat kayığı mı?

Numan Kurtulmuş'un fiziki şartlarında, parti programını ve ideolojisini anlatmada herhangi bir zaafı var mı?

Hayır! Tam aksine çok başarılı bir performans göstererek, % 3 oy oranıyla teslim aldığı partiyi % 6 lara doğru çıkarıyor.

Parti menfaatleri, dolayısıyla ülke menfaatleri mi önemli yoksa kişisel menfaatler mi?

Eski siyasete göre sözde, vatan, millet, Sakarya denir ama, özde kişisel menfaatler her şeyin önündedir.

Konumuza dönecek olursak; Sav'a göre laiklik Türkiye'nin birinci meselesidir ve antilaikliğin esas temsilcisi de Saadet Partisi'dir ama referandumda "hayır" çıkartmak için onlarla dost olmak ve işbirliği yapmak gerekir.

Kazan içinse; Sav laikliğin temsilcisidir, kendilerini o zihniyet iktidardan düşürmüştür, partilerini kapatmıştır ama yeniden milletvekili seçilebilmek, Meclis'de grup kurabilmek için onlarla dost olmak ve referandumda "hayır" için onlarla işbirliği yapmak gerekir.

Ben, geçmiş tecrübelerime dayanarak şundan o kadar eminim ki; Saadet Partisi'ne Erbakan zihniyeti hakim olsaydı, referandumda "hayır" oyu kullanacaklarını açıktan söylerlerdi.

Peki, çelişkilerini neyle izah ederlerdi?

Demagoji ne güne duruyor? Eski köhnemiş siyaset geleneğinin en güçlü silahı demagojidir. Süslü laf salatalarıyla halkın kandırılması, uyutulması hedeflenir.

Dürüst ve ilkeli duruşundan dolayı Numan Kurtulmuş'u tebrik ediyor ve böyle bir kişiliğin Saadet Partisi başında kalmasını siyasetimizin kalitesi bakımından önemsiyorum.

Bunu, Türkiye'nin iki yakasını bir araya getirtmeyen, ilkesiz, riyakar, sahtekar, sadece kendi koltuğunu düşünen iki yüzlü eski siyaset anlayışının tarih çöplüğüne atılması adına istiyorum...

Darısı CHP'nin başına!

 
Toplam blog
: 337
: 4184
Kayıt tarihi
: 03.08.07
 
 

Hukukçuyum... Hukukun üstünlüğünün ve hukukçunun saygınlığının ülkemde gelişmesini ve kalıcı olma..