Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Nisan '17

 
Kategori
Siyaset
 

Referandumda halk kazandı

Her yarışın mutlaka bir kazananı vardır kuşkusuz.

Sonuçlar üzerinden değerlendirme yaptığımızda kesin olmayan sonuçlara göre Evet bloğu bu yarışı çok az bir farkla da olsa önde bitirmiştir.

Hayır için oy verenler, yarışın kazanılmasını sağlayamasalar da, daha sıkı ve özenli bir çalışma ve halkta karşılık bulacak gerçekçi politikalarla bu iktidarın değişebileceğine yönelik umut vermişler, muhalefetin özgüvenini pekiştirmişlerdir.

AK Parti, evet bloğunun ana ekseni olarak yarışı kazanmıştır doğru ama bir zafer kazandıklarını söyleyemeyiz. Öyle sanıyorum kendileri de bunun farkındalar.

Hayır bloğu çok eşit olmayan koşullarda yapılan bu yarışı kıl payı kaybetmiştir ama bir hezimet kesinlikle söz konusu değildir.

Yüksek Seçim Kurulunun referandum sonuçlarını tartışmalı hale düşürecek karar ve açıklamalarının dışında seçim sandıklarının güvenliği, oy kullanma işlemi ve tasnife ilişkin çok fazla söylenecek bir şey olduğunu düşünmüyorum.

CHP yönetiminin kendi seçmenini tatmin etmek adına demokratik yollardan itirazını yapması, hak araması en doğal girişimlerdir.

Ayrıca, halkın sokağa dökülmesini isteyenlere pek itibar etmemesi de hem Kılıçdaroğlu, hem parti yönetimi için bence olumlu politikalardır.

Mühürsüz zarf ve oy pusulaları, gerektiğinde itiraza açık kapı bırakmak açısından iktidar yanlıları tarafından özellikle ve kasıtlı olarak mı piyasa sürülmüştür, sayısı ne kadardır, sonuçları ne kadar etkiler, bilemeyiz.

Ancak sandıkların korunması, sahip çıkılmasına yönelik o kadar uyarıya rağmen partilerin sandık görevlileri bunları nasıl tespit edemediler, bu da ayrı bir konu!

Şimdi eğri oturup doğru konuşalım.

Bu sandık sonuçlarını nasıl okumamız, hangi pencereden değerlendirmemiz gerekir.

Eğer sonuçlar birkaç puan hayır lehine çıksaydı ne olurdu?

Ya da Evet oyları yüzde altmışların üzerinde çıksaydı?

Birinci durumda, aynı hükümet görevine devam edecek, cumhurbaşkanı aynı yetkilerini kullanmaya devam edecek, OHAL koşullarında yine bildiğini okuyacak, uygulayacağı popülist politikalarla koşulları lehine dönüştürecek hamlelerle seçime hazırlanacaktı.

İkinci durumda, aldığı yüksek oyların sonucunda belki de daha pervasız davranacak, bizim beğenmediğimiz, kabullenemediğimiz yetkilerini dibine kadar kullanacaktı.

Her iki durumda da ülkede yeniden kaos, gerginlik ortamı, yeniden iç çatışmalar, nefret içeren söylemlerle devam edecek, bir kör döğüşü hakim olacaktı.

Mevcut duruma baktığımızda ise halk yine o eşsiz öngörüsüyle çok net mesajlar vermiştir.

Muhalefete verdiği en önemli mesaj” bu uyuşukluğu, güvensizliği, kolaycı politikaları bırak artık, eğer şimdi olduğu gibi, inanarak, kendi öz gücüne güvenerek, çözümü başka yerlerde değil, halkın kendisinde arayarak, daha özverili çalışır ve halkta karşılığı olan sosyal ve ekonomik projeler hazırlarsan seni de iktidar yaparım” olmuştur.

Bence muhalefet halkın bu sesine kulak vermeli, mesajı doğru değerlendirmelidir.

Çünkü muhalefetin en çok ihtiyaç duyduğu şey moraldi.

İktidar olabileceğine inanmış ,yönünü sola çevirmiş kadrolar ve en önemlisi emekten, özgürlüklerden, demokrasi ve eşitlikten yana bir kitle partisi olması gerektiğine yönelik bir zihniyet değişimine ihtiyacı olan CHP, yeniden bir değişim sürecine girmelidir.

Öte yandan iktidara, AK Partiye de önemli bir mesaj vardır.

“Seçimlerde çoğunluğu alsan da, toplumun tamamını kucaklayacak, tüm yurttaşlara eşit ve adil davranacak, eşit paylaşacak bir yönetim sergilemek zorundasın. Şimdi terörü sonlandırmak, içte ve dışta barışı sağlamak, halkı düşmanlıklardan arındırmak için bir fırsat çıktı önüne. Ya bunu iyi değerlendirir, daha özgürlükçü, daha eşitlikçi davranır, katılımcı bir yönetim sergiler, halkın sinir uçlarıyla oynamaktan, önemsediği değerlerine yönelik gereksiz tavır ve tartışmalarda uzak durursun ya da seni iktidardan düşürmesini bilirim.”

Bence yeniden geçmiş hesaplaşmalara dönüp zaman kaybetmek, kırgınlıkları sürdürmek yerine, barış içinde birlikte yaşamak zorunda olduğumuz gerçeğini zihinlerimize bir kez daha kazımak zorundayız.

Sandıktan çıkan sonuçlar; Cumhurbaşkanına toplumun yarısının kabul etmediği, en azından içine sindiremediği bazı yetkiler verdi.

Şimdi ülkenin yeniden normalleşmesi, gerginliklerin sonlandırılması adına bir süre bu yetkilerini kullanmayarak, ya da erteleyerek çok önemli ve anlamlı bir görev yapmış olmaz mı? Örneğin partisine üye olabilir ama genel başkanlığı şimdilik üstlenmeyerek bir iyi niyet yaklaşımı sergileyebilir.

Tutuklu milletvekillerinin tutuksuz yargılanmasının yolunu açabilir.

FETÖ yapılanması gerekçe gösterilerek mesleğinden atılmış ya da mağdur edilmiş kamu görevlileri için acil bir eylem planı devreye sokulabilir.

Toplumun yeniden huzur bulması, kutuplaşma ve ayrışmanın ortadan kaldırılması, sosyal yaşamın normalleşmesi için doğal olarak en büyük görev iktidara ve ilk adımı atmak da Sayın Cumhurbaşkanına düşüyor.

Muhalefet partilerinin de yeniden kendilerini gözden geçirmeleri için uygun bir ortam ve fırsat doğmuştur.

Yeni, sivil, demokratik bir anaysa talebi bundan sonra da ülke gündeminde olacaktır ve mutlak gereklidir. Ancak ilk günden bu tür polemikler yaratmak yerine siyaset yaşamı için en yaşamsal olan seçim ve siyasi partiler yasasının değiştirilmesi, seçim barajının kaldırılması veya makul bir orana çekilmesi için mücadele etme yerine kadrolar, enerjilerini kısır tartışmalarda harcamaktan kaçınmalı diye düşünüyorum.

Bu yazıyı okuyanlar çok iyimser bulabilir, ciddiye almayabilir.

Ama en kısa sürede ülkemizde ötekileştirici, ayrıştırıcı, kavgacı siyaset tarzını terk etmek, kin ve nefret söylemleri yerine barış dilini benimsemek, birbirimize tahammül etmek zorundayız.

AYHAN ONGUN(Gazeteci-Yazar) 18.04.2017/BODRUM

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 396
: 168
Kayıt tarihi
: 13.01.10
 
 

Barış içinde, birlikte yaşayabilmek adına insan ve emek odaklı paylaşımlardan yanayım.   Öğretmen..